31 entry daha
  • birkac gun once bu basliga madde madde birkac sey yazmistim, haftanin en begenilen entryleri arasina girmisti. (bkz: #8268379). sukelalarla birlikte tepkiler de geldi tabii ve daha da guzeli birkac kisa tartisma yaptim, yeni seyler ogrendim. lakin bir tepki geldi ki, ilk defa kendimi caresiz hissettim, sinirlendim. okumaya inanan (ve epey de bir sabri olan) anlar neden bahsettigimi. *

    hem kendimi dogru duzgun ifade edememis olmam, hem bazi tarihi gerceklerin yanlis anlasilma korkusu, ama en cok da iddia etmedigim bir suru seyin iddia etmisim gibi aksettirilmesi hakli olarak beni cok rahatsiz etti. bu sonuncusu -eger kasten yapilmissa- terbiyesizliktir. mevzubahis tepkinin formatina uygun olarak, her "iddia-yanit" ikilisine karsilik gelecek maddelerle yazalim, acikliga kavusturalim ataturku abartmak hususunu.

    1) time dergisinin duzenledigi yuzyilin insani yarismasinin her kategorisinde birincilige oturmasi insanlarin ataturkten bir sey anlamadiginin en guzel gostergesidir. daha aci olani her turlu medya organinda bu isin promosyonunun yapilmasi olmustur, hincal ulucun yuzde 15i bogazi dahi gormemis istanbullulari ciragan kempinskiyi boykot kampanyasina dahil etmesine benzer sekilde. hayir kardesim, ciragan kempinskiyi de boykot etmiyorum, ataturku de yuzyila damgasini vurmus insanlar siralamasinda einsteinin onune koymuyorum, cunku yuzyil tarihi 1915-38 arasindan ve turkiye cografyasindan ibaret degil. cunku bir isi yaparken sorgularim, dusunurum, suphe ederim; koyun gibi gudulmek, en etkin bilimadami anketinde dahi einsteinin hakkini yemek, en hakiki mursit ilimdir diyen bir insani sevmek olamaz.

    2) bir insani anlamadan sevmenin bir degeri yoktur diye dusunmusumdur hep. ikili iliskiler baglaminda bu umrumda olmazdi, kimsenin neyi nasil sevecegine karismazdim ama konu toplumu ilgilendiren, sosyal evrimi etkileyen unsurlar olunca, ornegin ataturk olunca isler degisir. idollestirmek, anlamini yitirtmek, dolu ideallerin ve vizyonlarin icini oymak.. bunlar hep anlayis ve kavrayis eksikliginden ileri gelirler. dolayisiyla bunu "isin sevgi kismi kimseyi ilgilendirmez" naifligiyle degerlendirirsek, ataturk hakkinda zerre bilgisi olmayan ama iki ayak iyi dort ayak kotu sloganlariyla akli ve mantigi ezen bir guruhun yetismesine ses cikarmayi da "baskasiyla dalga gecmek" olarak goruruz.

    peki sevgimizi (pardon anlayisimizi) uvey kardeslerinin, evlatliklarinin isimlerini ezberlemekle mi gostermeliyiz? hayir hayir bin kere hayir. durumun vehameti burada degil. imkani olan her turk evladinin ataturkun bir degil en az uc biyografisini okumus olmasi lazim ve bu imkani olanlar kistasina eminim ki sozluk yazarlari uyuyordur. simdi sozluge bakiyoruz, ataturk hakkinda atip tutandan gecilmiyor, ugruna maniler duzuluyor, vs. sonra ayni insanlar kalkip uvey kardesi mi vardi diyorlar. e demek ki bir tane dahi kitap okumamissin; konu hakkinda bilgin yoksa ve daha onemlisi ogrenmene de izin vermeyecek bir onyargiyla yaklasiyorsan ne degeri var o methiyelerin? bos saksakciliktan ne farki var bunlarin? hele ki is silah arkadaslarina geldi mi orada hic taviz vermemek lazim; nedeni ise bizzat bu silah arkadaslariyla olan ittifaklari, cekismeleri, savaslaridir cumhuriyet tarihimizi yazan. ben ataturk-kazim karabekir iliskisini bilmeyen bir insanin ataturku samimi olarak anlayabilecegine inanmiyorum, puzzlein cok onemli bir parcasidir eksik kalan.

    bir de bunlari dile getiren birine, "ona sen uvey kardeslerinin, silah arkadaslarinin isimlerini biliyormusun diye sormak gerekir" gibi yuzlerce yildir bilinen bir "tartismayi pic etme" yontemiyle karsi cikmanin dayanilmaz hafifligi var tabii. (bkz: ad hominem)(artik her entryde bu bkzi veriyormusum gibi bir hisse kapildim) bir bilgi eksikligine isaret etmek icin o eksiklikten muzdarip olmama gibi bir onkosul olamaz. ama merak eden varsa soyleyeyim, ataturkun uvey kardesleri hakkinda da, silah arkadaslari hakkinda da entrylerim vardir.

    3) ataturkun butun turk milletini, ordusuyla yekvucut hale getirip, kuvayi milliye ruhuyla dusmani yurttan atmis oldugu gorusu, koca bir ulkenin tarihini masala cevirmektir. bu masal, kemalizm icin de, milliyetcilik nosyonunun islamin yerini almasi icin de zamaninda gerekli olabilirdi, zaten bunu sorgulayan yok. ama en azindan bizim aramizda, isin icyuzunun anlasilmasi lazim. kac kere bkz verdim, mustafa kemalin corinne lutfuye yazdigi mektuplari yazdim (corinne lutfu kim ki?), oradan bakarsiniz bu vatanseverlik, milliyetcilik hususunun icyuzune. kendi agzindan duyarsiniz, askerlerinin sehitlik icin, cennetteki huriler icin bu kadar cesaretli olmalarinin onlara komuta eden kendisi icin ne kadar buyuk bir sans oldugunu soylemesine. lakin boyle tutanaklara da yaslanmaya gerek yok; fransiz devrimi ideallerinin ve milliyetcilik anlayisinin 19.yyin sonunda sadece elit kesimde ve askeriyedeki subaylar arasinda yayginlastigi aciktir. cunku bizim bir voltaireimiz, rousseaumuz olmadi, o degisimin yedirerek gerceklesmesi icin zamanimiz da yoktu tonla savasin arasinda. mustafa kemal cephede o rousseaunun toplum sozlesmesini okuyordu ama halkin ezici cogunlugu birak bu sekilde vatanseverlik, esitlik ideallerini okuyarak ozumsemeyi, okuma yazma bilmiyordu. benim dedigim de budur, daha fazlasi degil, daha azi degil. ataturk de politikasi geregi vatansever subaylarla beraber, zaman zaman hacilarla, hocalarla, seyhlerle de ittifaklar kurmustur halkin dine bagliligini avantajina kullanabilmek icin, bu seyhlerin nufuzlarindan yararlanmak icin. (savasi bitirip, kendi kontrolunu meclise iyice yayana kadar hilafete karsi acik durus almadi pek sik zaten. turkiye cumhuriyetinin resmen laik olmasi da sonralari gerceklesmistir) kisacasi, tabana yayilmamis bir birliktelik harcini, yani milliyetcilik idealini, yoktan varetmis de tum turklerin yuregine bir anda yerlestirmis gibi bahsedilmesi, ataturkun insanustu bir varlikmiscasina tasvir edilmesii degil de nedir, bilemiyorum. olaya allah turk milleti birlessin diye bu laik peygamberi yollamistir seklinde bakanlar bile gorduk daha onceden.

    bu ordu-millet birlikteligi masalinin catlaklarindan sizintilar olunca, "orduya bağış yapmayanların idamla cezalandırıldığını ilk defa duyuyorum" naifligine yatilabilir tabii. peki yardim yapmayanlarin hangi cezaya carptirildiklarini dusunuyorsunuz, kirbac mi, hapis mi? hangi hapishanede, kimin kontrolunde? sonucta tutanaklar zaten "bu adam orduya bagis yapmadi" diye tutulmaz, "vatana ihanet", "dusmanla isbirlikcilik"dir bu suclarin tanimi. orada yazdiklarimi her ne kadar kendisinin kisa kose yazilari uzerine temellendirmedimse de engin ardic bu konuyu epey basit ozetlemistir: "evet, doğrudur, “ayın altında kağnılar gidiyordu akşehir üstünden afyon’a doğru” ama, tekâlif-i milliye kanunu’nun “amir hükmü mucibince” gidiyordu... çamaşır ve malzeme vermeyen, cepheye mermi taşımayan kendini istiklal mahkemesi’nde bulacaktı. bu mahkemenin iki çeşit kararı vardı, beraat ya da idam. kararlar da “gayrı kabil-i temyiz” idiler, itiraz edilecek bir üst mahkeme yoktu.."

    kaldi ki hic aktif muhalefet yapmamis, yapmaya da niyeti olmayacak kadar organize veya gozupek olmayan liberal aydinlarin da bu mahkemelerce idama mahkum olduklari bilinmiyor mu? istiklal mahkemelerinin idama mahkum ettigi insanlarin sayisindan cikarim da mi yapilamiyor, yahu herhalde bunlarin hepsi de dinci asi liderleri olamazdi diye? sonucta bu mahkemelerin amacini, icraatlarini ogrenmemizin yarari "turklerin hepsi vatanlarini canlari pahasina koruyordu, halkla asker elele vermisti, butun isyankarlar kurtler, islamcilar filandi" gibi mitleri asarak ataturkun ne kadar riskli manevralarla, hangi akilli politikalarla o 18 senelik periyodda ulkemizi ayakta tuttugunun anlasilmasidir. faydaci bir ahlak anlayisinin uygulanmasidir yani burada gordugumuz; cogunlugun ve gelecek nesillerin iyiligi icin zor kararlar verebilmek. zira ayni akilciliga simdi de muhtaciz.(evet, anahtar kelime akilcilik)

    4) herhalde aklibasinda kimse kurtulus savasinda ingilizlerin bize yardim etmis olmasini savunacak degil (gerci zihnimizi cok zorlarsak, ingilizlerin yunan sevdasinin, italyan ve fransiz emelleriyle cakismasinin bize dolayli yoldan yardim etmis oldugu savini osurabiliriz) benim de hicbir zaman zikretmedigim, yazmadigim, aksine daha iki satir altinda tersini savundugum bir iddiadir ama bu savunup, "koca bir yalan" soylemis gibi gosterilmisiz. ne dedik? fransa ve italya tukenmis kaynaklarini ve organize olan turk birliklerinin gucunu degerlendirip, orada savasmanin anlamsiz olduguna kanaat getirerek cekilmisler, bunu yaparken de bize yardim etmislerdir dedik. aslen italya, isgal halindeyken dahi, ingiliz destekli yunanlilarin bati akdenizde kendilerininkiyle catisan emellerini baltalamak icin gizlice muhimmat yardimi yapmistir, silah satmistir. ruslar bildiginiz uzere bolsevik devriminden sonra bize onemli olcude silah, muhimmat, altin yardimi yapiyorlar.

    peki bunu niye isitip isitip onunuze koyuyoruz? cunku ataturk asker oldugundan daha da iyi bir diplomatti, bunu anlatabilmek icin. bolseviklere yazdigi mektuplari, kullandigi dili gormek lazim, yoldaslar diye telgrafina baslarken, ote yanda avrupalilara gulumsemeyi basarabilmesidir bugun ayakta kalmamizin nedeni; yoksa bu dengeyi kurabilecek ic dinamiklere, koz olabilecek kaynaklara sahip degildi turkiye. e simdi herseyi tek basimiza yaptik dersek, "kuvai milliye ruhu" diye kestirip atarsak, diplomatik basarilarimizi nasil anlatacagiz? sahsen ataturku gelecek nesillere abartilmis bir bicimde yenilmez bir savasci, esi benzer olmayan bir askeri deha olarak anlatmaktansa, iyi bir asker, daha da iyi bir diplomat, devlet adami ve devrimci olarak anlatmayi yeglerim.

    5) gelelim yedi duvel hususuna. "genis capta baska kimseyle savasmamistir" dememin bir sebebi vardi elbet ama bazilari bunu "sadece yunanlilarla savastik" olarak algilayip bu uydurma tespiti elestirmisler, onlemimizi alalim. tekrar edebiliriz ki, biz duzenli ordular seviyesinde sadece ve sadece yunanlilarla savastik; ermenilerle de kurtulus savasi yillarindaki mucadelemiz hayatta kalma mucadelesi degildi. kurtulus mucadelesi izmirden ankaraya kadar ki hat uzerinde ingiltere finansmanindaki yunanistana karsi verildi, duzenli ordular burada carpisti, savaslar burada oldu. fransizlarla da kisa bir carpisma yapip onlari kacirmamiz (dedigimiz gibi fransizlarin geri cekilmeleri daha ziyade uzun vadede bir cikar gorememelerine, bizle mucadele etmenin onlara pahaliya malolacagina karar vermeleriyle gerceklesmistir; yoksa 2000 kisilik bir carpismadan sonra koca ulke, ingilitere ve rusyayla 100 senedir oynadigi ve kaybetmesinin kesinlesmeye yakin oldugu great gamein stratejisini degistirecek degil) bu iddiaya engel teskil etmez. gerci bu konu ataturkun abartilmasindan ziyade kurtulus savasi destaninin abartilmasidir; sonucta yedi duvel daha guzel geliyor kulaga, atmisken icine uc bes devlet daha at, tum dunyayi yendik olsun. (birinci dunya savasi, balkan savasi ve kurtulus savasi ayni savaslar degildir)

    6)ataturkun 30lu yillarin basinda dis borclari reddettigini herkes bilir; oysa ki turkiye dis borc almadan kalkinmamistir lafina kiziyorum cunku bu bakis acisi sonunda 21.yyda kendi kendine yeten ulke sacmaligina yolaciyor; makroekonomik gercekler yerine hamaset edebiyatini getiriyor. (ruslarin savas finansmanina yardimci olan altinlarini bir kenara koyuyoruz) 30lardaki great depressionda ulke ekonomisi ozellikle tahil fiyatlarindaki degisikliklerle coktugunde, tekrardan kalkinma hamleleri yapmamiz gerekti. ataturkun cumhurbaskanliginin son yili olan 38de de, tekrar guclenen ve 2. dunya savasi oncesi stratejik ittifaklar\lojistik destek planlari yapan ingilizler ve almanlarin, hakkimizdaki planlarini birbirine dengelemek icin ikisinden de borc alma konusunda gorusmeler yaptik ve sonunda ingiltereden 16 milyon pound, almanyadan da 150 milyon mark borc aldik. bu kredilerin amaclari epey cesitlidir, silah alimindan, celik endustrisinin gelistirilmesine kadar. (lira, pound, mark paritelerini savarona basligina yazmistim) bu gidisat neredeyse kacinilmazdir, bu donemin ataturkun hayatinin sonuna rastlamis olmasi, "ondan sonrakiler bozdu iste" cikarimina mahal verdigi icin ve bahsettigimiz hamaset edebiyatinin yolunu actigi icin ataturku abartmak baglaminda incelenmelidir. hatta sunu soyleyerek daha da acayim konuyu; 1980lere kadar ulkeyi yonetecek bir ataturkun klonunun turkiyeyi dis borcsuz idare edebilecegine mi inaniyordunuz? dis borc almak, her durumda vatana ihanet midir yoksa bazen ekonomik olarak avantajli bir karar, bazen de bizim zamaninda yaptigimiz gibi dis gucleri dengelemek adina kullanilacak bir koz mu? bu manevralari hic mi yapmayacaktik idealist tarihciler? soguk savasin dev gucleri arasinda hic mi ezilmeyecektik?

    7) yine yine yine yanlis bir alinti ve tarih bilgisiyle, mustafa kemalin canakkale savasindan sonraki yukselisinin idealizasyonu elestirmemiz tasak konusu olmus. mustafa kemali saray taniyordu elbet, bilakis saraya evlilik sayesinde girmis olan enver pasanin rakiplerindendir mustafa kemal. enver de bal gibi tanimiyor muydu ataturku? (o zamanlar daha tek rakibi degildi) fakat 1918e kadar da ittihatci subaylar arasinda mustafa kemal liderlige, ust gruba dahil olamamistir, nokta. birakin triumviratei, onlarin sag kollarinin arasinda dahi degildir. bunun icin zaten canakkaleden dondukten sonra istanbuldaki genc turkler cevresinde tutunamayacagini anlayip sofyaya gitmek istemedi mi? ben size savasmayi degil olmeyi emrediyorumbasliginda, uc entry boyunca bu konuyu dolu dolu yazdim, ustune 20 kusur da kaynak verdim, bu konuyu merak eden oradan bakar. halen 1918 oncesi, ingiliz istihbarat belgelerinde mustafa kemalin tehdit olarak gorulmedigi asikarken, neye dayanarak "ingilizler mustafa kemal hakkinda ayrintili bilgiye sahiptiler, bu döneme ait raporlarını okuyan biri, durumu hemen anlayabilir" denilebilir?

    ingilizlerin ataturk hakkindaki ilk genel farkindaligi onun mufettislik gorevine baslamasiyla ortaya cikar. war tribunallarindaki resmi ilk aciklamalari ise cok sonralari, ataturk cumhurbaskani olduktan sonra yazilmistir. yani hani o bircok ingiliz gorevlinin ataturk hakkinda ettigi etkileyici laflar var ya; samimiyetlerini bilemem elbette ama o laflar baska turlu yazilmis olsalardi zaten diplomatik krize neden olunurdu. bunu alinti yapmayi pek seven arkadaslar icin soyluyorum, muhtemelen bu ayrintiyi bilmiyorlardir. bilmeleri gereken ayrinti ise lloyd georgeun kariyerini yunanlilar uzerine kumar oynayarak mahvettigi ve winston churchillin de canakkaledeki basarili geri cekilme operasyonu olmasaydi muhtemelen gorevinden alinacagidir. canakkale cikarmasinin beklenenden cok daha uzun surdugu ve bir cikmaza girdigi gunler, butun politika hayati boyunca gecirdigi en zor ve riskli gunlerinin onemli bir kismina tekabul eder. ha, elbette ataturk etkileyici bir adamdir ve gerek sik sik hata yaptigi fransizcasiyla, gerek vals gibi pek cok sosyal yetenegiyle, gerekse zekasiyla bircok liderin kisiligini ezmis, onlari mahcup etmis ve kendine hayran birakmistir ama ozellikle ingilizlerin soylemlerine mevzubahis nedenlerden oturu kendimizi pek kaptirmasak iyi olur

    8) bu noktada isi zivanadan cikarip "ataturk amerikan mandası altına girmek istemiş" demisim demek. hmmm. bunu hangi alternatif evrende yazdim, hangi illuminati toplantisinda zikrettim allah bilir. acik secik bicimde demis oldugum, manda onerisini destekleyen amerikalilar konuyu senato gundemine getirdiklerinde, daha orada kaybediyorlar (hatirladigim kadariyla 1 oy farkla, emin degilim) bize ise bu, amerikanin resmi olarak manda teklif ettigi, ataturkun ise cikip bunu redettigi ve amerikaya ayari verdigi sacmaligi olarak anlatiliyor.

    bu tutumu da kalkip elestiriyorsun, ataturku boyle abartmayin diyorsun, sonra da biri(bircok kisi aslinda) cikiyor "abartalim efendim, az bile" diyor. cok buyuk lider, "abartma sikiyorsa" deniyor. ulan cok buyuk liderken, en buyuk lider yaparsin yine bir nebze anlarim ama bu baska, tarihi gozgore gore yeniden yazmak ve sacmalamak baska sey yahu, bu nasil savunulabilir?

    9) ataturkun musul konusunda amerikaya teklif ettigi imtiyazlar hakkinda da daha once birkac entryde yazmistim ama insanlar demek ki buna bakip, "vallahi ilk defa duyuyorum" diyerek iddialari curutme yetenegine sahipler. (zaten bir iddiayi "ilk defa duyuyorum" diye yanitlamak bastan kendine guvensizlige dalalettir, tartisma kulturunde de bunun yeri yoktur. madem ilk defa duyuyoruz, o zaman yanit vermeden once arastirip ogrenmeliyiz degil mi, illa her iddaya o anda karsilik verme zorunlulugu hissetmeyelim)

    neyse, ilk defa duydugunuz bu konunun adi chester ayricaliklaridir, adini da sanirim william chester isimli bir amerikan envoyundan alir, unuttum ayrintilari simdi. (edit: amiral colby chestermis, william nereden cikti) neyse, bu imtiyazlar amerikaya ilk defa 1911 yilinda onerilmis fakat savaslar nedeniyleren ilerleme saglanamamis. yillar sonra ataturk hukumeti chestera bu imtiyazlari tekrar onermistir. chester da ulkesine muthis bir sevincle (ve turkler hakkinda binbir turlu iyi hikayeyle) donmus, yatirimcilarini cesaretlendirmeye calismis. ataturkun hayran oldugum diplomatik yetenegi sayesinde amerikalilar onceleri buradaki hidden agendayi goremediler [muhtemelen o yatirimcilarin, siyasi kararvericiler uzerinde bir baski olusturmasi amaclanmisti] ama bu imtiyazlarin karsiliginda bekledigimiz seyin musul konusu er gec belli olunca, abd de muhtemelen ingiltereyle karsi karsiya gelmeyi goze alamayarak bu oneriyi reddetti (edit: bir yerlerde once tc hukumeti tarafindan yan cizilip sonra buna sinirlenen amerika tarafindan reddedildigini okumustum ama kaynak gosterilmiyordu)

    haa, kabul edilseydi ataturk fikrini degistirir miydi, yani sadece blof mu yapmisti, bunun arkasinda daha ince bir diplomatik oyun mu vardi bilmiyorum, ogretenin de kirk yil kolesi olurum.

    10) kazim karabekirin, mustafa kemalle ayri dustukten sonra kurtulus mucadelesi hakkindaki kendi goruslerini, anilarini anlatmaya karar verip yazdigi kitaplarinin basiminin defalarca engellenmesi, matbaa sahiplerinin bu ise yanasmamasi, en sonunda yayinevinin kundaklanmasi olayi gercektir. ilgili baslikta da belirtmistim, kesin olarak belli olmayan sey ataturkun bu konuda direkt emir verdigidir ama konjunktur bunu olasi yapiyor. daha sonralari kirpilmis versiyonlari parca parca yayinlandi bildigim kadariyla.

    izmir suikasti konusu da apayri bir inceleme konusudur diyerek bu isin icinden siyrilinmaz. anlattigim herseyi, ataturku kucumsemek icin degil anlamak icin dile getirdim, nitekim ayni durumlarda kalmis olsaydim, ayni kararlari da vermekte tereddut etmezdim. lakin izmir suikasti sonrasi yaptiklari icin ayni seyleri soyleyemem. suikastla zerre alakasi olmayan, kendisine ali sukru boyutunda bir tehdit de olusturmayan vatansever liberalleri ezmis, gazetelerini bir gunde kapatmistir. koskoca istanbuldaki toplam tiraj 49bine dusmustu, bunu biliyor muydunuz? neyse, bu idamlar icin bizzat kendisine af icin basvurulmus, onun tutumu ise "beni bu ise karistirmayin ama gerekeni yapin" olmustur.

    simdi elbette biz tarihe hindsight ile bakiyoruz, yani yanlis kararlarin tum sonuclarini gorme luksumuz var. zaten bu luksu kullanarak dusunuyorum ki bu insanlarin idaminin getirdigi fayda --ornegin ali sukrunun durumunun aksine-- idamin gerekliligini mesru yapmaya yeterli degil. ama o durumda ben olsaydim bu durumu bu kadar rahat, bu kadar kesin bilgilere dayanarak degerlendiremezdim. ataturk de muneccim olmadigina gore, bu elestirimde hakli dahi olsam onu suclayamam.

    topal osmanin ali sukruyu ataturkun direkt emriyle mi, tamamen kendi basina mi oldurdugunu saniyorum hic bir zaman kesin ogrenemeyecegiz. (bunu ogretebilenin kirk degil elli yil kolesi olurum) yapabilecegimiz mantiksal cikarimlardan oteye gidemez. ve eldeki bilgilere dayanan en mantikli yaklasim da gercegin bu iki ucun arasinda bir yerde oldugu. yani ali sukrunun ortadan kalkmasi ataturkun isine gelidigi gibi osmandan kurtulmanin da faydasi vardi. daha az riskli durumlarda daha tereddutsuz davranabilen birinin, ali sukrunun oldurulmesine topal osmandan kurtulmaya degecek kadar sinirlenmesine inanmak biraz zor. ataturkun bu isin perde arkasindan, sanki ertesi sabah gazeteden okuyup ogrenmis gibi bihaber oldugunu dusunmek, yanlisligi kanitlanamayan ama fazla olasi olmayan bir iddiadir kanimca.

    10) diger tarih kitaplariyla birlikte degerlendirdigimde, nutuku, ataturkun tek adamligini diktator olmak icin degil bir an once bir milleti ayaga kaldirmak icin kullandigini dunyaya anlatma girisimi olarak goruyorum. (bu subjektif bir gorustur, isteyen istedigini anlayabilir nutuktan) buradaki alt metin, "zamaninda cok dusmanlar edindim, cok alavare dalavere yaptim ama hepsi milletin iyiligi icindi ve cok onemli bir nokta olarak, bu alavere dalaverelere zorunda olmadikca hic basvurmadim"dir. 300 sayfa ek belgesi var dogrudur ama bunlar yanlidir, onun sectikleridir. bu ataturku haksiz yapmaz, sadece nutuk'un tarihi konularda nihai bir referans olarak alinmasinin sacmaligini gozler onune serer ki iddiamin da temeli zaten budur. bunun kutsal kitap yapilmasidir.

    kim mi kutsal kitap yapiyor? "nutuk, okuma-yazma bilen her türkiye cumhuriyeti vatandaşının kesinlikle okuması ve düşünmesi gereken tek kitaptır" dusuncesini savunanlar yapiyor. cumhuriyetin nereden gelip nereye gittigi, nutuk dahi olsa, hicbir zaman tek bir kaynaga basvurularak ogrenilmemelidir; boyle bir idealizm, objektif tarih anlayisinin ve ataturkun hayati boyunca yaymaya calistigi sorgulayici, supheci, bilimsel bakis acisinin kokunu dinamitlemektir. bu kadar bariz bir tutarsizlik gorulemiyor mu?

    11) ataturke hakaret sucu anayasada yeralmaz, benim essekligimdir bu iddia. aslen suclar, ceza yasasi hukukunca belirlenir ve ifade edilir. ama, ornegin, almanyada nazi propagandasi yapmanin suc olmasiyla, herhangi bir kisinin adina ayri kanun duzenlenmesi birbirinin muadili degildir.

    bu mantigin dogrusu ve konumuza uyarlanmis hali, turkiyede laiklik, cumhuriyet karsiti propaganda yapmanin suc olmasidir ki bu da zaten halihazirda vardir. ustune bir de ataturkun ayriyeten korunmasinin amaci nedir, yarari nedir? "kutsal degerler korunmali, oyleyse ataturku de koruyalim" ne demektir hem? peygarmber mi bu adam, o degil miydi dusuncelerimi anlamaniz yeterlidir diyen, naciz vucudum toprak olacaktir diyen, en hakiki rehberiniz bilimdir, akildir diyen. aklibasinda bir insanin boyle sacma bir ozdeslestirme yapmasi mumkun mu?

    anlasilamiyor mu bu adam kutsal deger gibi goruldukce iki turlu zarari oluyor; hem bu dinciler tarafindan putperestlik olarak goruluyor, nefret korukleniyor hem de ataturkcu genclik aptallastiriliyor, cahillestiriliyor.

    iddiamda belirtitigim gibi, hicbir gelismis demokraside boyle birsey yoktur; her turlu carpik totaliter rejimde ise vardir; bunun bize birseyler anlatmasi gerek diyorum, kutsal degerler deniyor. (haa sakin ola ki bu "ikonolastirmanin" sorumlusu olarak ataturku gordugum sanilmasin, alakasi yok. ne de olsa o degildi kendini ebedi sef ilan eden.

