6 entry daha
  • 1.farzlar, nübüvvet ilminden kaynaklanır. teklif bizatihi allah'tan gelir.

    2.farzları yapana allah gelir. nafilelerde ise kul allah'a yaklaşmaya çalışır.

    3.farzları yapan kimse için ihlas şartı yoktur. farzlar dışındaki tüm ameller için(sünnetler dahil) ihlas şartı aranır. ihlası olmayan kimsenin yaptığı nafileler boşa gider. hatta boşa gitmekle de kalmaz, başına bela olur ve yolunu keser.

    4.farzları yapanda nübüvvet kemalinden küçük de olsa bir pay hasıl olur. bu pay onu direkt cennete bağlar.

    5.nafileler ise nübüvvet ile değil velayet ile ilgilidir. velayet toplumsal bir olgu değildir, bugünkü tabirle bir kişisel gelişim yoludur. sünnetler velayet-i kübra denilen peygambere ve sahabeye has özel ve çok yüksek bir kişisel gelişim yolunun çalışmalarıdır. günümüz insanının o yolda gitmesi hemen hemen mümkün değildir.

    6.tasavvuf ilmi ile açılan velayet(kişisel gelişim yolu), peygamber ve sahabenin yolundan başkadır. ona göre oldukça düşük mertebelidir. harikaları ve olağanüstü halleri çoktur ama bu onun yüksekliğinden değil düşüklüğünden ileri gelir. tasavvufun olağanüstü hallerinden sahabenin haberi bile yoktur.

    7.ilmin ve marifetin seviyesi düştükçe, sekr/sarhoşluk artar. olağanüstü haller çokça görünür olur. seviye yükseldikçe ayıklık artar ve beşeriyet ağır basar. haller görünürde sıradanlaşır ama özde derinleşir.

    8.farzlar haricindeki amelleri kitlelere empoze etmek son derece zararlıdır. nafileler ancak o şuura ve o seviyeye gelen veli zatların fazladan bir uğraşısı olabilir. mesela 4 rekatlık yatsı namazını 13 rekat yapmak, buna bir de tesbihat eklemek, zaman içinde namazın tümden terk edilmesi sonucunu doğuracaktır. halbuki sünnet dahil herhangi bir nafilenin farzlar yanında kıymeti yoktur. denize nispetle damla bile değildirler.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap