2 entry daha
  • 25-26 nisan 1998 yılında vuku bulan, şemdin sakık'ın hayali ifadeleri ile kimi gazetecilerin, siyasi partilerin, milletvekillerin ve sivil toplum kuruluşlarının pkk ile işbirliği halinde gösterilmeye çalışıldığı olay. tam anlamıyla bir psikolojik harekattır. çevik bir tarafından yazıldığı öne sürülen ve kasım 2000'de nazlı ılıcak tarafından basına açıklanan "andıç" isimli belgede, 1998 yılında "pkk sempatizanı" olarak lanse edilenlerin yıpratılmaya çalışıldığı kanıtlanmıştır.

    bunlar zaten açıklanmış. eklenmesi gerekenler şunlar olabilir: "andıç olayı", aslında 28 şubat'ın bir devamıdır. bilindiği gibi, o dönemde medya üzerinde çok yoğun baskı vardı. refah partisine karşı art arda saldırılar düzenleniyor ama yayınlanan haberlerin kaçının doğru kaçının yanlış olduğu bilinmiyordu -ki yayınlanan "haber"lerin çoğunun asılsız olduğu sonradan açığa çıkarılacaktı. bir de susurluk kazası'ndan sonra ortaya çıkan "ilişki"lere tepki olarak "sürekli aydınlık için her gün bir dakika karanlık" eylemi genişliyor, sadece refahyol'u değil, apoletli kesimleri de rahatsız ediyordu. böylece bu "sivil itaatsizlik" eylemi, kemalistlerce manipüle edilmiş arkasından 28 şubat ile refahyol'la birlikte "susturulmuştu." bir taşla iki kuş vurulmuş ama "muhalif" ve "eleştirel" kesimler tam olarak sindirilmemişti.

    işte bu nedenle, şemdin sakık yakalandığı zaman verdiği ifadelere bir "orgeneral" başka hayali ifadeler eklemiş, kimi ifadeleri de değiştirmiştir. böylece kimi kişi ve kurumlar zan altında bırakılmıştır. ve "başarı"ya da ulaşmıştır bu girişim. hem de sonradan bu yapılanların yalan olduğunun kanıtlanmasına rağmen! çünkü emin çölaşan, doğu perinçek gibi "gazeteci"ler haber yayınlandıktan ve yalan olduğunun kanıtlanmasından sonra bile müthiş bir karalama kampanyası yürütmüşler, "orgeneral"in hikmetinden sual olunmaz bir tavra bürünmüşlerdir.

    ayrıca, oktay ekşi 25 nisan 1998'de "alçakları tanıyalım!" diye bir yazı yazmış ama sakık'ın ifaderi reddetmesinden sonra okurlarından özür dilemişti. haberin resmen yalan olduğunun kanıtlanması üzerine ise "devlet tarafından kullanıldık" demiştir. ekşi, hiç değilse bu olayda "onurlu" davranmayı bilmiş, ama onun kimi "meslektaş"ları adı geçen kişi ve kurumlara "orgeneral"dan bile çok yıpratma kampanyasına girişmekte hiç de utanmamıştı.

    bu olayın diğer yönleri de şudur: haberde adı geçen ve "andıç"ta da yıpratılmak istenen kişilerden biri olan dönemin insan hakları derneği başkanı akın birdal bir silâhlı saldırıya uğrayacaktı. bir de, "andıç"ın basına sunulmasından sonra ahmet altan'a 9-15 kasım 2000 tarihleri arası aktüel dergisi'nde yayınlanan "bu generalleri yargılayın, bu yazarları açıklayın" yazısı nedeniyle, genelkurmay dava açacaktı. ancak mahkemede istenen "andıç belgesi" genelkurmay tarafından mahkemeye "verilmediği" için (sırf bu belge "gelmediği"nden altan bir yıl sanık olacaktı) ahmet altan, yanlış hatırlamıyorsam, 2003 yılında beraat edecekti.

    sonuçta, kimi insanlara ve kurumlara "iftira" atılmış, medyanın apoletliği kanıtlanmıştır. bu olayda, 28 şubat döneminde orduyu desteklediği için eleştirilere maruz kalan "demokrat" kemalistler çıt çıkarmamış, tepki göstermemiş hatta karalanan gazetecilere bir darbeyi de onlar vurmuşlar. karalanan gazetecilerin siyasi görüşleri beğenilmeyebilir, misal ben çandar ve birand'dan zerre hazzetmem, ama bir "demokrat", bu yapılanlara sessiz kalamazdı!

    sessiz kalmaların nedeni sonradan anlaşıldı. kemalistler, 28 şubat'tan aldıkları güçle derin faaliyetlere girip askeri sivil toplumu örgütleyecek ve "sürekli aydınlık için her gün bir dakika karanlık" eylemini önce manipüle edip arkasından yok etmeleri gibi kimi sivil itaatsizlik eylemlerine, kişilere, kurumlara "çamur" atmaya başlayıp "andıç geleneği"ni sürdürecek ve kendilerine eleştiri getirenleri "hain" olarak suçlayacaklardı.. daha da korkuncu, biraz daha güç sağlamak için kendi yandaşlarını bile ortadan kaldırmayı da isteyeceklerdi (destabilizasyon). demek ki, yukarıda açıklanan belge, "1. andıç belgesi"dir ve psikolojik harekat yaratma inisiyatifinin bir kısmı o "derin kemalistler"e geçecekti. sevgili uğur mumcu'nun kemikleri sızlıyor olmalı...

    son olarak şunu söyleyelim: "andıç olayı", yıllardır uygulanan bir "plan"ın bir parçasıdır ve maalesef başarıya ulaşmıştır. şimdi bile bunlar uygulamaya konuluyor hem de "gayriresmi" kurumlarca...
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap