5 entry daha
  • konya yolu üzerinde üç katlı bir binada hizmet veren, ramazan ayında iftar dışında herhangi bir zaman diliminde uzak durulması gereken kebapçı. şöyle ki:

    oruç tutmayan iki genç olarak öğle yemeği yemek üzere gittiğimiz hacıbaba'da, sair zamanlarda kapıda oturulacak yeri gösteren birileri olmasına karşın bu kez kimse yoktu, kafamıza göre bir yere oturduk. 5 dakika bekledik, ne gelen oldu ne giden. garsonun birini çağırıp menü isteyince 5 dakika kadar daha beklemek durumunda kaldık. menü geldi, döner ve iskender öğle saatinde olmadığından beyti ve alinazik sipariş ettik. yemek siparişi için beklerken her zamanki gibi ezme, salata, lavaş vb. garnitür gelmedi. zaten çiğ köfte, antep dolma vb. yoktu. birer içli köfte ve ayranla açlığımızı bastırdık.

    aradan 25 dakika geçti, yemek için homurdanmaya başlayınca mutfak kapısından komi gözüktü. elinde yemeklerle yanımıza kadar geldi. yemek servisini yapmak için bir süre garsonu bekledi, gelen giden olmayınca servisi kendi yaptı. ancak gelen iki kebap da bırakın sıcak olmayı, ılık bile değildi. alinazik'in köftesi yanmış ve beklemekten kurumuştu, beytinin sosu ve pilavı da bir gün önceki iftardan kalmış gibi görünüyordu. bir süre garsonlardan birini aradı gözlerimiz, mutfak kapısında muhabbet halindelerdi. komilerden birine yemeklerin soğuk olduğunu söyleyip garsonu çağırmasını rica ettik. komi garsonun yanına gidip durumu bildirince ufak bir azar işitti ve sinek kovma el hareketiyle yanından kovuldu. yanımıza gelip yemeklerin bize ait olmadığını söyleyerek tabakları aldı ve 3-4 yan masaya götürdü. biz "allah allah, soğuk yemekleri nasıl götürdü o masaya" diye hayret ederken o masada da ufak bir hareketlenme oldu. sonra garson gürleyerek ortama daldı:
    - beyefendi bu yemekler sizin işte, niye yanlış geldi diyorsunuz?
    - biz yanlış geldi demedik ki, ikisi de buz gibi dedik!
    - haaa..

    garson tabakları kominin elinden kaptığı gibi mutfağa yöneldi. "yok canım, o kadar da değildir" diye düşündüm ama dayanamayıp arkasından seslendim:
    - mikrodalgada ısıtıp getirmeyeceksiniz herhalde.
    - haa, şey.. beklerseniz yenisini yapalım o zaman.

    beyhude bir çaba içinde olduğumuzu görüp kalkmaya karar verdik. kapıya yönelirken müdür görünümlü birisi "hayırdır, ne oldu" diye soracak oldu, garson bizden önce atlayarak "mutfakta bekletmişler yemekleri, soğumuş, iptal edilecek ikisi de" diye araya girdi. en azından bir "kusura bakmayın" demelerini beklerken iki içli köfte ve iki ayranın hesabı olan 8 ytl'lik adisyon tutuşturuldu elimize. üstelesek "akşamki iftara hazırlık yapıyoruz da" cevabını alacağımızdan emindik, hesabı ödeyip üzerinde "yemek bedeli" yazan fişimizi alıp tırıs tırıs uzaklaştık mekandan.

    ben oruç tutmak zorunda mıyım, hayır belki ermeniyim, süryaniyim, museviyim, size ne.. akşamki iftara hazırlık yapıyorsanız kapınızdaki "açık" tabelasının arkasını çevirirsiniz, rahat rahat yaparsınız hazırlığınızı, biz de yormamış oluruz sizi.

    ha, tabi önceki akşamki iftardan kalan malzemeleri nasıl değerlendireceksiniz değil mi? biz kafiriz ya, sizin artıklarınızı da yeriz..

    (bkz: açken entry girmek)
68 entry daha
hesabın var mı? giriş yap