10 entry daha
  • babamdan pek hoşlanmıyorum. (on altı yaşında değilim, valla!) onu elbette çok seviyorum ama bazı armutlar dibine düşmüyor.

    iyi bir insan değil benim babam (hoş bu değişebilen bir durum biliyorum ama...) cennetteki arsa için satamayacağı şey yoktur. en büyük oğlunu toprağa gömdüğü gün ağlayan karısına "anma şu sarhoşun adını" diyebilecek kadar küçülmüş bir zavallıdır. (bunu aslında tanrısına söylediğini biliyorum ben. ama annem bilmiyordu.)

    "bu çocukları dünyaya getirdim, yetiştirdim ve dibime düşmelerini bekledim -emrettiğin gibi. ama işler bazen yolunda gitmeyebiliyor. büyük oğlum da biraz asi bir çocuktu. senin helal kıldığın şeylerin tadını çıkardı elbette ama haram kıldıklarına da "yanaştı." şimdi oturup konuşalım. o arsaya ihtiyacım var, o arsa için benden ne isteniyorsa yapmaya hazırım. öz evladımı da satarım gerekirse, çünkü mutlak gerçek sensin. amin.

    çok sarhoşum ve aslında başka bir hikaye anlatmak istiyorum.

    yolun yarısını henüz geçmiş bir kayınbiraderim var. evlenmedi hala ve böyle çok mutlu görünüyor. ama orta anadolu kültürünü bilirsiniz, bu yaşa kadar evlenmemişse mutlaka bir kusuru, eksikliği olduğu düşünülür. onun ailesi de benim ailem de çocukta bir sorun olduğunu düşünüyorlar.

    kendi ailesi yıllardır baş göz edebilecekleri "helal süt emmiş" bir gelin adayı arıyor çocuk için. benim ailemse anlamadığım tuhaf bir ilgiyle çocuğun medeni durumunu soruyor sürekli. ne zaman bizimkilere gitsek -bu pek seyrek oluyor aslında- babam lafı döndürüp dolaştırıp kayınbiraderime getiriyor ve "hala kız bulamadılar mı?" diye soruyor.

    "hayır" diyoruz, "kısmet bu işler." (jargona hakimiz az çok.)

    bugün karımla bizimkileri ziyarete gittik. birlikte yemeğe çıktık. babam yine dayanamayıp "kardeşin hala bekar mı?" diye sordu karıma. "evet" dedi karım. "kısmet bu işler."

    babamın içinden tuhaf bir şey çıktı bir anda, (dibine düşmemek için bütün hayatlarını harcayan armutlara içelim!) bu yaşa kadar evlenmeyen erkeklerin sorunlu olduğundan, bunun hiç sağlıklı bir durum olmadığından söz etti. her zaman olduğu gibi onaylamadığımız fikirlerini kafamızı öne arkaya sallayarak tescil ediyorduk.

    maalesef formundaydı bugün: "bu yaşa kadar evlenmemişse yarın birgün dul bir karıyı getirir, çocuğu da varsa elinizi öptürür" dedi.

    çıkardığım sonuç şuydu:

    1- bir kadın dulsa (çocuklu olması etkisini biraz artırıyor sanırım.) namussuzdur.

    2- dul bir kadınla evlenen bir adam namussuzdur. (orta anadolu'da boynuzlu, kavat vs. gibi bir sürü tanımı vardır.)

    3- hiç evlenmemiş zavallı kayınbiraderim namussuz orospu çocuğun tekidir. (geniş zamana kurban gittin kayınço, aslında orospu çocuğu değilsin, biliyorsun.)

    fikirlerimi, hayata bakışımı, yaşam tarzımı insanlarla paylaşmak konusunda (ailem dahil) hep mesafeli davranmışımdır. (sadece konuşurken tabii.) ne mal olduğunu bilirler elbette (bu çocuk niye böyle oldu, allah ıslah etsin.) ve ne mal olduklarını bilirim elbette (hepimiz orospu çocuğuyuz) ama sınırlarımızı korumaya çalıştık hep. bugüne kadar tabii.

    yolunda ilerlemekten gurur duyduğu peygamberinin, ilk karısının üçüncü kocası olduğunu söyledim ona. önceki kocalarından çocukları olduğunu söyledim. bunun kötü bir şey olmadığını, aksine harika sonuçlar doğurabileceğini (hatice'yi çok severim, harika bir kadındır.) söyledim. "sünnet" dediği şeyin yolunda ilerlemekten gurur duyduğu insanın söylediklerinden ve yaptıklarından ibaret olduğunu söyledim.

    "akşam geçiyor" dedi. "eve gidelim. abdest tazeleyeceğim."

    biz ne yaparsak yapalım babaların dediği olur.

    hamiş:

    bu arada şu adamın adı neydi? kariyeri boyunca sadece beş filmde rol alan ama otuzlu yaşlarında kanserden ölüveren şu adam? baba'da oynamıştı, de niro'nun en sevdiğim filmlerinden biri olan avcı'da oynamıştı ve bildiğim kadarıyla baba 2'de de oynamıştı... (google'dan bakıyorum şimdi...)

    buldum: john cazale!

    kemik kanserinden öldü. sadece beş filmde rol almasına rağmen -beşi de harikaydı- muhteşem bir miras bıraktı.

    ne diyordum?

    bir şey demiyordum. baba 2'de öldürüldüğü sahneyi hatırladım sadece. son derece gerçekti ve trajikti. (gerçek acıtır.)

    john cazale'e içelim.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap