30 entry daha
  • 2017 yapımı, stephen king'in kısa hikayesinden uyarlama gerilim, korku türünde netflix filmi. benim ilk ilgimi çeken şey thomas jane oldu. stephen king'in başka bir hikayesinden uyarlanan "the mist" filminde de başroldeydi. punisher'i hariç tutarsak bu adam neredeyse bir tek stephen king uyarlamalarında başrol alıyor. thin red line'da yıldızlar karmasının arasında kalmasından mıdır bilinmez, o filmde tanıyamamıştım.

    ağır ilerleyen ve sürekli geren bir film arasında çok ince bir çizgi var ve film birkaç kategoriye birkaç kez düşüyor. film suç olarak başlıyor, gerilimle devam ediyor bazı noktalarda korku - fantastik arası bir hal alıyor. film, wilfred'in, edgar allen poe'nun tell-story heart'ta ki kahramanı gibi bir otel odasına gelmesiyle flashback olarak anlatılıyor. planlı bir cinayetin wilfred'in psikolojisi ve ruh hali üzerinde yansıması olarak 1922 yılında çiftlikte geçirdiği yıl ve itirafını hazırladığı otel odası, kendi yarattığı şeytanlarla dolu perili mekanlar gibi. filmin fantastik boyutunu hikayeye katan wilfred'in değişen psikolojisi, güvenilmez bir anlatıcıdan bir hikaye anlatıldığını düşündürüyor. ama aslında film, stephen king için nadir yaptığı şeylerden diyemeyeceğimiz, erkeklerin planlı şekilde cinayet işlemeyi seçtiklerinde deliliği tamamlamak için kahramanın bir tepeden aşağı doğru sürekli düştüğü bir çizgi çiziyor.

    --- spoiler ---
    henry her ne kadar yaşadığı yeri sevdiği için safını wilfred'ten yana alıp, annesiyle omaho'ya gitmeyi reddetse de asıl neden sevgilisi shannon. çünkü böyle bir şey olursa parçalanacaklar. bu uğurda annesini bile öldürmeyi kafaya koymuş bir çocuğu göz önüne aldığımızda henry ve shannon'un sonu çok şaşırtıcı değildi. ki annesinin teklifini reddetmesinin nedeninin bu olduğunu düşündüren sahne de buydu.

    çıldırmış olabilecek bir adam hakkında bir film yapmak oldukça zor olabilir, çünkü suçlu bir adamın vicdanını fiziksel olarak tezahür etmeniz gerekir. aslında farelerin filmdeki yeri de bu. wilfred'in vicdanının dışa yansıması. wilfred, karısının ölümüne ilk ve tek kez, kuyudan ona baktığında, karısının ölü bedenine saldıran fareleri görüp onları uzaklaştırmaya çalıştığı sahnede vicdanen üzüldü. öyle ki farelerin sayısı ile wilfred'in vicdanen duyduğu rahatsızlık ve akıl sağlığını kaybetme derecesi eşdeğer. wilfred otel odasında mektubu yazarken farelerin sayısı, aynı wilfred'in sürekli tepetaklak olması gibi, dibe battığı son sahneye kadar sürekli artıyor. öyle bir noktaya geliyor ki karısının yanına, kuyuya düşürdüğü inek bile filmin sonuna doğru onun için dert oluyor.

    thomas jane, bana göre bu filmde en iyi oyunculuğunu yapmış. filmin başında ağır ve güçlü bir karakter çizerken, akıl sağlığını kaybettikçe filmin başındaki halinden zıt bir karaktere evriliyor ve gittikçe derinleşiyor. film her ne kadar 50-60 dakikada bitecek bir hikayeye sahip olsa da thomas jane'nin oyunculuğu filmin sündürülmesini katlanılabilir kılmış.
    --- spoiler ---
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap