12 entry daha
  • bazen etken tarafın sinirlerini bozan bir eylemdir.
    defalarca gitarınızı pedalınızı* verdiğiniz bir arkadaşınız, bir gün sadece bir kablo vermediniz diye kırılıp laf sokuşturabilir. bu kişi, bir gün, eskiden bir arkadaşının gitarını kırıp birşey demeden kılıfın içinde geri verdiğini bile anlatmıştır, yine de güvenilmektedir ona ve paylaşımcılıktan taviz verilmemektedir; oysa ki o gitar, sahibi için göz kulak kadar değerlidir, gitarda oluşan ufak bir çizik, 3 numara miyop etkisi yaratabilir örneğin.
    kablo krizi atlatıldıktan sonra arkadaş "ekmek var mı? dün sabahtan beri bi şey yemiyorum" diye gecenin ikisinde geldiğinde o gün alınmış nevale ortaya çıkarılır, yurt hayatı olduğundan konserve ve bisküvidir yemekler; ancak poşetleri taşırken "oha abi marketi almışsın" diyenden geçilmezken, herkese bunun sınav dönemi stoğu olduğu açıklanmaya çalışılırken, bunlar değerlidir. tam arkadaş yemeye başlamışken başka biri gelir ve "9 milyona 3 bardak viski içince para kalmaz tabi" der.
    henüz viskinin tadına bile bakmamış biri olunca da moral bozulur tabi. arkasından pokerde makul miktarlar değil, parasının tamamını ortaya koyduğu öğrenilir. daha bi bozulur sinirler. "bunlar borç, yarın al bari çocuğa bişeyler" gibi geyikler yapılır.
    sorun bir kutu konserve, bir paket bisküvi değildir elbette; ama yolda yürürken o konserveyi, bisküviyi selpakçı çocuğa ya da üstgeçitte kucağında bebeğiyle karın buzun ortasında oturan kadına vermeyip de parasının hepsini viski ve pokere harcayan birine verdiğim için üzgünüm. bu, o ufak şeylerin değerini cebimdeki paranın çok da üstüne çıkardı benim gözümde.

    dip not: yatağıma bile konservenin yağı damlatılmıştır. ortalığı temizleme zahmetine bile katlanmadılar.
    (bkz: sözlüğe dert yanmak)
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap