5 entry daha
  • filmin brokeback mountain'ı çağrıştırdığı sadece sözlükte değil, ingiltere ve avrupa'daki tanıtım yazılarında da yer almış. bunun olsa olsa bir pazarlama stratejisi olduğunu söylemek mümkün.

    ingiliz ve amerikan filmleri arasındaki temel farklılıklar bu filmde iyice göze batıyor. amerikan filmlerinde toplumun hangi kesiminden gelirse gelsin, tüm karakterler her anlamda pırıl pırıl cilalı, patinasızdır. ingiliz filmlerindeyse hem toplumsal sınıf, hem karakter oyuncunun hücrelerinden fışkırır, cila atılmadığı için yerinde duran patinayla karışarak seyirciyi çarpar, uyarır.

    bu filmdeki karakterler de öyle. kepçe kulaklı, kırmızı suratlı, cılız, hiçbir çekiciliği olmayan bir jön ile onun karşısındaki kara yağız, doğulu egzotik jön -aslında türkiye'de işlek bir sokakta beş dakikada bir benzerini görebileceğiniz, olağandışı pek bir yanı olmayan bir tip. (amerikan sinemasından taze bir örnek vermek gerekirse, son olarak sense8'te seyrettiğimiz erkek çiftten biri kaslı, yapılı bir aktör, diğeri entelektüel bir latindi.) amerikan filmlerinde -hani neredeyse beş yaşındaki çocuğa anlatır derecede- açık ve artiküle yazılmış diyaloglara karşılık, bu filmde lafı ağzından kerpetenle sökerek konuşan karakterler var.

    ama bütün bunlar filmin etkileyiciliğini ya da ışıltısını azaltmıyor. seyrederken hanidiyse "nedir bu adamın derdi?" diye dertlenip gerilerek hakkındaki bütün ipuçlarını dedektif gibi takip etmek gerekiyor bu soruya cevap ararken. --sonrası spoiler içeriyor biraz-- hmm zar zor ayakta duran bir çiftliğin tek oğlu. öksüzmüş. anti-sosyal. insanın ciğerini bildiği için numara yapamayacağı lise arkadaşlarına bile pislik yapan bir tip. "s*kmek" küfür olarak da eylem olarak da çok farklı bir anlam taşımıyor onun için. küfreder gibi s*kiştiğini seyrediyoruz. erkeklerle yapıyor bu işi; ve galiba bu, kişiliğinin sorunlu hissetmediği tek yanı.

    işte amerikan sinemasıyla ipler burada tamamen kopuyor. brokeback mountain filminin esas teması, ilişkilerini nereye koyacağını bilemeyen iki erkeğin hikâyesi. üstelik hayatlarında kadınlar da var ve hayatları bu yüzden kayıyor neredeyse. bu filmde de jönlerden biri ilişkisini nereye koyacağını bilemiyor, ancak bunun sebepleri arasında cinsellik son sırada bile yok. coming out meselesinin daima merkezi yer tuttuğu amerikan filmleriyle kıyaslanmayacak bir durum. (ilginçtir yıllar önce daha queer cinema lafı türkiye'de duyulmamışken gösterilen ingiliz filmi my beautiful laundrette'te de benzer bir hikâye söz konusuydu.)

    kısacası iki erkeğin aşkını anlatttığı için queer ya da lgbt filmi olmasının yanı sıra "sinema sanatının iyi bir örneği" tanımı başta olmak üzere, pek çok başka niteliğe de sahip bir film.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap