35 entry daha
  • geleceğimizin aynası rusya'nın avrupalı olmak üçün kurduğu ve başarıyla da yaşattığı çok güzel bir şehir. 300. yılı kutlu olsun. daha nice savaşsız yüzyıllar görmesi dileğiyle... saint petersburg ya da leningrad avrupa'ya sınır çizilemeyeceğinin en güzel örneği. insanlar avrupalı doğmuyorlar, mimarileriyle, yaşam tarzlarıyla ve şehirli olma bilinçleriyle "avrupalı" oluyorlar. maşallah petro zamanındaki tersane işçileri de, tolstoy'un anna karenina'da anlattığı levin'i de (her ne kadar moskova'ya gidince yabancılık çekse de), fyodor dostoyevsky'nin petersburg'da 250 küsür tanesinden bulunan köprülerin üstündek aşıkları da * şehirliydi... şimdinin petersburgluları da öyle. lakin st.peterburg'u avrupalı olmaya öykünen ilk şehir olarak görenlere pek katılmıyorum. aynı dönemde tamamen şehirli, sınıfları ve altyapısı oluşmuş bir tahran var, isfahan var.

    "petrolog" gibi akademik bir sıfatın üremesine neden olmuş bir hükümranın stratejik hesapları iyi tutmuş olmalı ki, bugün herkes rusya'yı avrupalı biliyor. gerçi 1725'te petro rahmetli olunca, bazı aklı evveller başkenti tekrar moskova yapmışlar ama, 1730'da petro'nun reformlarının takipçisi olan kraliçe annbaşkenti tekrar buraya taşır. daha sonra gelen elizabeth, katerina ii, alexander ii ve iii, pavel ii, nicolay i ve ii, lenin ve stalin dönemleri.

    ama en göze batanı, kendini ortodoks kilisesinin başı tayin eden ve mujikleri eğiterek modernlesmeyi baslatan ve belki de ikinci mahmut'a önayak olan petro dönemi. petro'dan 200 yil sonra, rusya'da lenin de kendini kiliseden üstün görmüştür, ama bu sefer avrupalı olmak adına değil de, komünizm adına. 50 küsür bin katedralden sayı yüz küsür taneye inmiştir kendisi zamanında. petro ve takipçileri tarafından temelleri atılan ortodoks ikonlarını lenin efendi bir çırpıda yaktırmıştır ve şehrin adını da leningrad yapmıştır. boyle tarih kiyimlari, toplumlarin gecmislerinden nefret etmesiyle beraber, modernlesmeye calisan toplumlarda goruluyor malesef.

    lakin hala rusya'daki ayinlerde ilk önce istanbul'daki patriğin adı zikredilir, daha da sonra moskova metroplitinin adı geçer. 250 milyon ortodoksun kabesi istanbul'dur. bu tarihsel gerçeklik rusya'da iyice belli oluyor. her ne kadar hierarşiyi reddeden bir kilise olsa da ortodoks kilisesi, primus inter pares (yani eşitler arasında birinci) ilkesi uyarınca istanbul'daki patrik zaten de facto ökümendir ortodoks dünyasında. o yüzden biz ökümenlik konusunu siyasete bulaştırmadan bir türk kurumu olarak yaşatmalıyız-- 15. yy'dan beri yaptığımız gibi. bunda da tehdit olarak alıncak bir şey yok zira moskova ve atina da bundan oldukça şikayetçi.

    domenico tresini şehrin temel mimarı olarak kabul edilir. öyle ki petro kendisine moskova'dan petersburg'a baş parmağını gösterek dümdüz bir yol yapacaksınız talimatını verince başparmaktaki o kıvrım da korkudan yol olarak yapılmıştır. bu yüzden moskova-st. petersburg arasında trenle giderken o kıvrım gözünüze çarpar. kendisi zamanındaki "amirallik adası" şehir merkezidir. gerçekten de bu adaya girilince "nevski caddesi" karşı kıyıdan bir hoş gözükür adama. 200 rubleye neva ırmağında günün bestecisi eşliğinde takriben 1 saat gezilip karşıya geçilebilir...

    şehre akın akın gelen turistler; bolca görülen ve turkce gayet iyi anlasilan azeriler; sayıları iki yüz bin civarı olan yahudiler; turklere yakın davranan ermeniler; tabii ki ruslar; ve uzak doğulular şehrin bilinen ve göze çarpan simaları. aziz izak katedrali, kazanskiy katedrali, peter ve paul kiliseleri, tek tük görülen bakımsız katolik kiliseleri, "khoral sinagogu" en meşgul tapınaklarıdır. bir de temmuz gibi gidilirse beyaz gecelerin dibine vurulunabilinir çok rahatlıkla... boyle kendindeligi olan bir sehir bizde de olsa keske. ama gerci onlarda da pek kalmiyor. turizmin tarihte daha once hic olmadik bir sekilde gelistigi bir cagda, kafile kafile gelen turistler kenti zenginlestiriyorlar ama ayni zamanda da belirli bir faideciligi de beraberlerinde getiriyorlar. sonuc olarak bakimsiz, ucuz moteller; ucuz ve cok kotu yemekler bir anda--cok hakli sebeplerle-- populerlesebiliyor.

    "kuzeyin venediği", "karların babili", "batı kapısı", "rusyanın inci tacı", "devrimin beşiği" olarak da bilinen bu şehirde fyodor dostoyevski efendinin dediği gibi insan nasıl bunalıma girip de trip arabilir sağa sola? böyle nadir şehirleri görmekte faide var, hem de hemen dibimizdeyse hele...
276 entry daha
hesabın var mı? giriş yap