7458 entry daha
  • seçim ve kampanya süreçlerini, adayları ciddi anlamda takip eden birisi olarak ben de eyyorlama yapayım. uzun bir yazı olacak, kahvenizi çayınızı alıp okuyabilirsiniz.

    tanım mı kaldı ama adettendir yapalım; 31 mart 2019 pazar günü gerçekleşen büyükşehirlerde millet ittifakının, belediye meclisi seçimlerinde de cumhur ittifakının önde bitirdiği seçimlerdir.

    seçime girerken durum millet ittifakını oluşturan özellikle chp için kötünün de kötüsü, diğer partiler için de iyi parti ve saadet için de çok iç açıcı değildi. 24 haziran seçimleri geçmiş, ikinci tura kalır beklentisi gerçekleşmemiş, üzerine muharrem ince’nin o gece suskun kalması, “adam kazandı” demesi diğer parti başkanlarının da doyurucu açıklamalar yapmamış olması özellikle chp seçmenini ciddi anlamda küstürmüştü.

    chp, varolduğu pozisyonun da gerisinde başladı yarışa: kemal kılıçdaroğlu’na yönelik tepkiler, muharrem ince’nin yaşattığı hayal kırıklığı, sonrasında sürecin tam anlamıyla felaket olarak yönetilmesi, kurultay olacak mı olmayacak mı tartışması seçmeninde “ne gidicem lan sandığa” tepkisini oluşturdu.

    akp tarafında yeni bir zaferin sarhoşluğu vardı. hep kazandık, yine kazanırız mantığı ile seçim yarışına başladılar. önlerinde hiç bir şey duramazdı, “adam kazanmıştı”. hep kazanıyordu.

    mhp her ne kadar sürtüşmeler olsa da cumhur ittifakına destek olmaya devam edecekti. haziran seçimlerinin sürpriz partisiydi. işler onlar için de iyiydi.

    iyi parti, önce “ittifak yapmakla doğru mu yaptık acaba?” sorgulamasını yapsa da sonradan adaylar belli olana kadar sakin kaldı. ancak oy oranı olarak beklentileri verememesi durumu kötüleştiriyor, parti ciddi anlamda sorgulanıyordu seçmenler nezdinde. bu sorgulamanın haklı ve haksız tarafları vardı. iyi parti’yi makamları, koltukları ellerinin tersiyle itip kurdu insanlar. daha doğar doğmaz bence kemal kılıçdaroğlu’nun şahane milletvekili transfer hamlesiyle (ki demokrasi tarihine altın harflerle kazınacak bir hamledir) paldır küldür genel seçime girdi. ellerindeki tüm olanaklarla haziran seçimlerine yüklendiler. daha soluk alamadan yerel seçim geldi çattı. iyi parti ile ilgili eleştirilerde haksızlık yapılan taraf, daha yeni doğmuş bir çocuktan maraton koşup birinci gelmesi beklentisi. eleştirinin haklı tarafı ise geçmişte bir anda kurulan sağ partilerin kısa sürede oy patlaması yapması. ben haksızlık edildiği düşüncesindeyim açıkçası.

    saadet ise ne uzamış ne de kısalmıştı. aynı pozisyonunda hayatına devam ediyordu. ciddi bir alternatif olmaktan çok ama çok uzaktı.

    hdp, meclise girmeyi başarmış olmasına rağmen kendi içerisindeki tartışmalar devam ediyordu. hdp için ayrı bir başlık açılması gerekiyor. genelde homojen/tek tip bir parti gibi algılansa da belki de en çok bileşeni olan partilerden bir tanesi hdp. koskoca kürt nüfusunu tek bir düşünceye-partiye angajeymiş gibi görmek çok vahim bir hata. içinde sekülerlerden tutun, sosyalistlere, kandil’le hareket edenlerden tutun, ağır muhafazakarlara kadar çok fazla bileşen mevcut ve bunların zımni bir ittifakından oluşan bir parti. parti içinde yaşanan dışarıya yansıyan ya da yansımayan çatışmaların, söylem farklılıklarının nedenini de buna dayandırmak yanlış olmaz deyip bu bahsi de kapatalım.

    seçim yarışı yaklaştıkça işler bambaşka bir hal almaya başlıyordu. özellikle ekonomide yaşanan sıkıntıların daha da derinleşmesi ile birlikte gündemin ilk maddesi bir anda değişti. sokaktan, akp’ye oy veren seçmende bile homurtular yükselmeye başlamıştı. akp, tam anlamıyla iktidar olmasına rağmen çözüme yönelik radikal adımları atmaktan uzak bir tutum sergiliyordu. ekim-kasım aylarında yapılan araştırmalarda akp’nin oylarındaki düşüş gözden kaçmıyordu. soğan-patates fiyatlarındaki inanılmaz artış (ki çiftçi değilim ama soğan da patates de dünyanın en kolay yetişen bitkisidir, toprağa dikmen yeterlidir), marketlerde poşetlerin paralı olmasıyla birleşince akp’yi zorlamaya başladı. ve akp bu sürecin en büyük hatasını yaparak çözüme yönelik net-radikal adımlar atmak yerine kaçak dövüşerek bekaa, dış güçler vb. argümanlara sığındı. bu konuyu hasır altı etmeyi tercih etti.

    kurulduğundan bu yana hakkını vermek gerekiyor akp siyasi iletişim kampanyalarını en iyi yürüten parti oldu. araştırmaya ve veriye dayalı yaklaşımları, türkiye’nin her yerinde 40 km öteden bile anlaşılan net mesajlarıyla her zaman başarılı oldu. buna örgütün özellikle kadın kollarının gücü ve devletin muazzam olanakları da eklenince başarı kaçınılmazdı.

    bu zamana kadar gerek söylemleriyle gerekse icraatlarıyla, elindeki muazzam devlet ve medya gücüyle takip edilen bir parti iken, bir anda sokaktaki gündemi yakalayamaz hale geldi akp. ekonomide bırakın krizi, sıkıntı var diyeni bile ötekileştirici, suçlayıcı bir dille yarışa başladı.

    etkisi de görülmeye başladı bu dilin. bu zamana kadar araştırmalarda her zaman önde olan akp ikinci parti konumuna düştü. birinci parti ise bazı araştırmalarda %25’lere kadar varan kararsızlar partisiydi. bu %25’in tamamını akp’li olarak düşünmek yanlış olur. içinde chp’nin küskün seçmenleri ile diğer partilerden de seçmen vardı, ama ezici çoğunluk (%15-20) akp’ye oy verenlerdi ve zaman geçtikçe kararsızlar artarken diğer partilerin oyları akp dahil erimeye devam ediyordu.

    chp bu süreçte kendinden beklenmeyecek şekilde önden hareket etmeye başladı. kurultay tartışmaları biter bitmez eylül ayında “derman belediyeciliği” ve “martın sonu bahar” kavramlarını ön plana çıkaran; çözümcül, umut aşılayan kampanyasına start verdi. kavga değil barış, umutsuzluk değil umut, sorun değil çözüm odaklı bir söylem geliştirdi ve süreç boyunca da bu söyleminden zerre taviz vermedi.

    öte yanda akp, chp’den sonra “gönül belediyeciliği” diyerek seçim kampanyasına start verdi. bu söylemle akp bir anda takipçi pozisyonuna düştü. anlaşılamayan ve hala anlaşılmamakta direnilen nokta seçmeni olsun olmasın akp’den beklenen gönül, aşk, böcük değil artık somut çözümler somut adımlar atmasıydı. hala da bu adım atmama, hasır altı etme mantığı (mantık demek ne kadar doğru bilmiyorum aslında akıl tutulması demek daha yerinde) bugün itibariyle devam ediyor.

    aday belirleme sürecinde ise iki ittifak içerisinde sorunlar oldu -ki olmaması beklenemezdi zaten-

    cumhur ittifakı bu süreci daha hızlı çözerken, millet ittifakında ise zaman geçiyor ve başta izmir olmak üzere adaylarının belirlenmesi erteleniyordu.

    adayların isim isim, il il, ilçe ilçe belirlenmesiyle yine akp’den beklenmeyecek hatalar zinciri devam ediyordu. başta chp olmak üzere diğer partilerin adaylarında ise hatalar, yanlışlıklar minimumda kalıyordu.

    burada araya girmekte fayda var. yapılan araştırmalarda ve benim gözlemlediğim kadarıyla türkiye’de yükselen iki önemli nokta vardı 31 mart seçimine giderken.

    birincisi, ekonomik krizin hissedilir olması ve buna çözüm üretecek bir aklın-söylemin olmaması.

    ikincisi ise belediye seçimlerinde doğal olarak yükselen memleketçilik. örneğin, izmirli belediye başkanı olarak izmirli birisini görmek isterken, cizreli de kendi mahallesinden ailesini tanıdığı bildiği birisini görmek istiyordu o koltukta.

    adaylar açıklandıkça akp bu 2 durumu da doğru okuyamadığı ayan beyan ortaya çıkıyordu.

    ankara’da kayserili bir adayla yarışa katılması, izmirde denizlili (hele de denizli belediye başkanıyken çok ters radikal icraatları olan birisinin) aday göstermesi bunun net örneği. ankara ta kurtuluş savaşı döneminden beri kayseri ile rekabet halinde. kayseri ticaret hayatı iken ankara memur-bürokrat kenti. melih gökçek’ten sonra belediye başkanı yapılan mustafa tuna, altındağ belediye başkanı veysel tiryaki gibi isimler dururken, mehmet özhaseki’nin adaylığı bunun en iyi örneği. bu iki isimden birisi eğer büyükşehir adayı olsaydı belki mansur yavaş tekrar kazanırdı seçimi ama bu kadar farkla kazanamazdı. buna benzer örnekler pek çok yerde mevcut.

    chp, mhp, iyi parti ise bu iki gerçeğe uygun adaylarla seçim yarışına katılıyordu birkaç fire dışında. chp adayları arasında bu firelerin en somut örneği bence kırklareli belediye başkanı adayı olarak eski başkan yerine başka bir ismin gösterilmesi. sonrasında eski başkan mehmet kesimoğlu bağımsız olarak girdi ve kazandı.

    ankara’da mansur yavaş’la, izmir’de seferihisar mucizesine imza atan ve pek çok kente vizyon katan tunç soyer’le, istanbul’da ise her adımında ne kadar doğru bir tercih olduğunu gösteren, beylikdüzü’nü var eden ekrem imamoğlu dışında adana’dan mersin’e, eskişehir’e aydın’a ilçelere kadar doğru adaylarla yola çıktı chp. iyi parti ile en başta yaşanan ittifak sürtüşmeleri bir kenara bırakıldı ve tüm kentlerde birlikte bir arada seçim çalışmaları yapıldı. örneğin beyoğlu’nda iyi partililerin alper taş için sokak sokak ev ev gezmeleri (her ne kadar kendisi kazanamasa da) birlikte hareket edildiğinin çok güzel örneğiydi.

    millet ittifakının adaylarının söylemleri de çözüm odaklı, projeci ve toplumun tüm kesimini kucaklayıcı olması da onları bir anda öne çıkardı. “partici değil harbici başkanız” dediler, “biz x, y partisinin başkanı değil tüm kentin başkanı olacağız” dediler.

    akp ve mhp’nin adayları ise diğer adaylarla uğraşarak, onların -güya- açıklarını mal bulmuş mağrip gibi sahiplenerek, adayları, oy verenleri ötekileştirerek kampanyalarını oluşturdular.

    akp’nin çelişkileri kampanya sürecinde de devam ediyordu. reklam kampanyalarında aşktan-sevdadan bahsederken medyada yapılan açıklamalarda başta hdp’ye oy veren kürtler olmak üzere ötekileştirici, dışlayıcı bir dil kullanıyor ve bu da seçmen nezdinde çelişkiye neden oluyordu.

    bu ötekileştirici-dışlayıcı söylemle kendi seçmenini konsolide edeceklerini düşünürken, bu silah özellikle büyükşehirlerde ters tepti. daha öncesinde “ne gidicem sandığa, kılıçdaroğlu’na ders vermek lazım, es kaza 1-2 belediye daha kazanırsak bu adam koltuktan kalmaz” tepkisiyle hareket eden seçmen erdoğan’ın söylemleri sayesinde ve adayların açıklamalarıyla koşa koşa sandığa gittiler. kendi seçmeninin tıpış tıpış sandığa gideceğini düşünürken ise tam tersi oldu.

    akp seçmeni ise belediye meclisinde akp’ye verirken oyunu, belediye başkanlıklarında özellikle büyükşehirlerde boş oy attı. bu protestoyu akp’nin doğru okuması gerekiyor. seçmenin mesajı net: bırakın bu işleri, yetki sizde ekonomiyi düze çıkarın”. bunu hala doğru okuduklarına dair en ufak bir emare görünmüyor.

    31 mart gecesinde ise akp özellikle nüfusun yoğun yaşadığı ekonominin dinamosu olan şehirleri kaybetti. 25 sene sonra el değiştirdi belediyeler. istanbul sonucu her ne kadar an itibariyle belli olmasa da ekrem imamoğlu önde tamamladı.

    bu süreçte;
    chp doğru aday ve doğru kampanya ile çok büyük başarı elde etti. pek çok büyükşehrin alınması, sandıklarda iyi parti ile örgütlü ve organize olması onun kazanan olmasını sağladı. emeği geçen herkes için anasının ak sütü gibi helaldir bu sonuçlar ve alkışlanmayı hak ediyor.

    ekrem imamoğlu ayrı bir not düşülmeyi sonuna kadar hak ediyor. özellikle seçim sürecinde, 31 mart gecesinde ve sonrasında olan ve olacak her türlü krizi o kadar sakin ve güçlü karşıladı ki söylediği her kelime, yaptığı her hareket düşünülerek atılmış ve sonuna kadar doğru adımlar. süreç sonunda mazbatayı alır almaz bilmiyorum ama çok değerli ve çok önemli bir siyasi aktör kazandı ülkemiz.

    benzer şekilde adana’da zeydan karalar’ın, mersin’de vahap seçer’in, antalya’da muhittin böcek’in, aydın’da özlem çerçioğlu’nun ve elbette eskişehir’de yılmaz büyükerşen’in de önemli aktörler olarak siyaset dünyasına damga vuracağını söyleyebilirim.

    akp, mhp ile birlikte her ne kadar belediye meclislerinde %51-52’lerde oy oranları ve kazanılan yeni il-ilçelerle her ne kadar biz kazandık havasında olsalar da büyükşehirlerdeki kaybı, söylemlerindeki yanlışları ciddi ciddi oturup düşünmeleri gerekiyor.

    mhp’yi cumhur ittifakının kazananı olsa da mersin, adana gibi büyükşehirlerde yaşadığı kayıpları dikkate alması gerekiyor. akp’den alınan belediyelerle başarılı olduklarını düşünmeleri hata olur. ayrıca yok mu şu devlet bahçeli’yi doğru düzgün çekecek bir fotoğrafçı. üstünden dökülen ceketler, mutsuz bir ifade. hani mhp düşmanı olsa ancak bu fotoğrafları seçer kendi genel başkanları için. yok mu devlet bahçeli’yi gülümserken çekecek bir babayiğit.

    iyi parti chp’ye verdiği destekle başarıda önemli bir rolü var. her alınan belediyede özellikle istanbul’da chp ile koşulsuz bir arada hareket etmesi çok önemli. önümüzdeki dönemde kendi teşkilatları içinde bir takım değişiklikler ve daha sonuca yönelik somut adımlar atılması şart. mersin’de yaşanan aday başvurusu skandalı da mutlaka tüm bileşenleri ile tartışılmalı. hatırlarsak, mersin büyükşehir adayı burhanettin kocamaz adaylık başvuru zamanını geçirdiği için seçime katılamamıştı. bunun dışında iyi parti’nin de il ilçe teşkilatlarını bu iki seçimin sonuçlarına göre tekrar elden geçireceği ve önümüzdeki seçimlerde önemli bir bileşen olacağı aşikar, eğer bu iki seçimde yaptıkları hataları tekrar etmezlerse.

    saadet yine aynı konumunu korumaya devam ediyor. ilerleyen seçimlerde de oylarında çok bir değişiklik olacağını sanmıyorum.

    hdp ise ne yazık ki daha öncesinde yüksek oy aldığı güneydoğu şehirlerinde de oy kaybına uğradı. kendi seçmenini de konsolide edemedi. bunu adet olduğu üzere parti üzerindeki baskılara yoracaklardır ancak bu yanıt kendi seçmenini ve daha öncesinde meclise girmesi için hdp’ye kerhen oy veren diğer parti seçmenlerini ne kadar ikna eder bundan şüpheliyim.

    sürecin sonunda
    akp “ben nerde hata yaptım, güç bende artık, lafı evelemeden başta ekonomi olmak üzere tüm sorunları acilen çözmem lazım” akılcılığı ile hareket ederse bu süreci kazasız atlatacaktır. ancak halen bunlar yerine ötekileştirici, sen yendin ben pişirdim, dış güçler söylemlerine devam ediyor. böyle giderse uzun vadede daha da çok kayıp vereceğini düşünüyorum.

    chp için tarihi fırsat var. kazandıkları yerleri muhteşem projelerle örnek kentlere dönüştürmeleri şart. eskişehir, aydın gibi örneklerin artık artması gerekiyor.

    mhp cumhur ittifakına devam edecek mi, yoksa biz bir sürü belediye kazandık kendi başımızın çaresine bakarız mı diyecek emin değilim. konu devlet bahçeli olunca insan öngörüde bulunmakta zorlanıyor.

    iyi parti’nin her ne kadar paldır küldür seçime girmiş olsa da elinde gerçek 2 büyük veri var. haziran ve mart yerel seçim sonuçlarını mahalle mahalle değerlendirip örgütlenmesini buna göre yapması kendiler için (hadi mesajımızı da verelim) iyi olacaktır. hele de genç bir parti olması yapılacak değişiklikler konusunda daha esnek davranmalarını sağlayacaktır. ancak iki büyük seçim geçirmelerine ve geçmişte sağ partilerin kurulduktan kısa süre sonra oy patlaması yapmasına rağmen kendilerinin düşük performans göstermelerinin nedenleri üzerine de kafa patlatmaları şart, hele de ekonomik sıkıntılar bu kadar artmışken. seçmenin kafasında hala bir alternatif olmadıkları ayan beyan ortada.

    hdp’in de kayıplarını dikkate alıp, söylemleri konusunu tekrar değerlendirmesi şart. artık yeni bir gün ve yeni şeyler söylemeleri lazım. her anlamda kararlı bir duruş bekleniyor kendilerinden.

    son olarak bu süreçte en çok da fatih mehmet maçoğlu’na sevindiğimi itiraf etmeliyim. muhteşem bir başarı. istendiği zaman oluyormuş demek ki. sayılarının artması dileğiyle.

    eyyorlamam bu kadar.
285 entry daha
hesabın var mı? giriş yap