    12) nerede sanatci, nerede tarihci, nerede filozof, nerede bilimadami? bunlarin isminin yerine caddelere, meydanlara, hastanelere, okullara surekli askerlerin isminin verilmesini dile getirmenin, ataturkun isminin verilmesinden rahatsizlik duymakla esdeger gorulmesi uygulamali demogoji sanati dersi degil de nedir? cadde ve sokaklara ataturk adi verilmesin diyen burada kim, var mi oyle biri? ve bunun dusunce ozgurluguyle ne alakasi var? ornegin bir tarih kitabinda surekli ataturkten bahsedilmesine "yahu bu tarihte ataturk disinda birsey olmadi mi" diye karsi cikarsam buna tipatip ayni demogojiyle "dusunce ozgurlugu var kardesim, istedigin tarihi dusun ama kitap boyle olacak. hem ben de tarih kitabinda ataturkten "hic" bahsedilmesin diyenleri sevmiyorum" mu denilecek?

    13) bircok ulkedeki otellerde, isyerlerinde 13. kat yok da, burada maddesi mi olacak, hadi canim.

    14) butun bu debelenmelerimiz sonucunda tarih, resmi tarihten ibaret olmasin, en azindan imkani olan bizler daha sorgulayici olalim diyen birine "belli ki sen tarih nosyonundan yoksunsun" demek nasil bir cevaptir, nasil alaka kurulmustur belli degil. halbuki dedigimiz apacik ve anlasilir: turkiye cumhuriyeti genclerine artik almanya yenilince biz de yenilmis sayildiklar ogretilmesin, canakkale savasinda 250 bin sehit verdik ve dusmani bozguna ugrattik gibi sacmaliklar anlatilmasin (gercek sayi 55 bindir, kacak sayimizdan on bin az) diyoruz. bunu savunmak tarih nosyonunun eksikligine mi dalalettir?

    ustelik, hicbir tarihciye uzerinde yogunlastigi doneme bagli olarak etiket yapistirmiyoruz, cumhuriyet tarihcisi fasizandir, sovenisttir diye genelleme yapmiyoruz, osmanli donemi tarihcisi ataturk dusmanidir diyen hic yok; aslinda konunun bununla uzaktan yakindan alakasi da yok, ama bir sekilde demogoji yine galip cikmis.

    sonuc: ya yanlis seyler yazilmis, ya onceden soylenilenler carpitilarak zayif argumanlara temel olusturulmus ya da dogru gozuken karsi iddialar konuya teget geciyorlar. insallah eski gunlerdeki gibi mertce carpistirilsin fikirler, verilsin ayarlar diyerekten boyle formata yari uygun bicimde, affiniza siginarak entryi tamamliyorum. insallah bir iki ayrinti verdik de bosa gitmedi zamaniniz; insallah derdimizi anlatabildik de, ataturku abartmamakla kucumsemek arasindaki fark yeterince acik kaldi.

    [aklima gelmisken bir de ufak dip not vereyim: bir kisiyi abartmak, haketmedigi konularda, alanlarda, haketmedigi ovguleri duzmektir. dolayisiyla abartmayi haketmek gibi bir kavram olamaz; kelimenin tanimina aykiridir. turkcemizin icine etmeyelim]

    son edit: luzumsuzca yaptigimiz sinirimiz yatistigindan (ozenle yazilmis, zaman harcanmis koca koca entrylerin hemen altina girilmis "yok oyle sey"den ibaret pacavralar icin sinirlenmeye degmeyecegini de yeni yeni anliyoruz), uslup azicik yumusatilmistir; her rotusladigim noktaya tek tek edit yapamadigimdan bu sekilde duyuruyorum. edit ahlakindan haberi olmayanlar ise bu aciklamaya aval aval bakabilirler, sakincasi yok.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap