4 entry daha
  • iki gün once istanbul'a dikilecek dubai kuleleri hakkinda "mimari" görüş açıklayan mimarlar odası genel başkanı.

    aşağıda ilgili görüşü bulabilirsiniz:

    şimarikliğin en rüküş abidesi

    dubai sermayesinin istanbul'da ve boğaziçi manzaralı olarak tasarladığı 300m.lik ikiz kuleler, "sonradan görme bir zenginliğin yarattığı şimariklik abideleri"dir. avrupa'nın en yüksek kuleleri olmaları ise övünülecek bir başarı değil; düşündürücü bir talihsizliktir. çünkü, hiçbir avrupa kentinde, alt yapıyı böylesine zorlayacak; kentin kimliğini böylesine bozacak; amacı sadece "emlak ve ticaret rantı" olan ve mimarisi de her yönüyle "kültür yoksunu bir gövde gösterisi"nin ürünü olduğu anlaşılan böylesine rüküş gökdelenlere izin verilmez...

    tarihi yarım yüzyılı geçmeyen ve zenginliğini sadece petrolden alan bir ülkenin, binlerce yıllık geçmişi olan türkiye'nin 2600 yaşındaki kentine böylesine bir " saygısızlık projesini" dikmeye aday olmaları ise onların değil, ülkemizi ve istanbul'u yönetenlerin kabahati... çünkü dubaililer, tarihi bir kentin ne olduğunu; uygarlıklar birikimine dayalı bir kültürel kent kimliğinin ne anlam taşıdığını; geçmişle gelecek arasındaki bağların köklü karakterlerle uyum içinde olması gerektiğini asla bilemezler...

    ancak bunları bilmesi gereken bizim yöneticilerimizin ise istanbul'u her şeyden önce istanbul gibi imar etmek ve geliştirmek yıllardır akıllarına gelemiyor. bu aymazlık, vaktiyle türkiye'yi küçük amerika yapma söylemini yaratmış, 12 bin yıllık birikimlerimizin yerine 200 yıllık bir geçmişin kimliksiz zenginliğine öykünülmüştü. şimdi de benzer anlayış, istanbul'u sadece dubai değil, uzak doğunun "sömürge kentleri"ne de benzetmeye çalışıyor...

    eğer dubai sermayesinden yararlanmak gerekiyorsa- ki bu mümkündür ve olabilir- istanbul'u yöneten ve mimar olan belediye başkanı kadir topbaş'ın onlara önermesi gereken projeler, bu tür "kent ve kimlik düşmanı kuleler" değil,kültürel içerikli yatırımlar olmalıdır. bunlar ise örneğin yok olmak üzere olan tarihi süleymaniye semtinin restore edilerek turizme kazandırılması; ya da zeyrek'teki dünyada eşi olmayan tarihsel mimari dokunun yıkımdan kurtarılarak kültür ve turizm merkezine dönüştürülmesi; ya da beyoğlu-tarlabaşı yamaçlarındaki evrensel değerde ve güzellikteki özgün eski dokunun, evleriyle ve sokaklarıyla onarılarak dünya mirası kent kimliğiyle yine turizme kazandırılması gibi projeler olmalıdır.

    tarihin yok oluşuna seyirci kalan bir "muhafazakar" yönetimin, tarihsel kentin tepesine ve boğaziçi peyzajına, " günümüz mimarlığı için yüz karası denebilecek rüküşlükteki sonradan görme bir zevksizliği" yakıştırması, görmüş geçirmiş bir ülkenin sahip olduğu mimarlık sanatı birikimleri adına da hüzün vericidir...

    mimarlar odası, ülkemizin imar ve şehircilik hukukuna da açıkça aykırı olan bu zevksizliğin gelecek kuşaklara miras kalmaması için, başta yargı yolu olmak üzere her türlü girişimi yapacaktır.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap