• oh sonunda ben de büyük bir kitlenin bayılıp bittiği bir fenomene muhalefet edebilecek cesarette "aslında x'in y olmaması/abartılmış balon olması" iddiasında bulunan bir başlık açıyorum.

    peki neden açıyorum? sözlükte her yerde burhan altıntop sözkonusu olunca ne kadar komik ve özlenen karakter oluşundan dem vurulmasının ve ağızbirliği edilmişcesine beğenmeyenenin neredeyse hiç olmayışının bayması nedeniyle. yoksa yine kenarda durup "aman gülen gülsün banane' derdim.

    evet, burhan altıntop'a hiç gülmedim. komik momik değil. en güldüğüm anlar da burnumdan kısık nefes vererek "hımfss hımfss" yaptığım gülme tepkileriydi. hiç ölüp bitemedim ken'sine.

    avrupa yakasını çok severek izlerdim ki hâlâ da zaman zaman izliyorum. gelmiş geçmiş en kaliteli türk yapımları arasında üst sıralardadır benim için. birçok karakteri yıkıp geçerdi ama burhan altıntop'un sahnelerine gelince acı acı "hımfsss"larım başlardı.

    bir kere replikleri, mimikleri çok fazla abartılıydı. tamam oyunculuk çok iyiydi ama komik bir karakter değildi. kompleksli, ezikliğini aşırı abartılı; yer yer feminen hareketlerle gizlemeye çalışan tam bir köylü kurnazı bir karakterdi ki bana göre dizideki bulunma amacı da elit kesimin, sınıf atlamaya çalışan insanlara burhan altıntop nezdinde "bunu asla başaramayacaksınız :), her zaman sırıtacaksınız işte böyle" mesajı vermesiydi ama dediğim gibi bu saydığım öğelerde komik gelen bir şey yoktu.

    tıpkı gaffur karakteri gibi * diziye karşı alt kesimi yakın hissettirmek için konulmuş bir karakterdi.

    gülmekten kırıla kırıla "ben aslında yoğum" dediği sahneyi anlatan arkadaşımı hatırladım bir an. zerre bir gülme olmamış; "nesi komik ki şimdi bunun, bir şey mi kaçırdım acaba?" diye kendimi sorgulamıştım. sahneyi kendim izlemiştim ve yine güldürmemişti.

    oh rahatladım be. gülmüyorum işte gülmüyorum. komik momik değil. selin, dilber hala, volkan, iffet, kapıcının kızları 10 kat daha komiklerdi.

    edit : nasıl becerdiysem entry'i çiftlemişim. düzelttim.

    edit : burhan altıntop'u bugün eleştirme nedenim, son günlerde çıkan "keşke ayrı filmi olsa" "şöyle böyle efsaneydi öyle böyle değildi" entry'lerinin oluşu. yine avrupa yakası ile ilgili başlıklarda her iki entry'den birinde yapılan burhan övgüsü.

    ayrıca kemal sunal için yıllar sonra "abartılmış aktör olması" gibi başlık açılırken benim bugün burhan altıntop başlığını açmış olmamda sorun yok. ilk zaman da sevmezdim, bugün de.

    ve not : hayır güldür güldür de izlemiyorum ve izlediğim kadarki kısma da hiç gülmedim. gülecek bir yeri yoktu. recep ivedik zinhar izlemem.

    son edit : o kadar mutluyum ki anlatamam. şu entry'i yazarken bolca "sen ne anlarsın"lı mesajlar almayı ve fenâ hâlde linç yemeyi göze almıştım. gelen destekleri hiç beklemiyordum çok mutlu oldum. umutlarım yeşerdi, sağolunuz vârolunuz.

    zannettiğiniz gibi bir şey beğenmeyen 98 sonrası doğan bir ergen değilim. nejat uygur'a, uygur kardeşlere ne kadar gülemediysem altıntop'a da o kadar gülemedim. benim burada asıl eleştirdiğim şey, bir şeyi komik bulmayan insanlar üzerinde "aaa çok komik lan! nasıl gülmez/anlamazsın" baskısı yaratan anlamsız fanatik kişilerin anlamsız davranışları. bunlar yüzünden, komik bulmadığı espriler için kendinden şüphe ediyor insan.

    yazmazsam ölürüm editi

    dün geceden beri mesajlara yetişemiyorum. abartısızca söylüyorum 50 mesaj aldıysam 45'i bana destek veren mesaj. hem de "oh nihayet birisi dile getirmiş, ben de yıllardır böyle düşünüyordum" diye başlayan mesajlar. böyle bir sayı beklemiyordum, şaşkınım. gelen mesajları, halının altından okurum diye düşünmüştüm ben. bir kez daha teşekkür ederim.

    sen neye gülersin editi

    başlığın konusu neye gülüp gülmediğim değil; komik diye dikte edilen, kafa şişirilen, her yerde özlemle konu edilen bir tiplemeye "hayır komik değil oh be" diyebilme tepkisidir.

    ama "sen neye gülersin ekşici entel" diyenleri boş geçmeyip cevaplayayım. bir demet tiyatro en çok güldüğüm yapımlardan birisi. lütfiye'nin hayatı her dakika sorgulamasına, onu hiç kimsenin anlamamasına, annesi ile olan çözümsüz diyaloglarına, züleyha'nın bitmeyen acılarına; bahtsızlığına, feriştah'ın kocasının ölmesini istemesiyle ilgili repliklerine çok gülüyorum. çünkü güldürürken düşündürüp ufkumu açıcı cevaplar veriyorlar orada ve her şey çok gerçekçi. öyle ona buna burun kıvıran biri değilim.

    mesela mükremin'e fazla gülmüyorum ama insanı düşündüren diyalogları yapan o karakterini çok değerli buluyorum.

    oysa bir burhan böyle mi?
359 entry daha
hesabın var mı? giriş yap