• antakya'nın en büyük oteli olan ottoman palace isimli korkunç cehennemde kölelik şartlarında çalıştıran işçilerdir.

    yüzlerce işçisi olan bu otel, yıllardır her ay işçilerin hesaplarına asgari ücret düzeyinde parayı yatırmakta daha sonra bütün işçilerinden tek tek 500 liradan fazla parayı geri iade almaktadır. asgari ücretin net 2.020 lira olduğu bugün itibariyle bu otelde çalışan bir birçok işçi 1.350 lira civarında ücret karşılığında çalışmak zorunda kalıyor.

    peki işçiler neden bu paraya çalışmak zorunda kalıyor? çünkü antakya ekonomisi ülkenin genel halinden çok daha kötü halde. küçücük bir kent olan antakya'da iş yok ve genç nüfus arasında reel işsizlik oranı %50'ye yakın. değil 1.350 lira, patron 1.000 lira vereceğim dese o paraya da muhtaç olan insanlar bu şartlar altında çalışmak zorunda kalıyor.

    işçiler buradan ayrılıp dava açmaya kalksa, bordroları mahkemede kendini haklı gösterecek şekilde düzenleyen patron, yalancı tanıklarla davanın reddedilmesini sağlıyor. "şehrin ileri gelenleri" ile kurmuş oldukları bağlantılar sayesinde de herkesin bildiği bu gerçek hakkında hiç kimse gıkını dahi çıkarmıyor.

    bu bağlantılar nedeniyle sgk'ya ve işkur'a yapılan şikayetler "iddianın ispatlanamamış olması" nedeniyle neticeye ulaşmıyor. kurum yetkililerinin şikayet üzerine patronun ofisinde bir çay içip düzenlediği raporlardan bir netice beklemek de aslında zaten komik.

    patronlarla kötü olmak mümkün değil. buradan olaylı ya da davalık olacak şekilde ayrılan işçilerin, patronların "bağlantıları" nedeniyle yeni bir yerde iş bulma olanağı da yok. bir işçiyi tek telefonla bütün kentten izole edebilecek bağlantıları bulunan patron da zaten bu durumu işçilerine karşı bir tehdit aracı olarak açık açık kullanmaktan asla çekinmiyor. zaten işçiler haklarını aramak için dava açsa bu yaşananları mahkemede korkmadan anlatabilecek kimse de bulunamıyor.

    bu otelde işçilere uygulanan mobingten, hakaretten, tehditten, işçilere verilen berbat yemeklerden, sebepsiz yere kaldırılan servislerden, ücretsiz olarak ve insani sınırları zorlayarak yaptırılan fazla mesaiden, verilmeyen bayram izinlerinden, en ufak hatada kesilen haftalık izinlerden uzun uzun bahsetmeye gerek yok zira ülkenin her yerinde geçerli olan koşullar aşağı yukarı zaten bu. ancak bu anlatılanların işçilere en katı ve en vahşi şekilde uygulanıyor olması yine patronların kendi güçlerine olan inançlarından kaynaklanıyor.

    küçücük bir kentte yaşam mücadelesi vermeye çalışan yüzlerce işçinin emeklerini sömüre sömüre zenginleşen patronlar ise tabi ki lüksünden, şatafatından hiçbir ödün vermeden yaşamaya ve işçilerin emekleri üzerinden zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyor.

    patronlara, bu otelde çalışan emekçilerin, köle değil insan olduklarının hatırlatılması için devlet kurumlarından daha etkili güce ihtiyaç duyulmakta ve yıllardır devam eden bu kölelik şartlarının ortadan kaldırılabilmesi için birilerinin bu emekçilerin sesini duyması gerekmektedir.

    bu emekçiler artık devlete, mahkemeye, adalete güvenememektedir. güçsüz oldukları, parası oldukları için ezilen insanların sadece kendileri olmadıklarını da biliyorlar ancak seslerini çıkartamıyorlar.

    birilerinin artık bu sesi çıkarması gerekmez mi?
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap