4 entry daha
  • başkalarının mutluluğundan rahatsız olmak ya da olmamak hali, bireyin bu dünyada konumlanışına dair büyük bir ipucu veren durum. resmen 'tarafını seçmek' ile ilgili.

    dünya üzerindeki istisnasız her insan, gerçek mutluluk anlarının peşinde. gerçek mutluluğu tamamen ve sürekli olarak elde etmek sadece ütopya. yani insanlara dışarıdan baktığınızda, sizden daha iyi durumdaymış gibi gelebilirler. ama bütün bu sıradanlığın içinde, ne koşullar altında olursak olalım her birimiz zavallıyız. hayatın yükseldiği çok az mutluluk anı var. bu anları asla yakalamamış olmak ya da yakalayamayacak olmak da tam bir distopya aslında. iki uç da, sürekliliği olmaması sebebiyle, olanaksızlık barındırıyor. insan sonsuza kadar, sürekli mutlu olamaz, yine aynı şekilde, mutlu da olamaz.

    çoğu zaman bir distopyanın içine düşmüşüz gibi yaşantıladığımız hayatta, bazı mutluluk anlarını yakaladık mı, sosyal bir varlık olarak bunu bir şekilde çevremize ilan etme eğiliminde oluyoruz. nispet yapmaktan ya da karşındaki insan mutsuzluğa gömülmüşken sinir bozmaktan bahsetmiyorum. söylediğim daha çok o anları yakaladığımızda oluşan 'bak benim başıma geldi, senin de gelir' umudunu aşılama arzusu. bireysel düzeyde de değil üstelik bir tek, ilan etme, paylaşma, duyurma isteği. dünyayı daha iyi bir yermiş gibi görebilsek, daha iyi bir yer olabilir.

    fakat ne yazık ki, en başında dediğim gibi, insanın konumlanışı çok önemli. insanlara, yaşadıkları dünyanın bir parça da olsa sorumluluğunu almaktan daha kolay gelen bir şey var. 'kötü' tarafta konumlanmak. melankolinin boğuculuğu içinde küçük bir an, ufak bir şey yakalamış naif pozisyondakiler, 'bak benim başıma geldi' diye ilan etmek istiyor. zannediyorlar ki, bir yerde daralarak boğulan biri varsa, ötekinin başına gelen o 'an'da umut bulur. çünkü kendileri, umut bulmuştu. ama onlar umut bulmuyor. onların bulduklarına umuttan ziyade haset denir.

    mutlu olmaktan çok daha öncelikli bir şey var yapmamız gereken. iyi insan olmak. bu, o kadar da zor olmamalı. ama görüyorum ki o kadar da zor. e öyleyse, ben iki tarafta da konumlanmayı reddederek, burada lafı halil cibrana bırakıyorum,

    “gez ve kimseye söyleme
    gerçek bir aşk hikayesi yaşa, kimseye söyleme.
    mutlu ol, kimseye söyleme
    insanlar güzel şeyleri mahveder.”
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap