• olmasi gereken, ancak olmayan bakanlik. hdp ankara milletvekili filiz kerestecioğlu tarafından geçtiğimiz yıl tbmm gündemine getirilen çocuk hakları bakanlığı kanun teklifi görüşülmeye bile deger bulunmadi. yine ayni vekil tarafindan çocuğa yönelik cinsel istismarın araştırılmasına ilişkin daimi bir komisyon kurulması önerisi de akp tarafından reddedildi. çocuğa yönelik şiddet ve istismar vakaları arttıkça "idam" gibi, "kimyasal hadım" gibi sonuç vermeyecek tartışmaları yürütmek yerine, kalıcı sonuçlar verebilecek çözüm önerilerine ihtiyaç var. turkiye'de artık isimler ve etiketler üzerinden degil; çözüm önerileri ve projeler üzerinden siyaset yapilmasina ve sürece olumlu katkı yapabilecek, can yakan sorunları çözebilecek önerilerin, bu öneriler kimden gelmiş olursa olsun, desteklenmesine ihtiyaç var.
    filiz kerestecioglu'yla yapılan röportajı, tarafsız bir gözle, ya da istismara, şiddete uğramış çocukların ve onların yakınlarının gözüyle, okumanizi öneririm link
    roportajda, çocuk hakları bakanlığı talebi şöyle gerekcelendirilmis: "sadece 2016 yılında çocuğun cinsel istismarı suçundan 15 bin 51 dava açılmış. sanırım bu rakam, meselenin vahametini özetlemeye yeter. öte yandan çocuklara yönelik şiddet sadece cinsel istismarla sınırlı değil. tüik verilerine göre çocuk işçi sayısı 708 bine ulaşmış durumda. sadece 2017 yılında en az 60 çocuk işçi yaşamını yitirdi. cist’in verilerine göre 12-18 yaş aralığında bin 715 erkek, 63 kız çocuğu hapiste tutuluyor. 2016’da evlenen her 100 kişiden 18’i çocuk. son 10 yılda evlendirilen kız çocuğu sayısı 482 bin 908! yine son 10 yılda, 15-17 yaş arası 17 bin 789 ve 15 yaş altındaki 244 kız çocuğu doğum yapmış. 2016’da şırnak, mardin, diyarbakır, hakkâri’ye bağlı ilçelerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrası, özellikle hafriyat alanlarında bulunan cisimlerin patlaması sonucu çok sayıda çocuk hayatını kaybetti. böylesi bir enkaz varken, bütünlüklü bir çocuk politikası kurmak zorundasınız."

    ayrıca --- spoiler ---

    çocuk hakları bakanlığı’nın kurulması konusundaki ısrarımızı sürdüreceğiz. çocuk bakanlığı kurulacağını, bu alanda teşkilatlanmaya gidileceğini, servis şoföründen park bekçisine, müstahdemden öğretmene kadar tüm personelin çocuk sicilinin inceleneceğini, her yerde çocuklar için eğitim kitapçıklarının dağıtılacağını, kamu spotlarının hazırlanacağını, aile hekimlerinin çocukların tüm gelişim süreçlerini izleyeceğini, çocukların her an ulaşabileceği birimler kurulacağını, adalete erişimin kolaylaştırılacağını söylediğinizde kim buna karşı çıkar ki? bu tür tedbir sürecinde çalışacak yeteri kadar insan kapasitemiz de, başarılı ülke örnekleri de var. yeter ki iktidar bu konuda yol açıcı, sistematik bir çocuk politikasına sahip olsun. ama akp iktidarının böyle bir politikayı benimseyecek pozisyonda olmadığını, çünkü kindar ve biat eden bir nesil yetiştirmeye odaklandıklarını biliyoruz. bu uygulamaların aktörlerine hakkımızı helal etmeyeceğiz.

    son başbakan binali yıldırım da geçtiğimiz gün helallik istedi.

    çocuklara, hayvanlara, ağaçlara, güçsüzlere zarar veren hiçbir yöneticiye hakkımızı helal etmiyoruz. “istanbul’a ihanet ettik” diyenler, bir zamanlar çocuklara da ihanet ettiklerini söyleyip işin içinden çıkmak isteyebilirler ama onların bu ihanetinin ağır bedellerini kimse çekmek zorunda değil. öte yandan eylül’ün, leyla’nın gözleri gözümüzün önünde ama ali’lere, ahmet’lere neler olduğunu yeterince bilmiyoruz. çünkü erkek çocuklara yönelik cinsel istismarın ortaya çıkması, türkiye’deki “namus” anlayışından, patriyarkal zihniyetten dolayı daha zor oluyor. şu an devletin güvenliği iddiasıyla ohal uygulanıyor. oysa asıl olağanüstü hal, çocukların ve kadınların güvenliği açısından söz konusu. bu şiddet hayvanlara yönelik de çığırından çıkmış durumda. meclis’teki tüm partiler akıllarını başlarına toplayıp, bu şiddete karşı mücadelede ortaklaşmanın yollarını aramalı. bu konuda bir ortaklaşma yaşandığında, idam isteyenlerin de esas çözümün bu olmadığını göreceğini düşünüyorum. lamı-cimi yok, çocuk bakanlığı kurulmak zorunda.
    --- spoiler ---

    idam cezasıyla ilgili olarak --- spoiler ---

    ankara üniversitesi hukuk fakültesi’nde okurken ceza hukuku hocamız “idam, devletin taammüden insan öldürmesidir” derdi. telafisi olmayan bu cezanın çocuk istismarını önleyeceğine dair de hiçbir örnek yok. adli tıp uzmanı prof. dr. oğuz polat geçtiğimiz gün son derece yerinde bir tespitle, “çocuk istismarına idam cezası ters teper; çocuğun konuşması durumunda idam edilebileceğini düşünen suçlu, o çocuğu öldürür” diyordu. keza istismarcısının idam edilebileceğini bilen bir çocuk, şikâyetçi olmaktan da çekinebilir. idam cezası tartışması, linç kültürünün bir sonucu. yıllarca iktidarda kalmışsınız ama çocukların aradığında hemen ulaşabileceği bir şikâyet veya yardım hattı bile kurmamışsınız. eğitim materyallerini yapmamışsınız. ama infial uyandırıcı bir vahşet yaşandığında, bu tepkileri dindirmek için en uç seçeneği, idamı dillendirmeye başlıyorsunuz. keza istismarcıların hadım edilmesi gündemde. bu bile bakış açısındaki probleme işaret ediyor. çünkü istismarın sadece erkeklik organıyla yapıldığını düşünüyorlar. çocuğa başka bir cisimle cinsel şiddet uygulandığında ne yapacaksınız? bunlar önleyici tedbir değil, popülist yaklaşımlar. madem bu konuda hassassınız, mesela iyi hal indirimi yapılmamasını sağlayın. fakat mağdur kadınlar veya çocuklar olduğunda, yargıçların, yargı sisteminin de mevcut iktidarın zihniyetiyle yaklaşım gösterdiğini görüyoruz. yargıçların da bu konuda eğitime muhtaç olduğu açık.
    --- spoiler ---
    ek olarak --- spoiler ---

    çocuğa bakışlarında bir sorun var. bazı dini argümanların da bunda belirleyici olduğunu düşünüyorum. mesela tasarılarında 12 yaş altındaki çocuklara yönelik istismar için müebbet hapis önerirken, 15 yaş üstü çocuklara yönelik istismarın ceza oranı şikâyetçi olunmasına veya cebir uygulanmasına bağlı olarak değişecek. çünkü 15 yaş üstündeki bireyleri çocuk olarak görmüyorlar. oysa imzaladığımız bütün uluslararası sözleşmeler ve evrensel ilkeler 18 yaş altındaki bireyleri çocuk olarak kabul ediyor. bir başka sorunlu bakış açısı da “sahiplik” iddiası… erkek, kadının da, hayvanın da, çocuğun da, malın da sahibi olarak görülüyor. oysa sunduğumuz tüm önerilerde, evvela önleyici tedbirlere, çocuğun her an ulaşabileceği, konuşabileceği mekanizmaların oluşturulmasının gerekliliğine, ardından da çocuğun güçlendirilmesine vurgu yapıyoruz.

    çocuğun güçlendirilmesinden kastınız ne?

    çocuğun edilgen ve sahip olunan değil, birey olarak kabul edilmesi gerekiyor. sadece çocuğa sahip çıkmak değil, çocuğun kendi kendine de önleyici olabileceği bir eğitimden geçirilmesi lazım. bakın, çocukların cinsel istismar ve sömürüye karşı korunmasına ilişkin avrupa konseyi sözleşmesi’yle ilk kez bir uluslararası anlaşmada, cinsel istismar suçu tanımlanıyor ve suç sayılıyor. 46 ülke tarafından imzalanan lanzarote sözleşmesi’nin maddeleri çocuğa yönelik cinsel istismar ve sömürüyü önlemeyi, cinsel suç mağduru çocukları korumayı, çocuklar açısından adaleti sağlamayı ve suç faillerine cezai takibat açmayı içeriyor. bu sözleşme türkiye’de nisan 2012’de yürürlüğe girdi. peki bunun gerekleri ne kadar yerine getirildi? avrupa’da bu sözleşmenin gerekleri yerine getirilirken, küçücük çocuklara haklarını nasıl arayabilecekleri öğretilirken, türkiye’de neden bunu yapamayalım? bunu yapmamızın önündeki temel engel “himayeci” ve “itaat isteyen” bakış açısı. bu bakış açısı çocuğu edilgen kılıyor, güçlendirmiyor ve korumuyor.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap