4 entry daha
  • hayatıma ortaokul yıllarında paulo coelho'nun simyacı adlı kitabıyla giren kavram...

    doğru okunursa güzel şeyler katabiliyor insana,ya da önleyici olabiliyor. yanlış okunduğunda ise başa çorap örebiliyor.
    işaretleri okuduğunu düşünen insanlar kendilerini kontrol etmezlerse,kâinatı ya da olayları yorumlarken burunlarının dibindeki çukurlara da düşebiliyorlar. "mutlaka bir işaret olmalı" diye düşünmemek lazım. işaret karşına çıkandır bana kalırsa,arayarak bulduğumuz değil. insan neyi,niye arar?
    ihtiyaç duyduğu şeyi,o şeyden yoksunken arar. biz gerçeklikle bağımızı koparıp bulduğumuz şeye aradığımız şeyin özelliklerini atfedersek yanılırız. bu "işaretleri okumak" denen olgu insanın ayarını bozabilir. bunu baharat olarak düşünürsek güzel,tat katar.ama kalkıp doymak amacıyla yersek ağzımızın tadı kaçar,hem midemiz hem dengemiz bozulur. bunu abartmamak lazım.

    cilacılar genelde koah hastası olurlar ilerleyen yaşlarda,inşaat işçileri de bel fıtığı... işte bu "işaret okuyucular" da zamanla takıntılı ve bâtıla meyyâl tipler olabiliyorlar kontrolü kaybettiklerinde. faldan,fal oklarından,remilden medet umar hâle gelebiliyorlar. hatta medet ummanın da ötesine taşınıp hayatlarının merkezine koyabiliyorlar. çevrenizde muhtemelen "bugün yengeçler için çok dikkat edilmesi gereken bir günmüş,ben bugün evde takılayım" deyip dışarıya çıkmayan ya da oluşturduğu dandik istatistiklere dayanarak sizi ya da bir başkasını "uğursuz,kem gözlü" ilan eden tanıdıklarınız vardır... işte bunlar da genelde benim de içinde bulunduğum "işaret okuyan" tayfadan çıkar. ille de bir işaret aranacaksa "ehline tabir ettirmek kaydıyla görülen rüyalarda arayın ve not edin" derim ben. bunu da abartmayın ama,rüyadan medet ummaya varmasın iş.

    buraya böyle bilmiş bilmiş yazdığıma bakmayın,bahsettiğim şeylerin bazı kalıntıları bende de mevcut.mesela bana hiçbir kuvvet laz mustafa ile fener maçı seyrettiremez! fakat ben çok da abartmayan daha doğrusu "artık abartmayan" bir işaret okuyucusuyum.
    gelirse okurum,gelmezse aramam!

    ama şunu söyleyeyim; hayra yorduğum şeyin şer çıktığı çok oldu da şerre yorduğum şeyin hayır çıktığına hiç rastlamadım... genelde kimsede şaşmaz bu.

    bu sonuç aramalar bazen trajikomik sonuçlar da verir. bir gün beni sıkan akîbeti belirsiz bir mesele var. "allah'ım bir işaret ver" dedim, 50 metre gittim,gitmedim,bir inşaatın duvarında "ne var lan?" yazıyor! dedim yok, bana dememiştir o! dese de böyle demez!

    15 sene kadar önce eski bir arkadaşım borç istedi. "oğlum sen napıyon lan,ne haltlar karıştıyorsun, yeni almadın mı maaşını?" dedim,döküldü...

    at yarışı oynamayı bırakmış ama aklından çıkartamıyormuş... at yarışı oynasam mı oynamasam mı diye düşünürken çingene mahallesindeki arsalardan birinde boş gezen atlardan biri başlamış kişnemeye... bu ata bakıyormuş,at buna.ama at manalı manalı bakıyormuş! at beyazmış da,beyaz at muratmış da,buna doğru gelmiş de,şaha kalmış da... allahım nasıl anlatıyor! bu arkadaş bunu bir işaret olarak görüyor,gidiyor ganyan bayiine... açıyor bülteni başlıyor kuponu doldurmaya,iki at arasında arada kalıyor... sonra diyor ki "hani o kişneyen at beyazdı ya,bir baktım favori tamerinoğlu da beyaz,bende şimşek çaktı.ama bir baktım sürpriz atların içinde yine beyaz atlar var... zaten bir önceki altılı da devretmiş... ben en iyisi bu ayağa beyaz atları yazayım,sürpriz gelecek dedim.onları da yazınca kupon katlandı"
    sonrasında olanlar şöyle gelişti:

    - ee sonra?
    - ne ee'si sezginbey geldi tokatladı hepsini.zaten bu aslan gariban düşmanı. (aslan dediği de jokeyin adı)
    -var mı sende?
    -dinlemiyon mu birader sezginbey geldi diyorum,sezginbey beyaz mı? hem altılı 200 milyar verdi bulsam senden borç mu isterim?
    - jsjdhasdadnad...

    velhasıl arkadaşlar bunu tadında bırakmak lazım...
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap