3 entry daha
  • edit: işbu entryde gecen bircok sey gecerliligini korumakla birlikte sozu edilen elestirmenle ilgili yazdığım on yargilı, üstten ve acımasız yorumalarım için uzuntu duyuyorum. elestiri sahibi oldukca nazik bir üslupla yazılı baskıda â ile yazıldığını belirtti. kendisine teşekkürü borç bilirim

    yıllar önce üniversite hocam bir sohbetimizde birkaç mısrasını söylemişti. bugünlerde aklıma geldi durup dururken ve internetten okuyayım dedim. okumaz olaydım, okuduktan sonra huzursuzluğum başladı efendim şöyle ki:
    "yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca" dizesinde geçen "dulda" kelimesi anadolu yöresinde soğuktan korunaklı yer anlamında kullanılır. bu durumda ilk kelime olan yar, yâr -sevgili- anlamında değil, uçurum anlamında kullanılmış olması gerekir. fakat yine de tereddütte kaldım, araştırmaya karar verdim. kitabın basılı hali bende olmadığından internet üzerinden baktım. neredeyse birçok yer â ile kullanışına yer vermiş. hatta şiirin bir inceleme metnine rastladım, akıllara zarar. kendine eleştirmen, edebiyatçı diyen birisi kaleme almış derinden de incelemiş. bu noktada izninizle birkaç sitemde bulunmak istiyorum.
    birincisi yazılı kaynaklardan okumadığımız, internette bulduğumuz şiirleri veya metinleri istemeden de olsa tahrip ediyoruz. bu tahribat o kadar yüksek ki can yücel'in, cemal süreya'nın olmayan şiirleri kitap yaptırmak mı dersiniz, malum edebiyat(!) dergisinin bu aforizmalı dizeleri basmaları mı dersiniz ne ararsanız gırla gidiyor. bu da ileride basılı kaynakların, ilk baskıların çok daha değerli olacağını gösteriyor.
    ikincisi ve en acısı olan da profesyonellerin hataları. ben bunu kabul edemiyorum. bir uzman düşünün ki şiirin sayfalarca eleştirisini yapsın ama ne şiirin orijinal yazılışını bilsin ne de cümlede geçen yöresel bir kelimeden anlam çıkarabilirsin. bizler bu konuda mesleki bir ilişkimiz yoksa hata yapabiliriz. fakat bir eleştirmen bunu yapamaz. ilkokul türkçe paragraf sorularında eleştirmenlerin ne denli önemli olduğu anlatılırdı hep. kötü edebiyat, şikayet ettiğimiz kağıt israfları; kötü okuyucu kadar kötü eleştirmenlerin de sonucudur. türkçe öğretmenimiz yöresel kelimeleri yazmamızı isteyen ödevler verirdi. onları tasniflerdi. bu işine saygı duymaktır, sorumluluk almaktır. yoksa sivas'ın bir ilçesinin bir köy okulunda neden bu kadar uğraşır insan? iyi okuyucular yetiştirmek için, var olsun.
    üçüncü olarak yıllardır istenmeyen akraba gibi bir davet edilen bir kovulan "â" ile derdim var. görmüyor musun tedekam bunları. konuşurken iyi hoş da okurken nasıl ayırt edelim biz bunları. artık sev bu â'yi.
    buraya kadar okuduysanız beni sabrınızdan öperim
hesabın var mı? giriş yap