61 entry daha
  • mimar sinanın bile nasibini aldığı efsanelerdir.

    bir zamanlar internette mimar sinanla ilgili dolaşan ve iki adet efsane içeren email vardı. okuyunca insanın hoşuna gidiyor ve gurur veriyordu. işin ehli bir kişi tarafından bu email hakkında gerçekler ortaya konduğunda ise niye ve ne amaçla yazıldığı hakkında hiç bir fikir oluşmuyordu...

    öncelikle email olarak dolaşan efsaneler ve hemen ardından bu emaille ilgili açıklamayı okuyunca bu efsanelerin insanı ne kadar yanlış anlamalara ve bilgilere yönlendirdiği ortaya çıkacaktır.

    email ile dolaşan efsaneler:

    gerçek bir dahinin çözümleri

    mimar sinan'in mektubu:
    birkaç yil once, suleymaniye camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi karsiya kaldigi anlasilmis. eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa bir zaman içinde yikilacakmis. caminin tum tasiyici yuku kemerlerindeymis. bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taslari zamanla asinmis. ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği bilinmiyormus.

    hemen turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir heyet olusturulmus. ortaya bir sürü fikir atilmis. her kafadan bir ses çikmis ama sonuç alinamamis. tartismalar surerken caminin içinde büyük bir karmasa suruyormus. ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. bu adamlardan biri ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. bolmede, uzerinde eski yazi olan bir not varmis.

    uzmanlara inceletilen kagidin orijinal olduğu belgelenmis. bu kagit parcasi bizzat mimar sinan'in imzasini tasiyan bir mektupmus. mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin cikmis.

    "bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." koca sinan, kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus. bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir sey yaziyormus: "her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin".

    heyet sinan'in söylediklerini aynen yapmis. suleymaniye camisi boylelikle kurtarilmis. bu mektup su an topkapi sarayi'nda saklaniyormus.

    --------------

    mimar sinan 2

    1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve jeofizikçilerden olusan bir japon heyeti turkiye'ye gelmis. heyet imar ve iskan bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis. ayasofyayi, yerebatan sarnicini filan gezdikten sonra sira sinanin kalfalik eseri suleymaniye camisi'yle sinan'in ogrencisi mimar davut aga'nin eseri sultanahmet camisi'ne gelmis. japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar. her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus. cunkü japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini anlamislar. ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir erdirememisler.

    bunun uzerine tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.
    arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildiği ortaya çikmis. minareleri incelediklerinde ise dumurlari ikiye katlanmis. minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5 derece
    yatabildiğini gormusler.

    daha derin arastirma yapmak için edirne'ye, sinan'in ustalik eseri selimiye camisi'ne gitmisler. ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur olmuslar. selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak cozmüsler. japonya'ya donduklerinde ise sinan'in sirlarini uygulamaya sokarak sehirlerini sinan'in kullandigi sistemlerle kurup muazzam
    gokdelenler dikmisler. yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda kullanildiklari cogu sistem, yuzyillar önce sinan'in gelistirdigi mekanizmalarmis.

    bir gun selimiye camii'ne girenler, kubbenin altiında bir japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler tabii hemen japon'u, "burasi kutsal bir yer. bu sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore saygisizliktir. lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmislar. ancak, japon trans vaziyetteymis, gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus: "bu imkansiz. ben yillarin muhendisiyim. bu kubbe var olamaz. hayal goruyorum. bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey yok..."

    selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis. bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar. nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermisler. sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum olduğuna karar vermişler. minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar. mimar sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi dusunmus megerse mimar sinan'in selimiye camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci bir islem yaratarak cozdugu soylenir. ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur. almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar. mimar sinan bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir. almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir.

    ------------------

    ehil bir arkadaşın bu efsanelerle ilgili açıklamaları:

    sevgili kardeşlerim,

    bu anlatılan ve internette devamlı dolaşan ''hurafeler'' tamamen gerçek dışıdır ve belirtilen ayrıntıların pozitif ilimle ve mühendislikle ilgisi yoktur. aşağıdakileri anlatmayı kendime görev bildim:

    * süleymaniye camii yapı ömrü boyunca hiçbir zaman yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmamıştır.hatta 1999 depremini bile sadece kaplama malzemelerindeki hasarlarla atlatmayı başarmıştır.

    * caminin taşıyıcı elemanlarının kemerler olduğu doğru fakat ortadaki kilit taşlarının taşıyıcının kritik parçası olduğu gerçekten uzaktır.

    * anlatıldığı şekilde ülkenin yetkin mimar ve mühendislerinin toplanıp bir taşı nasıl değiştireceklerini akıl edememeleri, tesadüfen bir not bulmaları tamamen masalsı bir anlatımın ürünüdür. yaklaşık 20 senedir mühendislerin kullanımında olan ve 'pachometre' adıyla bilinen cihaz ile betonların ardındaki demirler , kimyasal metotlarla taşların dokusu, zaman içinde girdiği reaksiyonlar bile rahatlıkla gözlemlenebilmektedir.

    * bahse konu mimar sinan'ın mektubunun topkapı sarayında saklanıyor olması da yalnızca bu hurafeyi inandırıcı kılma çabasıdır. böyle bir mektubun var olmadığı türkiye mühendislik haberleri dergisinde belirtilmiştir.

    * gerek sultanahmet gerekse süleymaniye camii istanbul'un meşhur 7 tepesinden ikisinin üzerine inşaa edilmişlerdir . zeminlerinin gevşek zemin sınıflandırmasına girmesi mümkün değildir. hatta sultanahmet camisinin inşaası sırasında sert zemin sebebiyle inşaat süresi (1612-17) uzamıştır.camilerin yerinde oynaması, minarelerin raylı olması sadece saçmalıktır.

    * yüksek yapı teknolojisi ise dünyada çelik endüstrisinin gelişmesi ve çelik yapı inşaasındaki ilerlemelerin neticesinde uygulanabilirlik kazanmıştır. yüksek yapı inşaatındaki ilkeler genel anlamda elbette ki tüm yapılarda
    kullanılan mühendisliğin ana prensiplerinden faydalanılarak oluşturulmuştur.dolayısıyla inşaat mühendisliği'nin bu önemli dalının prensiplerinin 1550 yılında oluşturulduğunu iddia etmek mantıkla bağdaşmamaktadır.

    * sultanahmet camisinin mimarı davut ağa değil, sedefkar mehmet ağa'dır ve bu üstat sinan'ın öğrencisi olmamıştır.

    * sedefkar mehmet ağa önemli bir san'atkar olup sultanahmet camisi taşıdığı sanatsal özelliklerle süleymaniye camisinden üstün sayılmaktadır. şöyle ki, sultanahmet camii'nin mimari tarzi öteki camilere göre, birçok bakimdan farklidir. mesela süleymaniye'de kubbeyi esit ve paralel kenarli dayanaklar tuttugu halde, sultanahmet camii'nin kubbesi yuvarlak ve iri sütunlar halindeki filayaklarina oturmaktadir. orta kubbe dört sivri kemer üzerine oturtulmus, köseleri pandantifle doldurulmustur. yarim kubbelerin kenarlari da sivridir. isik süzülmesini kolaylastirmak için pencere ve kemerler de degisik bir stilde yapilmistir. isigin cami duvarlarini süsleyen renkli çinilere degisik sekillerde yansimasi düsünülmüs, pencere camlarina buna göre renkler verilmistir. sultanahmet'in asil özelliklerinden biri, bol isikli, diger çinilerinin essiz birer sanat eseri olusudur. yüzyillar içinde eskiyen veya kirilan bazi camlari degistirilirken, ayni renkler tutturulamamistır. bu yüzden cami yapilisindaki zamana göre isik-enklerinden kayba ugramistir. buna ragmen sultanahmet'in iç aydinligi bugün hiçbir mabedde yoktur. sultanahmet camii'nin maliyeti, sebilleri, mektebi, hümayun kasri, dükkanlari, dükkanlarin üzerindeki odalari ve padisahin türbesi de dahil olmak üzere 1811 yük 2944 akçedir. 1 yük 100 bin akçe, 120 akçe de 1 altin oldugunua göre, bu saheserin yaklasik olarak 1.510.000 altina mal oldugunu söyleyebiliriz. cami 21.043 çini ile süslenmistir ve bu çinilerin herbirine 18 akçe ödenmistir.

    * dört işleme beşinci bir işlem ekleyerek denklem çözmeyi ise hiçbir şekilde anlamak mümkün değil sanırım.

    sonuçta büyük usta mimar sinan'ı ve sedefkar mehmet ağa'yı bu muhteşem eserlerinden dolayı yüceltelim, rahmetle analım ama bilimsellikten sapmadan, hurafelere, masallara kapılmadan...
129 entry daha
hesabın var mı? giriş yap