4 entry daha
  • 1965 yapımı alan schneider yönetimindeki "film"in teması, george berkeley'in "esse est percipi"* düşüncesi üzerine oturtulmuş. filmde samuel beckett'ın sadece tuhaf karakter ve senaryolarda değil, tiyatral sahneler yaratmasındaki üstün yeteneğini de görmek mümkün. beckett usta tekrarlardan faydalanarak yarattığı gülünçlüklerle gayet yavaş ilerleyen bir filmi sıkıcı olmaktan kurtarmış.

    --- spoiler ---
    20 dakikadan kısa süren, siyah-beyaz, müziksiz, diyalogsuz -tamamiyle sessiz- bu filmin hikâyesi ise şöyle: buster keaton amcamız -ki filmin sonuna kadar kendisinin kim olduğunu bilemiyoruz- yüzünü insanlardan ve kameradan tamamiyle gizleyerek sokakta yürümeye çalışmaktadır. mümkün olduğunca tenha yerlerden, özellikle duvar kenarlarından geçerek evine varır. bu esnada yüzünü görebilen insanlar da korku ve şaşkınlıklarını gizleyemeyeceklerdir. evine varan amcamız -yine kamerayı arkasına alarak ve duvar kenarlarından yürüyerekten- odasının içindeki ışık veya göz yerine geçebilecek her tür eşya ve hayvanı kamufle etme veya ortadan kaldırma çabasına girer. adeta bir adventure oyunu kahramanı devinimiyle perdeleri çeker, duvarda asılı aynanın yüzünü örter, kedi ve köpeği dışarı çıkarır, papağan ve japon balığının üstünü örter, duvardaki bir portreyi indirip parçalar... hatta oturduğu sallanan sandalyenin sırt kısmındaki iki deliği bile bir çift göz gibi algıladığı için, ondan bile rahatsız olur. bütün bunları yaparken belirli sıklıklarla da nabzını yoklamaktadır. en sonunda, her şeyden emin olarak sandalyesine oturduğunda, bir zarftan çıkardığı fotoğrafları tek tek inceler. hepsi bittiğinde -içinde kendisinin de yer aldığını tahmin ettiğim- fotoğrafların tamamını yırtar ve arkasına yaslanıp sandalyesinde sallanmaya başlar. o sallandıkça biz yavaş yavaş uyuklamaya başladığını fark ederiz. bunu fırsat bilen kameranın amcanın önüne geçip onu görüntülemeye çalıştığı ilk teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlansa da, ikinci denemede keaton'ın nemrut yüzünü ve teki korsan bandıyla bağlanmış gözlerini yakalamayı başaracaktır. aynı anda keaton da uyanır ve karşısında kendisini bulur. onu görüp ürken insanların aynı dehşet ifadesiyle, elleriyle yüzünü kapatır ve filmimiz burada biter.
    --- spoiler ---

    bu film beckett'ın hiçliğe, algılanmamaya, yok olmaya ya da en azından görünmez olmaya olan özlemini en basit hâliyle ortaya koyduğu bir yapımdır. özellikle sinema ve felsefe severlere tavsiye olunur.
96 entry daha
hesabın var mı? giriş yap