518 entry daha
  • türk futbolu ne yazık ki uzun yıllardır kısır bir döngü içerisindedir...

    2-2 sonuçlanan (bkz: 16 aralık 2018 beşiktaş trabzonspor maçı) ve maçı mağlubiyetten beraberliğe getiren beşiktaş kulübünün güzide taraftarı (bkz: şenol güneş istifa) başlığı altında bu kulübü geçtiğimiz sene şampiyonlar ligi'nde kazandığı 16 puan ile hiçbir türk takımının elde edemediği başarıyı elde eden teknik direktörü ve de kanımca hala başarılı bulduğum fikret orman yönetimini istifaya davet etmektedir. elbette ki bu herkesin düşüncesi değildir, ancak bu apaçık bir vizyonsuzluk, sabırsızlık ve dar görüşlülüktür. bu teknik adam ve yönetim, kulübü son 3 yılda çağ atlatacak noktaya getirmişlerdir ve şu an sergilenilen tutum düpedüz nankörlüktür.

    bir (bkz: fenerbahçe taraftarı) olarak şunları dile getirmem gerekir ki; (bkz: ali koç)'a hala daha sabır göstermekteyim. 20 sene boyunca bu kulübe yaptığı yararlar kadar zararları da olmuş olan (bkz: aziz yıldırım), misyonunu çoktan tamamlamış, çok uzun bir süre önce kenara çekilip yoluna, eğer mümkünse, (bkz: onursal başkan) sıfatı ile devam etmeliydi. sağlığı, aile hayatı ve de saygınlığını yitirmesine sebebiyet veren durumlardan ötürü bu taraftarın çoğunluğu şu an 17. olmamıza karşın hala daha çıtını çıkartmıyor. neden mi? çünkü, arındık. sıfırlandık. köklü bir değişim yaşıyoruz ve bu yolda bu tarz durumlar kaçınılmaz olabiliyor. fakat, hala daha sosyal medyada seçim günü yaptığı konuşmasını etrafta döndüren aziz yıldırım yanlıları ne denli komik duruma düştüklerinin farkında değiller. bu gericiliktir, cehalettir. 3 temmuz sürecinde bu kulübe duyduğu sevda uğruna hapis yatmış büyük başkan, hapisten çıktığı gün istifasını vermeliydi. ilk fırsatta eline geçirdiği mikrofonla kadın taraftarı susturmamalıydı. (bkz: christoph daum)'un ipini çektiren hizipçi (bkz: aykut kocaman) sevdası uğruna (bkz: alex de souza)'yı da bir hiç uğruna göndermesi ve de hepsinden önemlisi gönderme şekli bardağı taşıran son damla oldu. bunlar öncesinde (bkz: arthur zico)'yu gönderme nedenlerine hiç girmiyorum bile. bellidir ki bunlar sağlıklı bir şekilde alınan kararlar asla değil. çok uzun süre önce kenara çekilseydi eğer bu noktaya gelinmezdi...

    galatasaray kulübünün güttüğü teknik direktör stratejisine de değinmeden edemeyeceğim. fatih terim bu kulüp için yadsınamaz bir gerçektir ve elde ettiği başarılar sayesinde ismi kulüp tarihine altın harfler ile kazınmıştır. ancak, bu demek değildir ki her zoru gördüğünde tıpkı milli takımda olduğu gibi kendisi tekrardan takımın başına getirilsin. 4. kez antrenörlüğünü üstlendiği devam etmekte olan bu dönem aklıma istemsizce (bkz: süleyman demirel)'i getirmiştir. (bkz: 7 defa geldim 6 defa gittim) çok uzak olmayan bir tarihte peş peşe 4 sene üst üste şampiyon olup finali uefa kupasını alarak yapan ve de kulüpteki misyonunu fazlasıyla yerine getirip ayrılması ardından büyük bir haksızlık ile gönderilen (bkz: mircea lucescu) yerine geri gelmesi çok mu iyi oldu? kurduğu kadro, o ayrılıkdan 2-2,5 ay sonra süper kupayı kaldırdı ve her ne kadar takımın başında lucescu olsa da yine de onun adı anıldı. adam saygısından kalkıp tek bir laf dahi etmedi; ki gerçi öyle bir durumda edemezdi de. malum, bizim taraftarımız anında linç ederdi adamı. neyse, büyük umutlar vaat eden bir kadro kurmasına ve de (bkz: 6 kasım 2002) çarşamba günü 6. haftanın erteleme maçında hiç te fena olmayan bir top oynatmasına karşın kalesinde gördüğü 6 atağın 6'sının da gol ile sonuçlanması durumunda yedek kulübesinde çaresini purosunu tüttürdüğüne değdi mi? ne diye geri gelirsin be adam? hadi a.c. milan'dan gönderildin tamam, fakat henüz bir kaç ay öncesinde bıraktığın fiorentine kulübü lig kupasını kaldırdı. tamam belki lastik istemsizce patladı, ancak belirti bir aşarı ivmesi yakalamışken bu vizyonsuz/anlamsız geri dönüşte neyin nesi? yukarıda satır arasında bahsettiğim milli takım'ın galatasaray ile seni paylaşamamasına hiç değinmiyorum bile.

    bunlar gibi büyük hatta daha beter vizyonsuzluk örnekleri süper lig'de şampiyon olma başarısını elde etmiş diğer 2 kulübümüz olan trabzonspor ve de bursaspor'da yok değil mi? elbette ki var. ola ki diğer kulüplerimize değinmeğe kalksak, sayfalar dolusu analiz çıkartırız. sırf milyonların sevgisiyle üzerlerine yüklenen misyon ile ülke futbolu adına yıllardır lokomotif görevi gören ve de diğer bir çok kulüp için rol model olmalarından ötürü bu 3 büyük kulübün ismine ağırlık verdim, hiçbir şekilde ayrımcılık yaptığım yok; sakın yanlış anlaşılmasın.

    biliyorum çok zor hatta belki de imkansız bu dileğim ama nice (bkz: abdullah avcı)'lara, nice (bkz: ertuğrul sağlam)’lara, nice (bkz: bülent uygun)'lara, nice (bkz: yılmaz vural)'lara ve de henüz ismini bile duymadığımız nicelerine...

    edit: imla
314 entry daha
hesabın var mı? giriş yap