6 entry daha
  • herhalde insanların nerede ise tamamı bu kategoriye giriyor olmalı ki schopenhauer, bir dosta ya da sevgiliye azıcık umursamaz davranmakla, kendisini kaybetmeyeceğimizi hatta saygısını kazanacağımız için daha sağlıklı ilişkiler kuracağımızı söyler.

    ama bizler, genellikle büyük filozofların tavsiyelerine uymak yerine "tüm zamanların bilgeleri aynı şeyleri söyler, tüm zamanların budalaları da aynı şeyleri yapar" diyen voltairei haklı çıkarmak istercesine, azıcık ihmalkarlık göstermek yerine sevgili ve dostlarımıza; tutup onları şımartmayı, tabiri caizse kafamıza çıkartmayı tercih eder, sonra da kaba etlerinin kalkmışlığından yakınır dururuz.

    schopenhauer'e ve yaşam pratiğine rağmen, ille de insanlara; ne çok hatta bazen de gereğinden çok sevildiklerini gösterme merakımız da insan doğasına ilişkin bilgiler yerine; romantik hikayelere, türkülerdeki "sensiz dünya malı neylerim dostum" bozulmamışlığında ilişkilere ya da mutlak aşk hikayelerinin mutlak sevdalı kahramanlarına özenmemizden kaynaklanır çok zaman. insanidir de. ille de; sevgili de olsa, dost da olsa, eşsiz yapmak isteriz onu, olduğundan da sevilebilir kılarız, büyük puntolarla yazılmış hatalarını bile görmezden gelir, şımartırız. o insanı, çekilmez bir insan haline getirir, küstahlaştırırız. sonra da ondan kaçmak ya da ona haddini bildirmekle uğraşmak zorunda kalırız.

    oysa; kimsenin çok da şımartılmaya gelmeyeceğini, fazla ilgi ve sevginin her insanı şımarık ve çekilmez çocuklara benzetebileceğini kavrayabilsek, belki tüm bu mücadele de gereksiz olacak. bizler de önce şımartıp sonra şımarık diye çocuğunu döven ebeveyn rolünden kurtulacağız.

    ps: "yanılmıyorsam goethe idi: bir başka insanı övmekle kendi değerimizi düşürmekten başka bir şey yapmadığımızdan bahseden... "sevgilim, eşsizsin" demekle "ben zaten çok sıradanım senle kıyaslandığında" diyor ve bunun farkında dahi olmuyoruz belki de..."
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap