8 entry daha
  • ne çocuk ne kadın o. ama eger şiirinin sesinden bahsedersek çocuk-kadın bir sesi var diyebiliriz. bazen bu çocukkadının sesi kırılır, teselliyi mutfağında poşet domates çorbasi yapmakta bulur, bazense delikanlılaşır, agrida olduğu gibi kusar öfkesini, küfreder ağız dolusu, ama hep cok acır. ben onun şiirindeki günlük hayatının ekonomisiyle düşlerin, çocuk kalabilmenin saflığının imgelerinin buluşmasını seviyorum. evden kaçmanın pembe spor ayakkabıları vardır mesela, ve didem madak bu şiirleri kusarak yazar. pollyannaya mektup yazarken söylediği gibi bizim de hayatımız bir mutsuzluk inşaatı olduğu için bu kadar çok severiz belki onun şiirlerini, bu kadar çok burkuluruz.

    bir gün tanışmayı çok isterdim yazdığı her satırı hayatimin bir döneminde sürekli aklımdan tekrarladığım bu kadınla. artik pek şiir yazmiyor ne yazık ki. çıkan şiir dergilerinde boşuna arıyorum ismini. oysa ruhun damardan didem madak şiirlerine ihtiyaci olur koyu bordo bir hüzün indiğinde şehre. istanbula yerleşip avukatlık yaptığını biliyorum, istanbul barosunun sitesinden de harbiyede bir büroda çalıştığını öğrenmiştim. umarım gündeliğe dair tecrübesi artarken bunları yine şiirlerinde düşlerle çok güzel bir şekilde harmanladığını görürüz.
1102 entry daha
hesabın var mı? giriş yap