sağrı
-
memeli hayvanda bel ile kuyruk arasındaki yuvarlak dolgun bölüm.
nişanyan'a göre türkçede sağrı zamanla kalça, at kalçası olarak oturmuş. ama eski türkçede yüz, dış yüzü, deri anlamlarındaymış. at kalça derisinden yapılma kösele ve deve derisinden yapılma değerli cilt diye bir de ara/melez anlamı var. sağrının sanskritçe ile ilintisi benim için atmasyon bir spekülasyon.
sağrının deri ve kalça anlamları moğolcada yerine oturmuş görünüyor: moğolca sağuri(n) yani oturak sağu- yani oturmak sözcüğünden gelirken, moğolca sağari yani deri, nasır, yara kabuğu sözcüğü sağsay- yani kabarmak sözcüğünden geliyormuş.
"ters dönmüş paldımın kenarı sağrısına batıyor, eskimiş hamutun keçesini delip çıkan bir şey, belki bir diken, belki bir çivi ucu, göğsünün sol yanını pek acıtıyordu." cengiz aytmatov - elveda gülsarı
(bkz: post)
(bkz: el elin bilmez ağrısını vurur sağrısını sağrısını)
(bkz: sakrum), sacrum, sacred
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap