1 entry daha
  • 69. uluslararası berlin film festivalinde jüri özel ödülünü kazanan 2018 yapımı françois ozon filmi.

    melvil poupaud, denis ménochet,
    swann arlaud, éric caravaca 'nın başrolleri paylaştığı filmin; konu, yaşanmışlıkların ve süren hukuki süreç göz önüne alındığında belgesel olarak değil de bir dram filmi olarak beyaz perdeye aktarılması, ulaşılacak kişi sayısının fazlalığı düşünüldüğünde doğru bir seçim gibi gözüküyor.

    bu filmi iyi okumak gerektiğini düşünüyorum zira yaşanmış bir hikaye ve film haline getirildiğinde de daha sonuca bağlanmamış beklenen kararlar var. bundandır ki bu kararlar sonrasında beyaz perdeye aktarılması, hem gerçek hayatta mücadele edenlere bir saygı duruşu sergilemek hem de benzer travmalar maruz kalanların bu sonuçları görerek sessiz kalmamalarını teşvik
    etmek amaçlı sosyal bir mesaj verebilirdi. bu yönüyle zamanlaması biraz aceleye getirilmiş gibi hissettim. öte yandan işlenen konunun global anlamda farkındalığı arttırmak için bir an önce seyirci karşısına çıkarılması isteğini de anlıyorum.

    insanın olduğu yerde yozlaşma da vardır. yozlaşmanın ve örtbas sisteminin nasıl işlediğini göstermek açısından bence güzel bir iş kotarılmış. tüm rahatsız ediciliğine rağmen gerçekler oldukça yumuşak geçişlerle beyazperdeye taşınmış. ayrıca tüm ebeveynlerin ve okul çağındaki çocukların izlemesi gereken filmler listesine mutlaka eklenmesi gerektiğini düşündüğüm bir film.

    filmi izlememiş olanların, entrymin bundan sonrasını okumasını tavsiye ediyorum.

    --- spoiler ---

    filmin en çok beğendiğim kısmı françois ozon'un konuyu inanç düşmanlığına ya da kilise düşmanlığına çevirmeden yozlaşma üzerinden yazdığı senaryo. insanların güvendiği ve inandığı bir kurum. hatta o kadar güveniyorlar ki çocuklarını emanet ediyorlar. güvenin suistimali, bu suistimalin kurumun yetkili merciileri tarafından bilinmesi ve elle tutulur bir yaptırıma gitmemeleri ve hatta affetmek erdemdir düşüncesini paravan olarak kullanarak affedemedikleri için mağdurlara yaptıkları baskılar insanoğlu varolduğundan beri yaşanan ve örtbas edildikçe yaşanmaya devam edecek bir gerçek.

    5 çocuklu bir aile babası alexandre. dışarıdan bakıldığında sorunsuz bir hayatı olan iş güç sahibi bir adam. bir gün gördüğü bir haber karşısında iyileştirmeye çalıştığı çocukluk travması ile yüzleşmek zorunda kalması ile başlıyor her şey.

    pedofili bir rahip, açığa çıkmamış onlarca çocuk kurban ve katolik kilisesinin tutumu üçgeninde mağdurların yıllarca sessiz kaldıktan sonra neden bir anda konuşmaya karar verdiklerini, bu karar sürecini ve aileleri ile olan ilişkilerini temiz bir şekilde demagojiye fırsat vermeden izah eden bir film.

    kaçımız bir istismar karşısında etiketlenmekten korkmadan konuşma cesareti gösterebiliriz? taciz edildiğinizi haykırdığınızda suçlandığınız bir dünyada yaşıyoruz. mevcut düzenini bozacağını ve çevrenizdeki insanların da yaftalanacağını bile bile kaçımız böylesine bir mücadeleye girebiliriz? bu noktadan bakıldığında film, mağdurların yaşadığı sosyopsikolojik ikilemi de gayet düzgün bir biçimde aktarıyor.

    kurguda hoşuma giden bir diğer detaysa istismar anları ile ilgili flashbacklerde, hiçbir çocuk oyuncuya bu sahnelerin açık bir şekilde oynattırılmamış olması.
    --- spoiler ---
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap