1 entry daha
  • faces'de karakterlerden maria * eşine dönüp diyor ki "sıkılıyorum, bir bergman filmi varmış, izlemeye gitsek mi?" john marley'in canlandırdığı karakter richard da elini sallayıp " depresyona girmek istemiyorum şimdi" minvalinde öneriyi savsaklıyor. o gece de boşanma kararı alıyorlar. neymiş? bergman filmi oynuyorsa gidilsin ki evlilikler sağlam kalsın. alvy singer da annie hall'u götürdüydü ingmar bergman filmine ama ne oldu? onlar da ayrıldı. demek ki durum biraz karışık.
    başyapıt falan gibi kelimelerin içlerini boşaltıp durunca manasız elbise askıları gibi sallanıyorlar. ee, o zaman bu film için ne diyeceğiz? münzevi hayatın gerçekliğin ne olduğunu bulandırdığı, köpeğin ipte sallandırdığı, bir kere dudak değdirerek en çıplak filmden daha erotik bir atmosferin sağlandığı, film yapısının kırılıp arada oyuncuların karakterlerini analiz ettiği, ansikte mot ansikte kırmızısının iki tokatta yere düştüğü bu 100 dakika için ne demeli. intihar öncesi mektup yazma zarafetine, hayvanlara yapılan işkenceye köpürürken karakterlerin birbirlerine ettikleri duygusal işkencelerin kabullenilmesine, fotoğraf çeken sevimsiz mimarın bizi andreas'ın başka biri olduğuna inandırmasına, metronom üstü kelime okumamıza, ilişkileri böyle düşünen böyle anlatan birine ne demeli? liv ulmman'a max von sydow'a ne demeli? bence şerefe demeli, bu mevzu kapatılmalı. ayrıca arttırıyorum 2 saat yürüyüş üstüne 3 saat yüzme ve otto e mezzo saat boş boş bakma.
    baktım süremiz geçti şunu eklemeden edemedim. o kırmızı ansikte mot ansikte kırmızısından ziyade viskningar och rop kırmızısı. yakında isveçce gireceğim entrylerimi de. tag.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap