1 entry daha
  • bilim camiasında ağırlıklı kabul gören yeni nesil evrim paradigması. ancak olayın çok farklı ve bilinmeyen boyutları da mevcut. bunu aşağıdaki yazıda bulacaksınız. öncelikle neo-darwinci yaklaşımın karşıt görüşünde olan büyük biyolog paul kammerer ile başlayalım.

    avusturyalı bir biyolog olan paul kammerer, henüz 46 yaşındayken, 26 eylül 1926 günü kafasına kurşun sıkarak intihar etmiştir. peki onu intihara sürekleyen neydi? kendi çağdaşlarının evrim konusundaki fikirlerine karşı koyan çalışmaları, onu bu alanda düşman haline getirmişti. bir kurbağa çeşiti olan alytes obstetricans'taki edinilmiş karakterlerin aktarımı konusunda yaptığı deneyler sonucunda sahtekarlıkla itham edilmişti.

    paul kammerer, kendini açık bir şekilde savunmak yerine, neo-darwinci bilim adamlarına yani sert kayaya çarptığını anlamış ve bunun bir beyhude bir çaba olacağını düşünerek yaşamına son vermişti.

    öncelikle bu konuda neo-darwinizmi ele alalım. neo-darwinci akımı savunanlara göre evrim 2 şekilde mümkün olabilir:

    1) sıçramalar-beklenmedik değişiklikler (doğal felaketler ya da nüfusların sayısının kritik düzeyinin altına düşmesi gibi)

    2) doğal seleksiyon

    bu belirttiğimiz yollar dışında evrimin asla mümkün olamayacağını savunurlar. ancak daha eski darwincilere bakarsak, onlar görüşlerinde bu derece sert ve değişmez değillerdi. evrimin 3.bir yolla da yani edinilmiş karakterlerin (uyum sağlama karakterlerinin) aktarımı yoluyla da olabileceğini düşünüyorlardı. bu görüşün bilinen en büyük savunucusu lamarck'tır.

    lamarck'ın fikri saçma sapan olarak ele alınmazdan önce, darwin bile lamarck'ın üstün bir dehaya sahip olduğunu itiraf etmiştir. hatta yaşamının son zamanlarında bir itirafte bile bulunmuştu: "beklenmedik değişiklikler ve doğal seleksiyon, evrim için yeterli olmayabilir. o yüzden yönümüzü biraz daha edinilmiş karakterlerin kalıtımına çevirmek gerekli olabilir."

    belirttiğimiz üzere, neo-darwincilere göre lamarck'ın fikri tamamen saçma ve tam bir zırvalıktı. çoğu kişiye göre hurafeydi.

    neo- darwinciler için edinilmiş karakterlerin aktarımını savunmak, insanın atalarının günahlarını çekmek anlamına geliyordu. bu yüzden şu meşhur cümleyi sarfetmişlerdi:

    "insan, babası alkolik olduğu için alkolik olarak doğamaz"

    bu noktada zaten lamarck, "kendiliğinden oluşum" fikrine sahipti ki bilindiği gibi pasteur tarafından bu fikir çürütülmüştü. bu fikir daha önceleri aristo tarafından da savunuluyordu. 3,5 milyar yıldan daha fazla bir süre öncesinde canlılığın cansız yapılardan meydana geldiğini savunan bir fikirdir.(abiyogenez olarak bilinir) daha fazla ayrıntı için:

    https://evrimagaci.org/…eri-ve-abiyogenez-kurami-95

    bu yüzden lamarck, bilim tarihinde çöpe atılmıştı.

    diğer yandan daha önce yazdığım yazılardan birinde lisenkoculuktan behsetmiştim. dileyenler buradan okuyabilir:

    https://seyler.eksisozluk.com/…log-trofim-lysenko-2

    lysenkoculuk da lamarck fikirlerinden esinlendiği için neo-darwincilere göre bu fikirlerin saçmalık olması iyice perçinlenmişti.

