• yagmuru, geceyi ve icinde yasanilan kentin gece daha da sessizlesen sokaklarini tanimak. o sokaklarin zamanla ahenkli sevismesini farketmek ve hergun sabah onda acilip aksam hava kararınca kapanan tuhafiye dükkanının vitrine bakarak kepenk demirlerinin arkasindan, senin dısinda bir yasamin devam ettigini, o yasamin icindeki tüm ayrintilarin aslinda ruhunu dort bir yanından sarmalayarak seni ve ruh halini yarattigini kesfedip butunuyle sarsildiktan sonra bu ayrintiların içindeki gizemi, tuhaf iliskileri, sonsuz donguyu ve muzikal ahengi kesfetmek.
    guzel bir muzik, bastan cikarilmak, hafta sonlari kucuk sehirlere gitmek, trenle gitmek, asik olmak, asik olunmak, sıcak patates ve bira, keyif verici bir kitap okumak, baharin kokusunu duymak...
    ve herkesin keyif alabilecegi tum bunlarin disinda, kentin en naif bar'ini bulup mudavimi olmak, viyola calabiliyor olmak, viola calamamayi zerre kadar umursamamak, "dur ya ben bir roman yazayim bakalim oluyor mu " demek, "deli miyim ya roman yazacam, gidip rem'in son albümünü alip trenle sapancaya kadar yolculuk yapayim, yolculuk sirasinda da yemekli vagonda oturup sarap içeyim" demek ve gece yarilari sehir uykudayken sokaklari dolasip anlamaya calismak...
    neyi mi ?
225 entry daha
hesabın var mı? giriş yap