• nils bohlin’in kalp yetmezliğinden ölmeden önce söyleyebildiği son sözleri bilemeyiz tabi ki, ama bir bilim adamının son sözlerinin ana fikri atatürk’ün güzel lafının ana fikri ile benzerdir herhalde:
    “beni anlamak demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir, benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir. “

    karanlık çökerken gündoğumunda, soğuk ve kasvetli bir odada yalnız ve tıkalı kalmaktı güvercinleri göğe uçurmak. elleri kanayana kadar çalışma mecburiyetindekiler mutluluğundayken kömür karası olan elleriyle eve ekmek götürmekten, biz çok uzaktık ekmeğin içinde saklanan gülüşlere, umut dolu adımlarla maviliklere süzülen gemimize.

    kleoptra saçlarını yelpaze ile hava akımına maruz bırakırken nereden bilecekti ki sağ yanında durmakta olan güneş saatinin bazen ilerleyemediğini . o akşamüstü puslu bulutlardan görmüştü kleopatra asırlar sonra, demek ki durabiliyormuş demişti. güneş saati, ay saati, su saati ve geriye kalan tüm saatler süresiz biçimde hicve boğulmak sebebiyle durmuşlardı.

    saatine baktı kleopatra ve akan kanlara, bir melekten akan kanlara. kanlar boyarken toprağı, kleopatra tarihin en güçlü kadınlarından biri olmasına rağmen soğukkanlılığını koruyamıyordu, melek için sezar’a haber saldı. sezar melekler yaşamalıdır diye emir buyurdu.

    fizik biliminin en güzel ve insana mutluluk veren gerçeği, doğayı olduğu gibi kabul etmesidir. icat edildiğinde dört tekerlekli benzinli ufak götürgeç, fizik bilimi bu aletin kaza yapmasının mümkün olduğu durumları tarif edecekti. bunlardan biri de virajlarda geçerli olan, maksimum hızı geçtiğinizde virajın dışına çıkacağınızı söyleyen durumdu. maksimum hızı belirleyenler, merkezcil kuvvet ve sürtünme kuvvetine bağlı olarak arabanın toplam ağırlığı, zemin ile arabanın arasındaki sürtünme katsayısı, yerçekimi ivmesi ve alınan virajın genişliği olacaktı.

    sezar roma imparatorluğundaki değerli yunan matematikçiyi çağırdı. matematikçi kısıtlı fizik bilgisine rağmen melek için çok uğraştı,sonra başını ellerinin arasına alarak sürtünme katsayısı dedi, maalesef kralım dedi bilim açısından elimizden bir şey gelmiyor.bunu duyan sezar yere yığıldı, melekler ölmeyecek diye inletti ortalığı, çığlığı yankılandı asırlar boyunca. inanmasa da thoth’a bir bakış attı, yazma dedi, daha çok küçük. thoth tükenmez kalemle yazmıştı fermanı.

    kanlar akmaya devam etti usulca, ruh ayrılırken bedenden zaman yeniden başladı sonlu yolculuğuna nedensizce. öte yandan bizler devam edemedik o kadar kolay, biz ne kleopatra ve sezar gibi puslu bulutlardaydık ne de thoth gibi tanrıcılık oynayabiliyorduk. iki kelime çıkabildi ağzımızdan: uğurlar olsun.

    ateş düştüğü yeri yaktı, külünü görmesek de dumanına boğulduk. biz dumana boğulurken 11 yaşındaki bir yiğidin üzerine topraklar atılıyordu. engel olamadık. engel olamadık. engel olamadık.

    bir fidan baş gösterdi yıllar boyunca, kan akan yerlerine yara bandı niyetine. son olduğun yerde duruyor ve 17 yaşındasın artık. düşen hep yerde mi kalır derler ya, kalmadı, kalmayacak omuzlarımızda taşıyacağız seni umut ile aşk ile. bir anlığına hapsolduğun karanlık, sonsuz aydınlıkları müjdeliyordu biliyorum. hatıraların nesilden nesile o fidanla emin adımlarla ilerleyecek.
    bir akşamüstü 6 yıl evvel seni cennete uğurladık güzel arkadaşım, uğurlar olsun, hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun, yolun açık olsun…
hesabın var mı? giriş yap