    kammerer, 1903'te başlyıp 5 yıl sürecek olan semenderler üzerinde bir deney gerçekleştirmişti: lekeli semenderleri kuru ve soğuk iklimde, kara semenderlerini ise nemli iklimde yetiştirdi. (normalde tam tersi iklimde yetişirler). sonunda türlerin bulunduğu şartlara uyum sağladığı görüldü. bu sadece darwinin yasalarından çevreye uyumu kanıtlasa da, kammerer deneyini bir adım ileri taşıdı:

    iki türü suni olarak çiftleştirdi. 2 kara, 4 lekeli semender elde etti. yeni oluşan yavrular da yani 2 grup da kendi türlerine özgün biçimde değil, onlara yapay olarak manipüle edilen alışkanlıkları ile yani karalar suda, lekeliler kuru ortamda ürediler. bu aslında bir nevi edinilmiş karakterlerin kalıtımını destekliyordu. bu arada kammerer, burada bahsetmeyeceğim dileyen araştırabilir, 10 yıl süren başka bir deneyinde ise yine benzer kanıtlar elde etmişti.

    aslında o sıralar kammerer'in çalışmalarına başka bir bilim adamı olan gladwyn k. noble'in ortaya çıkarmış olduğu bir nevi sahtecilik tarafından leke sürülmüştür. kammerer'in başka bir çalışmasında mutasyona uğramış kurbağalarının ayakları, yapay olarak yani bir fırça ile siyah olarak boyanmıştır. amerikalı bir bilim adamı olan gk noble 1926'da viyana'ya geldi ve ebe kurbağasını kammerer'in deneylerinden inceledi. noble, kurbağanın parmaklarını renklendirmek için hint mürekkebi enjeksiyonunun kullanıldığını buldu. nature dergisinde yayınlanan suçlamaları kabul eden kammerer, bu sahtecilikte asla kendi parmağının olmadığını ileri sürerek, ertesi gün intihar etmiştir. bu olayda geniş kabul gören düşünce, aslında kammerer'e bir tür komplo kurulduğu idi. (komployu kuranın kammerer'in kıskanç arkadaşı przibram olduğu söylenir). bu olayda, o dönemin siyasi unsurları da ele alınmalıdır. przibram'ın bir nazi destekçisi, kammerer'in de sosyalist olduğu unutulmamalıdır. bu sırada paul kammerer oldukça dürüst bir bilim adamı olarak bilindiğinden meslaktaşları asla böyle bir şey yapacağını kabul etmemişlerdir.

    daha sonra (1940'dan 1970'lere kadar) moleküler biyoloji, genetik bilginin genlerimizde dna'ya yazılan bir moleküler kod olarak bulunduğunu keşfetti. alfabe kodunda dört harf (a, t, g, c). bu kodlanmış bilgiler, yaşamlarımız boyunca yaptığımız-tercih ettiğimiz faaliyetlerle ve alışkanlıklarla yeniden yazılamaz. bununla birlikte, genetik bilgi ifadesi kapatılabilir ve açılabilir.

    epigenetik terimi, 1942'de, farklı hücre tiplerinde genlerin açılıp kapanmasını belirtmek için kullanılmıştır. örneğin, bazı genler böbrekte açılır ancak beyinde kapatılır. genlerde kodlanan genetik bilgi epigenetik süreçlerle değiştirilmez, sadece bu genetik bilginin ifadesidir. çevre, bir bireyin epigenetik değişikliklerini tetikleyebilir ve bazı durumlarda bir ebeveynde indüklenen bu epigenetik değişiklikler yavrular tarafından miras alınabilir.

    2009 yılında şili üniversitesinden alex vargas, kammerer'in yapmış olduğu bütün deneyleri, onun çalışma notlarına uyarak tekrarlamış ve kammer'in tamamen dürüst olduğu sonucu çıkarmıştır. yani aslında o, farkında olmadan neo-darwinciliğinin hiçbir şekilde kabul etmediği epigenetik kavramını keşfetmişti.

    yani neo-dawrwinciliğin kabul etmediği edinilmiş karakterlerin aktarımı, biyolog paul kammerer sayesinde daha fazla güç kazanmaya başlamıştır.

    günümüzün bilim çevrelerinde ağırlıklı bir şekilde kabul gören paradigma hala neo darwinizm olsa da, epigenetiğin hiç de küçümsenecek bir yanı yoktur.

    başka bir okuma için: https://www.irishtimes.com/…est-scientist-1.3459710

    kaynaklar: orj. 500 ans d'impostures scientifiques , türkçesi: 500 yıllık bilimsel aldatmacalar, pegasus yayınları, 2014. çevr. hasan can utku.

    https://www.irishtimes.com/…est-scientist-1.3459710
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap