• extremely wicked, shockingly evil and vile'ı beklerken yaşlandığım, onun yerine üç saatlik televizyon filmi the deliberate stranger'ı izleyerek ted bundy konusuna iyice vakıf olduğum günlerde karşıma çıkan belgesel. joe berlinger, yemiyor içmiyor, ted bundy sıçıyor şu sıralar. extremely wicked'e ait tek bir fragman bile yayınlamamışken "film çıkana kadar bununla idare ediverin" deyu önümüze belgesel atmış. halk, bu oyunlara gelmez. zac efron kaslısından nasıl bir ted bundy çıkaracaklar, çok merak ediyorum...

    evvela, the deliberate stranger'da yönetmen herhangi bir taraf tutmadan, direkt konuyu anlatıyordu. mark harmon, ted bundy'nin o ürkütücülüğünü başarılı bir şekilde vermişti. olaylar, ted ile elizabeth'in birlikte olduğu zamanlardan başlıyordu. ted bundy, vosvos'uyla göl kenarına gidip "uzun, koyu ve ortadan ayrılmış saçlı" kadınları gözüne kestiriyor ve alçılı, sözde kırık kolunu gösterip acındırma numarası yapıyordu.

    ted bundy'nin elinden kurtulan bir kadının röportajını dinlemiştim. kadın, 70'lerde üniversite öğrencisiymiş. saatlerce, soğuğun altında otobüs beklerken ted bundy, arabasıyla durağa yaklaşıp kadına "sizi, gideceğiniz yere kadar bırakayım" demiş. kadın, arabaya binmiş. bir müddet yol gittikten sonra kadın, kafasındaki bereyi çıkarmış. kadının saçlarının kısa olduğunu fark eden ted bundy, ölüm tehditlerine, bağırış çığırışlarına rağmen arabayı sağa çekip kadının gitmesine izin vermiş.

    ted bundy, eski sevgilisine benzeyen kadınları seçmiş hep. kısa saçlı kadını bırakması bu yüzden. söylediklerine göre, bir çeşit açlık çekiyor ve o kadınları öldürdüğü zaman, açlığını dindirebileceğine inanıyormuş. bence, bahsettiği açlık, aşağılık kompleksinden başka bir şey değil. röportajlarında, çocukken çok fazla arkadaşının olduğunu söylüyor. halbuki, silik bir tipmiş, arkadaşı markadaşı yokmuş, sallıyor gebeş. lise ve üniversitede de aynı durum devam etmiş. ilk kız arkadaşının zenginlik ve başarısının altında ezilmiş. kendini çok zeki, başarılı görse de düz bir bölümden, sıradan bir ortalamayla mezun olmuş. sonra da ikinci öğretim hukuk kazanmış. arkadaş, yıllarca ne yaladınız şu adamı yav. neymiş, çok zekiymiş, aman allah'ım başarılıymış, hukuk okumuş, öfff yalarun. hee, bir de üzerinize afiyet yakışıklıymış. ulan, illa zekadan bahsedecekseniz, edmund kemper var, iq'su senden benden yüksek. ayrıca, yakışıklı görmesek...

    otuzdan fazla kadın öldürdüğü düşünülen bir puştun, her fırsatta ne kadar yakışıklı ve zeki olduğundan bahsetmek, öldürülen, tecavüz edilen gencecik kadınlara hakarettir. film mi çekiyorsunuz, neyin zekisi? adam cumhuriyetçi. ayrıca, sendika, boykot, grev karşıtı, muhafazakar. öldürmeyi planladığı kadınlara yaklaşırken, kendi adını kullanıp yakayı ele verecek kadar sığır. "meraba, ben ted" nedir? git, abdül de, hans de, canıtın de, neden ismini kullanıyorsun? çok zekiymiş yav aklım durdu.

    hayatım boyunca iki kez otostop çektim. birinde, otogara zibilyon km uzaklıkta olan bir yazlıktaydık ve herkes otostopta karar kıldığı için çıkıntılık yapamadım. çıkıntılık yapsam da bir şey değişmezdi, tek başıma kalırdım. diğerinde de yürümek istememize rağmen ısrarla "yaa yürümeyin oraya kadar:)))" diyen, çocuklu bir annenin arabasına bindik erkek arkadaşımla. ne otostop, ne de otostop muhabbeti çekmeyi severim. insanlar, "yea abi istanbul'dan çin'e otobüsle gittik" dediklerinde, aklıma gelen ilk şey "iyi bari, ölmemişsiniz" oluyor. "tnetennba yaaa, abartma, çok film izliosun:)))" siktir git köpeğin soyu ajdjdjdd. gerçek hayata dön. ne otostopu?! bakın yine durduk yere sinirlendim. yabancı arabalara binmesenize. bunlar hep "bize bi şey olmaz" rahatlığından geliyor. anlaşma mı imzalıyorsunuz, neden size bi şey olmasın? siz kimsiniz? bu ne rahatlık? yeterin.

    adam, akıllı biri olsa, gündüz vakti insan içinde, bir ona bir buna gidip "meraba ben ted, kolum kırık yardımcı olur musunuz" demez. görgü tanıkları, hem arabanın modelini, hem adamın ismini vermişler. allah'ın malı, soyadını da söyleseydin bari. bir de sevgilisiyle birlikte yaşadığı evde, kadın iç çamaşırlarıyla dolu çanta bırakmış. daha ne yapsaymış, ben anlamadım.

    70'li yıllarda seri katil tanımının ortaya çıkmasındaki temel neden, teknolojinin yetersizliği. ne dna testi var, ne de kıldan tüyden yüzde yüz sonuç alabiliyorlar. eğer cesetler tanınmayacak halde bulunursa, işlemler iyice uzuyor. farklı eyaletlerde işlenen cinayetler de aradaki beceriksizlik ve kopukluk yüzünden birbiriyle ilişkilendirilemiyor.

    netflix türkiye, lütfen yrk krk dizileri bırak da suç belgesellerine ağırlık ver.
41 entry daha
hesabın var mı? giriş yap