861 entry daha
  • --- alıntı ---

    aşure
    21 eylül 2018

    1. hüsrev hoca üstü kapalı söylemiş, ama çok tartışma götürür bir konu değil. belki daha açık söylemek gerekli: aşure, türkiye sünnilerinin ezici çoğunluğu için bir tür yemek festivalinden başka bir şey değil. halk arasında genel kabul gören rivayete göre, nuh'un gemisindekiler, tufanın son gününde erzak azalınca ellerinde ne var ne yok bir araya getirip bir yemek yapmışlar. aşure tatlısı, bugün de aynı yemeği hazırlayarak onları anmaya karşılık geliyor. (masal tabii. hatta masalın masalı. bkz.: https://www.imdb.com/title/tt4449072/ )

    [hüsrev hatemi'nin ilgili tviti: https://scontent.fyvr3-1.fna.fbcdn.net/…oe=5c230b96 ]

    2. aşure, (gerçekte) 10 muharrem 61 gününün adıdır. hicri takvimdeki 10 muharrem 61, hz. muhammed'in torunu hz. hüseyin ve beraberindeki (çoğu peygamber akrabası) ~70 kişilik grubun emevilerce kerbela'da katledildiği gündür. dolayısıyla, burada sorulması gereken asıl soru şu: sünniler arasında yaygın olan "nuh'un gemisinde aşure" inancı, neden başka bir güne değil de, 10 muharrem'e atfedilmiş?

    3. tesadüf değil tabii... çünkü aynı güne atfedilen başka hadiseler de var. mesela, hz. musa, kızıldeniz'i 10 muharrem'de geçmiş! hz. ibrahim, kavmi tarafından ateşe 10 muharrem'de atılmış! hz. yakub, oğlu yusuf'a 10 muharrem'de kavuşmuş! hz. isa, göğe 10 muharrem'de yükseltilmiş! ve daha neler neler... belli ki, hurafe mekanizması (yine) çalışmış ve islami kıssalarda bahsi geçen hadiselerin önemli bir kısmını 10 muharrem'e sabitlemiş! (kıssalara dair verilecek hiçbir tarihi ciddiye almak kolay değil. ama 10 muharrem kurgusunun bu denli yaygın olması, "acaba neyi gizlemeye çalışmışlar?" sorusunu daha önemli kılıyor.)

    4. sünnilik, büyük ölçüde, islam dininin ilk iki asrında yaşanan bir dizi hazin hadisenin gözardı edilmesi üzerine kurulu. şiilik ile sünnilik arasındaki diğer farklar, aslında çok önemli değil. (örneğin, şii kategorideki caferilik ile, sünni kategorideki hanefilik arasındaki mesafe, sünni ve şii dünyaların kendi içlerindeki kimi ayrışmalara nazaran çok daha küçüktür.)

    5. sünnilik dediğimizde, emevi-abbasi çizgisinin kendi siyaseti doğrultusunda törpülediği bir mezhepten söz ediyoruz. bu mezhebi "sünni" isimlendirmesinden hareketle asırlarca "hz. muhammed'in yolu" olarak sunabilmiş olmak, aslında büyük bir başarı.

    6. emevi-abbasi törpü, sünniliği, şiiliğe göre epey mekanik kılıyor. sünnilik bu yönüyle günümüz hristiyanlığına benziyor. özetle: "şunları yap, şunları yapma, cennet'e gir." (ya da tersi!)

    7. antr-parantez: hadisleri ve geleneği dışlayan ve dolayısıyla sünniliğe epey mesafe alan "sadece kuran"cı kesim de aslında aynı mekanik inanca sahip. epey ironik olsa da, durum gerçekten de bu. aradaki tek fark, "sadece kuran"cı kesimin emir ve yasakların (ve dolayısıyla izahta zorlandığı konuların) sayısını azaltmış olması.

    8. kerbela hadisesi konusunda sünni ve şii kesimler arasında pek bir ihtilaf yok. taraflar sadece ilgili hadiseyi farklı şekillerde okuyorlar.

    9. tasavvuf çevreleri haricinde, sünni kesim aslında değil şii inancına, hz. hüseyin'e dahi epey ilgisiz. söylem bazında bir saygı/sevgi yok değil. ama imam hüseyin anlatıları, sünnilerin kollektif hafızasında ciddi bir yer işgal etmiyor. bunun doğal bir sonucu olarak, sünniler bu anlatılara karşılık gelen duyguları idrak edemiyorlar. hatta, caferilerin aşure günü kendilerine zincir vurduğu sahneler ekranlara yansıdığında, türkiye sünnileri, ülkenin sekülerleri ile aynı doğrultuda tepkiler veriyorlar.

    10. söylem bazında sevgi/saygı gayet kolaydır. ama 10 muharrem günü iran'da herhangi bir camide bir arada gözleri yaşlı oturan insanları gören herkes, hüseyin konusunda iki kesim arasındaki uçurumu fark edebilir. hüzün bilmeyen, gülbank bilmeyen, yas tutmanın bile günah olduğuna inandırılmış insanlardan ne beklenirse, sünniler de öyle davranıyorlar.

    11. hüseyin'e yönelik hislerin canlı olduğu bir toplumda, emevi-abbasi iktidarı hakim olamazdı. islam'ın ilk iki asrı dikkatle incelenecek olursa, imam hüseyin anlatısına dair yas ile emevi halifelerinin meşruiyetinin bir toplumda neden aynı anda varolamayacağı görülebilir. (zira biri diğerinin zıddıdır. ama "hz. muaviye" bile diyebilen türkiye sünnileri, bu tezatı bilmez ya da görmezden gelirler.)

    12. bütün bunlar, "sünniler taş kalplidir, saygısızdır" demek değil. türkiye'de her kesimde genel manada bir katı kalplilik, kabalık ve sevgisizlik hakim. sünni-alevi, seküler-dindar, çok fark etmiyor.

    13. kabalık ve sevgisizlik, kimi zaman iddia edildiği gibi türkiye'ye yeni gelmiş bir şey değil. türkiye önceki yıllarda da çok farklı değildi. bunu bir orta doğu problemi olarak görmek de yanlış. ortalama bir türkiyeli, gerek doğudaki gerekse batıdaki komşularından açık ara ile daha kaba, daha kavgacı ve daha saygısız. anadolu irfanı diye anlatılagelen masalların toplumda bir karşılığı yok. bunlar büyük çoğunluğu itibariyle türkün türke propagandası olarak nitelendirilebilecek şeyler.

    14. tarikat ehlinin ritüellerini dahi türlü hakaretlerle paylaşmanın gayet normal olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. türkçe sosyal medyada her yüz "cehri ve hareketli zikir" videosunun doksanına hakaretamiz yorumların eşlik ettiğini söylemek, herhalde epey iyimser bir tahmin olur. kendi inancının mistik geleneklerine dahi düşman olan bir dindar kitle ile karşı karşıyayız. hatta müslüman olmamak, ilgili ritüelleri daha ılımlı bir gözle görmeyi kolaylaştırabiliyor. sam harris'in "ıslam and the misuses of ecstasy" adlı enteresan yazısı bu çerçevede okumaya değer, nadir örneklerden biridir: https://samharris.org/…-and-the-misuses-of-ecstasy/

    --- alıntı sonu ---

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
600 entry daha
hesabın var mı? giriş yap