2 entry daha
  • kainatın, bu, sularla kaplı, mavi nazar boncuğunun kadim misafiri olan insan, bir hikayesi olan ve bir hikayesi olduğunun farkına varabilen yegane tür olarak, dünyaya da anlam kattı bir bakıma. tanrı, insanı balçık çamurdan yaratmıştı. kader denen heykeltraş ise sabırla bu ham çamuru, çekiç çekiç, yaşantı yaşantı işledi ve her bir insanın hafızasına bir bandrol yapıştırıldı; hatıralar diye; bir insanın ham çamurdan, böyle bir heykele nasıl dönüştüğünün hikayesi. beni ben yapan, seni sen yapan ve onları onlar yapan çekiç darbelerinin kaydı. bu yüzden önemlidir hikayeler; karşınızda gördüğünüz insanın nasıl oluştuğunu, nasıl imal edildiğini gösterir.

    çünkü, bir insan hikayesi kadar anlamlı, hikayesi kadar vardır: bu yüzden beethoven sağırlığıyla, einstein öğrenciliğindeki başarısızlığıyla, cahit sıtkı, "dante gibi ortasındayız ömrün" demesinden, yanlızca bir sene sonra ölmesiyle, steve jobs evlatlık olmasıyla, nizamülmülk okuma yazmayı kırk yaşında öğrenmesiyle hatırlanır. ve hikaye olmadan, insana gerek yoktur.

    dövme yaptıran birinin, iğne darbelerine dayanabilmesi gibi, insan, yaşadıklarının indirdiği çekiç darbelerine dayanabilirse, ancak o zaman ortaya göz kamaştıracak bir resim çıkar. general rustendorf bu yüzden "eğer acı sizi öldürmüyorsa daha da güçlendirecektir" der. çünkü, kaidemizi parçalayamayan her darbe, büstümüzde bir ahenge sebep olacaktır. adına "hayat" dediğimiz bu bağımlılık yapan, zehirli serüvende de, kendisini, duruşunu bozmadan kader denen haykeltraşa teslim edebilen modeller ayakta kalacaktır. çünkü, tanrı yarattığını yoğurur...
    (bkz: paradigma)
61 entry daha
hesabın var mı? giriş yap