45 entry daha
  • türk roman ve hikaye tarihinin gelişimi içerisinde, hüseyin rahmi'den sonra en gerçekçi yazar olarak nitelendirilen usta kalem.
    ne hüseyin rahmi gibi sadece istanbul'un kenar semtlerinin dışına çikamayan,köy yaşantısından uzak eserler vermiş, ne de nabizade nazım gibi sadece köy yaşantısının sorunlarına yönelmiştir.sabahattin ali'yi de farklı kilan işte bu köy ve kasaba yaşantısını ilk kez toplumcu bir anlayış içinde yorumlamış olmasıdır. yani yerel rengin ötesine geçişi..

    yazarın en bilinen eserlerinden biri olan kuyucakli yusuf,gerçekçi köy romanı geleneğinin ilk başarılı örneğidir.edremit'te yaşadığı süreçteki izlenimlerinden oluşan eserde,imparatorluğun yıkılışı sırasında gücünü yitiren devlet kavramını ve eşraf karşısındaki durumunu anlatır.

    yine tanınan önemli hikayelerinden biri olan 'kamyon'da, iş bulmak niyetiyle, hiç parası yokken gizlice konya'dan bir kamyona binip izmir' e giden bir gencin, yakalanmamak için bir virajda kamyondan atlamaya çalışırken ölümünü anlatır.

    bir diğer hikayesi 'kafa kağıdı'nda, tarlasını mahkeme kararıyla ağasına kaptıran,ayrıca ölü torununun nüfus kağıdını kullandığı için onun yerine para vermeye zorlanıp sonucunda hapse giren seksenlik mehmet'i anlatır.

    sabahattin ali yalnızca köyü ve köylüyü değil,bürokrasi, aydınlar ve kent hayatını da eserlerinde ustaca kaleme almıştır.

    örneğin 'içimizdeki şeytan' adlı romanında, ikinci dünya savaşının eşiğinde aydınları konu almış, bu eseriyle de kendisinden sonraki aydın çevresi romanlarına esin kaynağı olmuştur.

    şiir alanında da başarılı örnekler vermiş olan sabahattin ali,dil öğrenmek için bir sene kaldığı potsdam'da,disiplinli okul çevresinden duyduğu rahatsızlıkla,en önemli şiirlerinden birini kaleme almıştır ; 'daüssila'
    daüssila,28 aralik 1928'de yazılmış,
    ancak 1970'lerin sonlarına kadar hiçbiryerde yayınlanmamıştır.

    " -daüssila

    bugün de potsdam'dan süzerken potsdam'ı,
    yaktı yine içimi kimsesizliğin gamı.
    gözlerim inhinasiz uzayan caddelerde,
    dedim : bu soğuk şehir nerde, istanbul nerde?
    ve istedim birazcık size de dert yanmayı,
    hayalen memlekete doğru bir uzanmayı...

    burda tebessümün de günü,saati vardır;
    dükkanlar hep bir çeşit, evler hep bir karardır...
    gerçi bizim evlerden temizse de sokaklar,
    süslese de muhteşem meydanlarını taklar;
    ne yıkık surlar gibi bu şehrin bir süsü var
    ne de -ah sormayınız- ne de bir köprüsü var...

    köprü, bende bulmuştu serserinin hasını;
    şimdi hatırlamaz mı eski aşinasını?..
    ilk ışık belirmeden karsıki tepelerde,
    az mı gözümü açtım ıslak kanepelerde?..
    yorgundum, uykusuzdum, paraca tamtakırdım...
    ben orda bir simide bir ceket bırakırdım...
    bazı geceler köprüyü pek canım istemez de,
    gezerdim samatya'da, langa'da, etyemez'de..
    çoktu tel örgüleri tırmanarak girdiğim,
    uykuyu kimsesiz bir bahçede kestirdiğim..
    fakat yine herkese neşeli görünürdüm,
    çünkü hürdüm.. uçan kuşlardan daha hürdüm...
    köprü gerçi soğuktur, yattığım duba katı..
    bana bunlar hoş gelir.. size verdim rahatı... "
2690 entry daha
hesabın var mı? giriş yap