• diziliş, taktiğin temel parçalarından biridir. takımın sahadaki düzenini anlamamızı sağlar. örneğin 4 4 2 dendiğinde bunun anlamı, dörtlü bir savunma, 4 orta saha oyuncusu ve 2 forvet içeren bir düzendir. kaleciyi adamdan saymayan bir notasyondur bu. fakat, diziliş terimi pek kullanılmayıp, onun yerine taktik ya da sistem tercih edilmekte.

    1984 avrupa şampiyonası öncesi hidalgo 3 5 2 lafını ortaya atana kadar 4 3 3 dışında bir dizilişin işe yarayabileceği fikri aklıma bile gelmemişti. 4 4 2 bana saçma gelmişti zaten çocuk aklımla, sevmiyordum ingilizleri. seziyordum, 8 atma niyetleri vardı bize. bir de eskiden 4 2 4 oynandığını, brezilyalıların süper olduğunu biliyordum ama o da eskidendi. halit kıvanç’ın türkçeye “beckenbauer futbol okulu” ismiyle çevirdiği kitabı okumuştum. beckenbauer, 1974 dünya kupasını kazanan takımdan birebir örnek vererek oynadıkları 4 3 3 ü ve oyuncuların mevkileri ile görevlerini anlatıyordu. mis gibiydi işte 4 3 3, ne gerek vardı başka bir şeye. bir de haf diye bir laf vardı gazetede. neydi ki bu haf, kitapta 11 oyuncu da vardı ama böyle biri yoktu. gizli santrfor dedikleri şey bu muydu acep? nasıl ww oynuyordu ki macar takımı? wm ise bir başka muamma idi. merak saldım bu işlere bir süre. yıllar sonra cm ile tanıştık, hem ne tanışma(bkz: hayatı cm olmak). oyunun versiyonları geliştikçe yeni dizilişler ve yeni taktikler bulmakla cebelleştim. bu işlerle pek alakam kalmamıştı ki, gördüğüm bir entry üzerine, dizilişler hakkında ilgili başlıklara entryler yazma kararı verdim. ancak, biraz daha detaylı düşünüp araştırmayı da derinleştirdikçe, aralarındaki bağlar nedeni ile dizilişler ve bazı önemli ara basamaklar üzerine genel bir entry düşüncesi daha mantıklı geldi. buyrun:

    futbolun 1863 de kabul edilen ilk kurallarının altıncı maddesine göre topu, rakip kale çizgisine sizden daha yakın olan bir arkadaşınıza doğru göndermeniz yasakmış. yani, ileriye doğru pas verdiğiniz anda bu durum ofsayt kabul edilmiş. o dönemde rakip kaleye doğru gidebilmenin tek yolu top sürmek. ortada blok da yok, bloklar arası bağlantı diyen yırtınan da. topu ayağına alan hurraa nidalarıyla karşı kaleye doğru sürmeye başlıyor. 1866 da bu kural kaldırılıp yerine ofsayt kuralı getirilmiş ancak günümüzdeki gibi 2 oyuncu değil 3 oyuncu imiş o zaman. 1925 e kadar da öyle kalmış. tarihteki ilk milli maç 30 kasım 1872 iskoçya ingiltere maçı. günümüzdeki gibi rakamlarla ifade edersek ingiltere 1 2 7 düzeni ile çıkmış sahaya. iskoçlar biraz daha defansif bir dizilişi, 2 2 6 yı seçmişler. aslında o zaman dizilişlerin rakamlarla ifade edilmesi söz konusu değil. rakamları ilk kullanan, bu maçtan 80 yıl kadar sonra 4 2 4 diyerek flavio costa olmuş. unutmadan, toplam 13 forvetli bu karşılaşmada gol sesi çıkmamış. iskoçların paslaşmaya çalışmaları ise şaşırtıcı gelmiş ingilizlere.

    bu paslaşma meselesi üzerinde biraz durmak gerekiyor. ingilizler topun yere indirilmesi fikrine ve kısa paslara neredeyse hiç bir dönemde sıcak bakmamışlar. bu anlayışa hemen her devirde “halı futbolu”(carpet football) diyerek burun kıvırmışlar. 1979 ve 1980 yıllarının şampiyon kulüpler kupası şampiyonu nottingham forest menejeri brian clough ın sinirlenip “tanrı futbolu bulutların üzerinde oynamamızı isteseydi çimleri oraya koyardı” demesine sebep olmuşlar mesela. bu açıdan, arsene wenger in arsenal ile bu hakim anlayışı kırmaya başlaması gerçek bir devrimdir kanımca.

    bilinen ilk klasik diziliş “the pyramid” olarak adlandırılan ve ilk olarak 1884 yılında blackburn rovers menejeri thomas mitchell tarafından ortaya konan, rakamlarla 2 3 5 şeklinde ifade edebileceğimiz bir diziliş. ilk defa savunma ile hücum arasında bir dengeyi kuran sistemde roller şöyle: öncelikle, 5 li bir forvet hattımız var. her iki kenardakiler right forward(sağ açık-7) ve left forward(sol açık-11), ortadaki central forward(santrfor-9), ve santrfor ile açıkların arasındakiler ise right inside forward(sağ iç-8) ve left inside forward(sol iç-10) olarak adlandırılıyor ve işleri de gol atmak. savunma ile ilgili genel bir rolleri yok. fullback olarak tabir edilen, cm de dlc, drc ya da drlc diye ifade edildiğini gördüğümüz iki bek(2 ve 3 numara) rakibin hücum hattındaki ikinci ve dördüncü oyuncular olan ve iç forvet(right inside-8 ve left inside-10) denen oyuncuları savunmayı üstlenirken, cm de mc olarak ifade edilen, üçlü orta sahanın ortasındaki central half back(santra haf-5), top takımındayken oyunu kurar ve savunmaya geçildiğinde rakibin 5 li forvetinin göbeğindeki centre forward ın(santrfor-9) kontrolünü üstlenir. cm de mr ve ml olarak ifade edebileceğimiz right half-back(sağ haf-4) ve left half-back(sol haf-6), savunmada rakibin iki kanat forvetini(sağ ve sol açıklar-7&11) kontrolden sorumludur. 5 hücumcu, 5 savunmacı. 1930 dünya kupasının finalistleri uruguay ve arjantin bu dizilişi kullanmışlar. wm e geçilen 1930 lara kadar hemen hemen bütün takımlar bu dizilişle yayılmışlar sahaya. şöyle:

    1- kaleci ;
    2- bek, 3- bek ;
    4- sağ haf, 5- santra haf, 6- sol haf ;
    7- sağ açık, 8- sağ iç, 9-santrfor, 10- sol iç, 11- sol açık.

    tablonun yönü, günümüzdekine göre ters. fakat o dönemde kullanım böyle imiş. tablonun ters olması gerektiği unutulduğunda wm ve ww dizilişlerini anlamak zor.

    kullanılan diziliş aynı olmasına rağmen orta avrupa’da işler biraz farklı gelişir. paslaşma ve topun yerden oynanması yönündeki düşünceleri ingiltere’de pek itibar görmeyen jimmy hogan ın, avusturya’da hugo meisl ile arkadaşlığı orta avrupa’daki oyun anlayışı üzerinde önemli etkiler yaratacaktır. hugo meisl, o dönemde avusturya futbolunun bir numaralı ismidir. hogan ile meisl sık sık viyana’daki ring cafe’de yeni stratejiler geliştirebilmek amacı ile futbol üzerine konuşurlarken görülmüşler. meisl ayrıca, metodo ve sistema yı yaratan vittorio pozzo, wm i yaratan herbert chapman ve 1950 lerdeki efsanevi macar milli takımı nın hocası gustav szebes ile de yakın arkadaşlıkları ile dönem futbolunun önemli figürlerinden biri imiş. meisl, kısa paslarla oynayan bir takım yaratmayı hedeflemiş ve çekoslovakya ile macaristan da da genel kabul gören ve danubian school(tuna ekolü) olarak anılan tarz çıkmış ortaya. birinci dünya savaşının ardından kısa süre sonra avusturya milli takımının tek hakimi olan meisl “wunderteam” olarak anılan takımın yaratıcısıdır. çeklerin “küçük gedikler oyunu” olarak adlandırdıkları verkaç ve duvar paslarının belirgin unsurlar olarak öne çıktığı oyun anlayışını uygulayan wunderteam, hiç kupa kazanamamasına karşın ikinci dünya savaşı öncesinin en görkemli takımı olarak anılıyor. 16 mayıs 1931 de viyana da aldıkları 5-0 lık galibiyet, iskoçların kıta avrupasında aldıkları ilk yenilgi olarak geçmiş kayıtlara. wunderteam, 1934 dünya kupası yarı finalinde ve bu güne kadar, avusturya nın çıkabildiği tek final olan 1936 olimpiyat oyunları finalinde iki kez pozzo engeline takılınca oynadığı güzel oyunu bir kupa ile taçlandıramamış. wunderteam in sahadaki beyni “der papierene” lakaplı matias sindelar o kadar popülermiş ki, ikinci dünya savaşı gerginliğinin tüm izlerini taşıyan bir yıl olan 1939 da, ancak büyük liderler için düzenlenenlere benzeyen cenaze törenine 20 bin kişi katılmış ve uzun yıllar ölüm yıldönümü anılmış.

    1930 larda italyan milli takımının başında olan vittorio pozzo, 2 3 5 üzerinde biraz oynayarak italyanların metodo adını verdikleri bir diziliş çıkarır ortaya. manchester united ın santra haf ı charlie roberts ı izlerken, daha ofansif bir santra haf(orta üçlünün ortasındaki oyuncu) fikri oluşmuş pozzo nun kafasında. ancak o dönemde daha çok savunmanın bir parçası olarak görülen orta sahada yapılacak böyle bir değişikliğin savunmada yaratabileceği sıkıntıları da göze almak istemeyen pozzo çözümü, top rakibe geçtiğinde iki iç forvetini biraz daha orta sahaya doğru yaklaştırmakta bulmuş. böylece ortaya 2 3 2 3 olarak ifade edebileceğimiz, takımın çok hızlı bir şekilde atağa çıkmasını sağlayan bir sistem çıkmış. pozzo nun metodo su italya’ya 1934 italya dünya kupası nı getirmiş. uruguay da maracana’da brezilya’yı yenip 1950 brezilya dünya kupası nı kazanırken metodo’ya çok yakın bir anlayışla oynamış. pozzo aynı dizilişle 1938 fransa dünya kupası nı da almış ancak bu kez orta sahanın ortasında daha kesici, daha çok top çalan bir oyuncu yerleştirip, bunun doğal bir sonucu olarak kontra atağa daha da yatkın bir yapıyla. italyanlar bu stili sistema olarak adlandırmışlar ve 1940 larda pek çok italyan takımı sistema yı kullanmış.

    1925 yılında ofsayt kuralı değişir. artık 3 yerine 2 savunmacı ofsaytı bozmak için yeterli olacaktır. 1925 aynı zamanda, herbert chapman ın üst üste iki kez şampiyon yaptığı ve o yıl da şampiyon olarak ingiltere de üst üste 3 kez şampiyon olan ilk takım ünvanını kazanacak olan huddersfield town dan arsenal e geçtiği yıldır. chapman ın arsenal’e ilk transfer ettiği oyuncu olan charlie buchnan, ilk maçtan önce chapman a takımın orta sahasının ortasında oynayan(santra haf) john butler ı defansın göbeğine koymasını önerir. chapman bunu dikkate almaz. buchnan her maçtan sonra aynı şeyi söylemekten bıkmış olacak ki, beşinci maçta newcastle united karşısında alınan 7-0 lık mağlubiyetten sonra sunderland e geri dönmek istediğini söyler. chapman ın yanıtı şöyle olmuş: “pazartesi günü west ham united karşısında sahaya çıkıyorsun. ne istediğini biliyorum ve bunu tartışmak için özel bir toplantı yapacağız”. chapman, orta sahanın göbeğindeki oyuncuyu defansın ortasına koyar ve ona stoper görevi verir, santra haf ın adı aynı kalmış, rolü biraz değişmiştir. eskiden defansın ortasında olan iki oyuncusunu biraz kanatlara doğru çeker, sağ bek ve sol bek kavramlarını yaratır. artık rakibin kanat oyuncularını onlar karşılayacaktır. orta sahanın iki yanındaki oyuncularını göbeğe yaklaştırır ve onlara da savunmada rakibin iç forvetlerini kontrol etme görevini verir. hücum hattında bir değişikliğe gerek görmez. böylece ortaya 3 2 5 olarak numaralandırabileceğimiz bir diziliş çıkar ki bu diziliş wm olarak adlandırılır. takım west ham maçını 4-0 kazanır. ancak chapman ın sistemin işleyişini oturtup doğru oyuncuları bulması biraz zaman alacaktır. 1930 ların ortalarında wm tüm ingiliz takımlarının standart dizilişidir ve diğer ülkelerde de yayılmaya başlamıştır. ingilter’de ilk kez gece maçı fikrini ortaya atan, oyuncuların sırtlarına numara konmasını öneren chapman, 1934 yılı ocak ayında, arsenal in ingiltere de üst üste üç kez şampiyon olan ikinci takım ünvanını almasına bir kaç ay kala ölür. meydana getirdiği yeni formasyon, 1950 lerin sonlarına kadar hüküm sürecektir.

    chapman’ın wm ile çözdüğü sorun hakkında kafa yorup alternatif çözüm geliştiren bir başka futbol adamı ise karl rappan. 1932 de isviçre’de servette takımını çalıştıran avusturyalı antrenör biraz daha farklı yaklaşmış probleme. rappan, asıl problemin, başta santrfor olmak üzere, forvet oyuncularının rakibinden kurtulduğu anda gol pozisyonuna girmesi olduğu kanısına varmış ve kafasında savunma ile kalecinin arasında ekstra bir oyuncu fikri gelişmeye başlamış. rappan, yeni geliştirdiği sisteme kilit anlamına gelen “verrou”, savunma ile kalecinin arasındaki ekstra oyuncuya ise “verrouller” adını vermiş. sonraları nereo rocco defans ile kaleci arasındaki ekstra oyuncu kavramından catenaccio yu yaratacaktır. ancak rappan ın fikri asla catenaccio gibi bir katı savunma anlayışı değildir ve futbolun pozitif yönde ilerlemesi için çaba harcayanlara da bazı özellikleri ile yol gösterici olmuştur. rappan ın sistemi, dönemi için oldukça karmaşık bir yapıya sahip. ayrıca, dönemin standartlarının üzerinde bir kondisyon ve takım içi anlayış gerektiriyor. bu sebeplerden ötürü de servette ve yine rappan’ın başında olduğu dönemdeki isviçre milli futbol takımı dışında pek uygulama şansı bulamamış. rappan, forvet oyuncularından topu kaptırdıkları anda rakibe baskı yapmalarını istemiş ki bu bir ilk. bunun rakibin hücuma çıkışını yavaşlatarak kendi takımına zaman kazandıracağını düşünen rappan, bu esnada sağ iç ya da sol iç forvetinden, orta sahanın sağındaki ya da solundaki oyuncusunun yerini almasını, yeri iç forvet tarafından doldurulan orta saha oyuncusundan savunmadaki bir oyuncusunun görevini üstlenmesini, bu oyuncunun da kendi savunma hattı ile kalecisi arasında pozisyon almasını istemiş. oyuncuların birbirlerinin pozisyonuna geçmeleri de bir ilk. günümüz için karmaşık değil, fakat dönem koşulları düşünüldüğünde oldukça sofistike, yüksek oyun zekası gerektiren ve uygulaması çok zor bir plan bu. isviçre kilidi almanya yı 1938 fransa dünya kupası nın dışına atmayı başarmış, 1950 brezilya dünya kupasında brezilya ile berabere kalmış. 1950 finalinde uruguay, pozzo’nun metodo’suna rappan’ın verrou’sunu ekleyerek elde etmiş zaferi.

    karl rappan’ın savunma ile kaleci arasına koyduğu ekstra savunma oyuncusu, italya’da triestina takımını çalıştıran nereo rocco ya bambaşka bir fikir için ilham vermiş. o dönemde büyükler ile küçükler arasındaki fark italya da çok daha büyük. triestina ise bir önceki sezonda ligi yirminci sırada bitirip federasyon kararı ile ligde kalabilmiş, son derece zayıf bir takım. rocco, rappan’ın sadece top kaybedildiğinde ortaya çıkan serbest defans oyuncusunu tüm oyuna yayar. diğer 3 savunma oyuncusu rakipleri olan sağ iç forvet, sol iç forvet ve santrfor ile adam adama oynarken, libero da arkalarında onları izler, gerektiğinde markajı savunma oyuncusu ile birlikte yapar, savunma oyuncularının hatalarını kapatır, savunmadan seken topları toplayıp oyuna sokar. temel hücum planı da olabildiğince çabuk kontra atak yapmaktır. triestina sezonu, üst üste dördüncü kez şampiyon olarak bitiren ve ertesi sezon bir uçak kazasında tüm takımı kaybedecek olan torino nun arkasından ikinci sırada tamamlayıp müthiş bir sürprize imza atar. rocco daha sonra padova takımını çalıştırır. orada da padova için rüya sayılacak başarılar elde eder. bu arada, o dönem için parasal imkanları juventus ve ac milan ile sıkı rekabete girebilecek durumda olmayan inter milan da alfredo foni, temelinde sağ kanat oyuncusu gino armani’yi orta sahaya çekerek başladığı bir varyasyonla kendi catenaccio sunu yaratıp 50 lerde şampiyonluklar kazanır. padova’dan ac milan transfer edecektir rocco yu. rocco ac milan ı ilk sezonunda şampiyon yapar. ertesi sezon, bela guttmann ın sezon ortasında ayrıldığı benfica’yı, bir ispanyol takımının olmadığı ilk şampiyon kulüpler kupası finalinde yenerek italya’yı şampiyon kulüpler kupası ile tanıştıran antrenör olacaktır. italya’da catenaccio hızla yaygınlaşır. büyük takımlar da ilaç olarak catenaccio kullanmaya başlarlar. inter’in fas doğumlu arjantinli antrenörü helenio herrera, inter milan’a tüm zamanların en etkili ve katı catenaccio’sunu uygulatır. herrera, dört defans oyuncusundan rakibin dört oyuncusuna yapışmalarını isteyip arkalarına bir de libero çeker ve şampiyonluklar kazanır. “önce güvenlik” anlayışı tüm italyan futboluna yayılır, defansif taktikler dışında hiç bir şey üretilmez uzun süre. 1980 lerde arrigo sacchi nin ac milan’ın başına gelmesine kadar da böyle devam eder. bu arada ilginç bir not da kuzey kore’nin 1966 ingiltere dünya kupası nda italyanları catenaccio ile yenip çeyrek finale kalması. günümüzde catenaccio nerede ise negatif futbol anlamında bir deyiş. takımlar, olağanüstü şartlar oluşmadığı sürece catenaccio uygulamaya sıcak bakmıyorlar. 1967 deki şampiyon kulüpler kupası finali iyiler ile kötülerin maçı olarak geçmiş literatüre. catenaccio oynayan inter kötüler, atak bir futbol oynamak isteyen celtic ise iyiler olarak adlandırılmış. ve iyiler kazanmış. herrera’nın kendisini eleştirenlere “bana iyi futbol oynatmam için değil, kazanan bir takım yaratmam için para ödüyorlar” yanıtını verdiği biliniyor. catenaccio yu yaratan adam olan nereo rocco’nun şu sözleri ise, işlerin nereden nereye geldiğini özetlemesi açısından pek manidar geldi bana: “yalnız biz(padova) gerçek catenaccio yu uyguladık. diğerleri sadece defansif futbol oynadılar.”

    wm ile defansın göbeğine gelen fiziği kuvvetli savunma oyuncusu, onunla baş edebilecek güçte bir forvet oyuncusu ihtiyacını da yaratmış takımlar için. bu gelişme, en çok da voros lobogi(sonradan mtk) isimli macar takımını çalıştıran marton bukovi için sorun olmuş. elinde böyle bir forveti olmayan bukovi, bu soruna çok basit, ama kendisinden sonraki futbolu çok ciddi bir şekilde ekileyecek olan, dahiyane diyebileceğimiz bir çözüm getirir. wm in m ini ters çevirip onu ww yapar, yani karşısındaki savunma oyuncusu ile fizik olarak başa çıkamayan beşli forvetin ortasındaki oyuncusunu biraz geriye çeker ve onun görevini sağ iç ve sol iç forvetlerine verir. bu 3 3 4, daha doğrusu 3 2 1 4 olarak ifade edebileceğimiz bir diziliştir.bir de bu üç oyuncusundan hareket halinde ve paslaşarak oynamalarını ister. ilk kez üç oyunculu duvar paslarını ortaya çıkaran bukovi nin çözümü, rakip defans oyuncularının her biri için tam olarak bela niteliğinde bir hamledir. savunma oyuncuları adamlarını savunduklarında alanları, alanlarını savunduklarında adamları boş kalmaktadır. rakip forvet sayısı bir eksilmiş gibi görünmesine rağmen artık hepsinin bir yerine iki sorumluluğu vardır. gustav szebes bu anlayışı daha da geliştirerek efsanevi macar milli takımı nda uygular. daha fazla ve daha kalabalık ve karmaşık paslaşmalar, daha fazla yer değiştirmeler, herkese eşit yük binmesini amaçlayan, szebes’in “sosyalist futbol” dediği bir düzen vardır macar milli takımında. kaptan ferenc puscas “atağa çıktığımızda ya da savunmaya geçtiğimizde bunu hep birlikte yapardık. biz, total futbol un prototipiydik” sözleri ile anlatmış oyunlarını. macar milli takımı, yerden oynanan oyunu her zaman “halı futbolu” tanımıyla küçümseyen ingilizlere 1953 yılında wembley de aldığı 6-3 lük galibiyetle ilk iç saha yenilgisini tattırır. ingiliz milli takımının o gün sahada yer alan oyuncularından biri olan sir tom finney “araba atlarına karşı yarış atları gibiydi. o güne kadar hiç görmediğimiz taktiklerle oynayan, gördüğüm en iyi milli takımdı” derken, defansın ortasında oynayan harry johnston, otobiyografisinde “su katılmamış çaresizlik” ifadesini kullanmış o günkü halleri için. ertesi yıl budapeşte ye yüzbin bilet için bir milyona yakın macarın başvurduğu rövanş için gelen ingilizler, bu kez 7-1 lik bir yenilgi ile döner evlerine. macar milli takımı 27 galibiyetle taçlanan 31 maçlık bir yenilmezlik serisi yakalayacaktır. kayıtlara battle of berne olarak geçen, brezilya’ya karşı oynadıkları 1954 isviçre dünya kupası çeyrek finalinde önemli kayıplar veren magical magyars, grup maçlarında 8-3 yendikleri batı almanya ile finalde karşılaşırlar. top yuvarlaktır, “maç 90 dakikadır”, “bir sonraki rakip her zaman en zor rakiptir” gibi klişeleri futbola yerleştiren, rakipleri hakkında tuttuğu defteri ile de meşhur joseph sepp herberger vardır almanların başında. grup maçına ilk onbirinden sadece üç oyuncusuyla çıkıp bol bol not tutan herberger, finalde ilk 8 dakikada 2-0 geriye düşmesine rağmen 3-2 lik skorla aranycsapat’ın elinden dünya kupasını kapıp das wunder von bern in mimarı olur. szebes durumu “kötü şans” olarak açıklar. kaleci gyula grosics in neredeyse dördüncü bir savunma oyuncusu gibi oynadığı, santrforlar ferenc puskas ve sandor koscis in geriye doğru çekilmiş santrfor nandor hidegkuti ile muhteşem bir üçlü oluşturduğu macar takımı yeniden 18 maçlık bir yenilmezlik serisi yakalayacak, 1956 yılında türkiye karşısında alınan 3-1 lik yenilgi ile kırılan bu serinin ardından aynı yıl macaristan a giren sovyet tankları soğuk savaşın dondurucu örtüsünü örtecektir takımın üzerine.

    rakamlarla ifade edilen ilk diziliş 4 2 4. 1950 lerin başında brezilya milli takımı antrenörü olan flavio costa, “diagonal sistem” adını verdiği sistemini “o cruzeiro” gazetesinde bir makalede şemalar yardımı ile açıklamış ve 4 2 4 terimini de ilk kez burada kullanmış. makale, brezilyalılar için uzun tartışmaların başlangıcı olmuş. yine o dönem futbolun halk arasında en çok konuşulan konulardan biri olduğu macaristan’da da bu fikirler tartışılmaya ve benzeri bir dizilişler denenmeye başlanmış. 4 2 4 e yol açan değişimi başlatan kişi, hiç kuşkusuz marton bukovi. bela guttmann ın ve zeze moreira’nın da bu dizilişin gelişiminde ciddi payı var. gustav szebes’in efsanevi macar milli takımı, 4 2 4 e çok yakın bir diziliş ile yer almış sahada. belki de onları 4 2 4 dizilişinden ayıran tek şey, szebes’in joseph zakarias’ı kullanış biçimi olmuş. kulüp düzeyinde ilk olarak flamengo nun paraguaylı antrenörü fleitas solich üçlü defansın solundaki bekini defansın göbeğine, orta sahanın göbeğindeki oyuncularından soldakini sol beke, sağ iç forvetini de orta sahaya çekerek 4 2 4 uygulamış. santos ve sao paolo da 4 2 4 e ilk geçen kulüplerden olmuş. arjantin ve uruguay daki kulüp takımları da zaman içerisinde 4 2 4 oynamaya başlamışlar. ancak brezilya da geçiş çok çabuk gerçekleşirken arjantin ve uruguay takımlarının bazıları için bu sürenin 10 yılı bulduğu görülüyor. 4 2 4 blokları netleştirerek takım yapılarının basitleşmesini ve organizasyonun akılcılığını getirir. iç forvet kavramı ortadan kalkar. özellikle, göbeğinde birbiri ile işbirliği halindeki ikili ile dörtlü defans çok daha dengeli ve güvenli bir yapı olarak göze çarpar. orta sahadaki iki oyuncuyu istisna tutarsak, oyuncuların kollamaları gereken alanın azalışı, işlerin çok daha hızlı yürüyebilmesine olanak verir. teknik becerilerdeki gelişimle ve oyunun artan temposuyla mükemmel bir biçimde örtüşmüş bir diziliştir. 1958 isveç dünya kupası ndan sonra çok büyük bir hızla yayılır, ancak 60 ların ortalarında terk edilecektir. temelde “altı kişiyle savunma altı kişiyle hücum” ve “iyi savunma daha iyi hücumu getirir” mantığıyla oluşan 4 2 4 fikri brezilya ya 1958 ve 1970 dünya kupalarını getiren taktik olmuş. normalde 1970 meksika dünya kupası na takımı saldanha götürecektir. devlet başkanı general emilio medici’nin basına, dario’nun takımda olması gerektiğini söylemesine, yine basın yolu ile “ben onun kabinesine karışmıyorum, o da benim takımıma karışmasın” yanıtını verir saldanha. general, göreve 1958 ve 1962 de oyuncu olarak kupayı kazanan mario zagallo yu getirtir. zagallo, 1958 de oyuncu olarak, hücumda 2 4 4 e dönüşen 4 2 4 ile kazandığı dünya kupasını 1970 de teknik direktör olarak tekrar dirilttiği 4 2 4 ile kazanır. ancak seleçao nun 1970 de kazandığı dünya kupasında oynadığı 4 2 4, zaman zaman 3 1 6 ya, zaman zaman da 2 1 7 ye dönüşen, beklerin de çılgınca hücuma katıldığı bir 4 2 4 olarak değerlendiriliyor. ve lütfen bu 3 1 6 ile 2 1 7 yi aklımızda tutalım.

    1960 ların başlangıcında 4 2 4 ve 3 3 4 dizilişlerinin hakimiyetleri git gide yükselmiş. o güne kadar uygulanan dizilişlerle karşılaştırıldığında 4 2 4 son derece rahat uygulanabilir bir sistem ve temelinde ofansif oyun anlayışı yatması benimsenmesini kolaylaştıran bir unsur. bill nicholson yönetimindeki tottenham hotspur, 3 3 4 ile, ilk 11 maçını da kazanarak başladığı ligi 1961 yılında 115 gol atarak kazanırken, fa cup ı da alarak, ingiltere’de yirminci yüzyılın ilk double’ını yapar. ancak 4 2 4 daha yaygındır. 1962 yılında şili’de düzenlenen dünya kupası’nda, brezilya antrenörü aimero moreira, şili’nin zorlayıcı koşullarını da düşünerek yaşlanan takımını biraz daha dengeli bir oyun yapısına büründürmek amacı ile sol açık zagallo’yu orta sahaya çeker ve 4 3 3 oluşturur. 3 lü oluşu orta sahanın etkinliğini artırmanın yanısıra, daha merkezi bir yerleşimle kanat beklerinin etkin ofansif çıkışlarına da olanak tanımaktadır. brezilya yine dünya kupasını kazanacak, 4 2 4 de olduğu gibi 4 3 3 de yine bütün dünyada kopyalanacaktır. bu kopyalama işlemini yaparken italyanlar biraz daha farklı bir yöntem geliştirip, wm den türettikleri bir 4 3 3 yaratmışlar. 1974 yılında batı almanya’da batı almanya, 1978 de arjantin’de arjantin ve 1982 de ispanya’da italya, 4 3 3 ile dünya kupasını kazanacaklardır. yalnız, zagallo bu orta sahaya çekilmesi işine biraz bozulmuş olacak ki, 1970 meksika dünya kupası nın başlamasına 3 aydan daha kısa bir süre kala başına geçtiği brezilya’yı –biraz da mecburiyetten- çılgınca hücum eden bir 4 2 4 ile sürecektir sahaya.

    1966 ingiltere dünya kupası, yeni bir dizilişi armağan edecektir dünya futboluna. ingiliz milli takımının başında alf ramsey vardır. ramsey, third division south’dan 1955 yılında aldığı ipswich town takımını 1962 de, lige çıktığı sezonda ingiltere şampiyonu yapmıştır. 1963 yılında ingiliz milli takımının başına getirilir. 1966 çeyrek finalinde, arjantin karşısında yeni dizilişi tanıtır dünyaya: 4 4 2. ancak ramsey’in ilk dönemde “penguin formation” tanımı ile iğnelenen düzeni, günümüzdeki 4 4 2 den çok farklıdır. ramsey, kanat oyuncuları ile ünlü ingiliz futbolunda kanatları olmayan bir takım sürmüştür sahaya. 4 lü defansın ortasında bir stoper, arkasında bir süpürücü oynar. 4 lü orta sahada kanat yoktur. oyunculardan birisi ikili forvetin arkasında, diğeri de defansın önünde. sir alfred ramsey, ilk cm de anchor, son versiyonlarda defensive midfielder olarak karşımıza çıkan bu oyuncuya screen man demiş ve ona orta sahadan sekecek topları toplayıp oyuna sokma, bazen de markaj görevini vermiş. ilk cm de supporter, sonraları attacking midfielder olarak karşımıza çıkan, forvetin arkasındaki oyuncuya da diamond demiş ki zannedersem diamond formation adı da buradan geliyor. ve “wingless wonders” turnuvayı kazanmış. defansif avantajları, orta sahada topu tutmayı ve oyuna hükmetmeyi kolaylaştırması, iki forvetin kolaylıkla desteklenebilmesi gibi nitelikleri 4 4 2 nin hızla yaygınlaşmasını ve 4 3 3 ün elinden en yaygın diziliş ünvanını almasını sağlayacaktır ileriki dönemde.

    uzunca bir süre yeni bir diziliş gelmeyecektir futbol dünyasına. 1960 lara baktığımızda, belçika’dan anderlecht’in çok başarılı bir ofsayt taktiği uygulamasının dışında, bahsettiklerimizden başka pek bir şey göze çarpmıyor. ancak, 60 ların sonlarından başlayıp 70 lerde zirveye çıkan, bir diziliş ya da taktik olmaktan çok bir anlayış olarak parlayan total futbol çok önemli. total futbol, düşün gerçeğe dönüşmesi belki de. karl rappan ın verrou düzeninde bazı oyuncuların, topun rakipte ya da kendilerinde olmasına göre birbirlerinin görevlerini değişmeleri bir ilkti. ardından marton bukovi’nin defansları allak bullak eden, 3 forvet oyuncusunun birbirlerinin yerini alarak oynamaları yaklaşımı geldi. herkesin üzerine eşit yükün düştüğü bir sosyalist futbol amaçlayan gustav szebes macar milli takımında bunu çok daha üst noktalara taşıdı. ancak, wunderteam’in yaratıcısı hugo meisl’in kardeşi olan ve yirminci yüzyılın en saygın avrupalı spor yazarlarından biri olarak kabul edilen willy meisl in, “futbol devrimi” isimli kitabında bahsettiği, yalnızca yüksek zekalı ve çok yönlü oyuncularla uygulanabilecek, herkesin her görevi yapabildiği bir futbol anlayışını ortaya koyabilmek ilk kez hollandalılar tarafından başarılabilecekti. rinus michels, 22 ocak 1965 günü hollanda’da ajax ın başına geçer. takımın durumu iyi değildir. ancak michels, savunma oyuncularının hücum, hücum oyuncularının savunma yapabildiği ve kaleci hariç her bir oyuncunun diğerinin yerini doldurabildiği bir takım yaratma amacındadır. dayanıklılıkları yüksek, çok yönlü ve birbirini çok iyi anlayabilen oyuncuları gerektiren bu sistemi hayata geçirmeyi başaracaktır rinus michels. 1966, 67, 68 ve 70 yıllarında hollanda ligini, 1971 de avrupa şampiyon kulüpler kupası nı kazanır ajax. michels 1971 sezonu sonunda barcelona ya gider ancak yarattığı takım 1972 ve 73 yıllarında da avrupa şampiyonu olacak, bu arada total futbol anlayışı batı almanya tarafından da uyarlanacaktır. 1974 dünya kupası elemelerine çek hoca frantisek fadrhonc yönetiminde girip ancak gol avrajı ile finallere kalmaya hak kazanan hollanda milli takımının başına rinus michels geçer ve "totaal voetbal" anlayışını çok kısa sürede takıma yerleştirir. finalde total futbolun yaratıcısı hollanda ile onlara yakın bir anlayışla oynayan batı almanya karşı karşıya gelir. hollanda’nın saha içerisindeki lideri “sarı fare” johann cruyff, batı almanya’nın saha içerisindeki lideri ise “kaiser” franz beckenbauer dir. maçı almanlar kazanır. hollanda “kaybedenlerin en iyisi” olarak geçer kayıtlara. total futbol, gerektirdiklerinin zorluğundan ve cruyff ya da beckenbauer gibi saha içerisinde takımlarını ikinci bir teknik direktör varmışçasına yönetebilen oyuncuların pek olmayışından sessiz sedasız çekilir sahneden zamanla. ancak hiç kimse rinus michels i ve onun hollanda’sını unutmayacak, fifa michels’i 1999 yılında “yüzyılın teknik adamı” ödülü ile onurlandıracaktır.

    beckenbauer üzerinde biraz durmak gerekli. beckenbauer, libero kavramını yeniden yorumlamış, bambaşka bir noktaya taşımıştır ve bu açıdan dünya futboluna katkısı çok önemlidir. verrou’da, catenaccio’da, ingilizlerin 4 4 2 sinde libero, defansın arkasında bir süpürücüdür. beckenbauer, bu pasif süpürücüyü oyuna hükmeden bir oyuncu kimliğine sokmayı başarmış olan kişi. fifa, kaleciye pas uygulamasının günümüzdeki şekline geleceğini açıkladığında o dönemde barcelona’nın başında olan cruyyf, kalecinin taçtan gelen topu tutamamasın saçma olacağını, kendileri gibi bazı takımlarının taçları kaleciye kullanıp, degaj yoluyla topu hızlı bir şekilde oyuna sokarak tempoyu ve seyir zevkini arttırdıklarını söyleyerek itiraz etmişti. bunun üzerine fifa, bir maçta topun genelde 50-60 dakika arasında oyunda kaldığını ve bunun ortalama 12 dakikasında kalecilerde olduğunu, 6 dakikalık bu ortalamaya yaklaşabilen bir oyuncu olmadığını belirtmiş ve eklemişti: bir istisna var, top beckenbauer’de kaleciden de daha uzun süre kalmış. ayrıca, zagallo’dan sonra dünya kupasını hem oyuncu hem de teknik adam olarak kazanan ilk ve şimdilik tek kişidir.

    4 4 2 den 18 yıl sonra, 1984 avrupa futbol şampiyonası nın hemen öncesinde, bir sonraki basamağın ne olacağına dair işareti ev sahibi fransa takımının teknik direktörü michel hidalgo verdi. hidalgo, şampiyonadan kısa bir süre önce turnuvada 3 5 2 de oynayacaklarını açıklamış, herkes bu 3 5 2 hakkında fikir yürütmeye başlamıştı. o sıralar bir çocuk olan ben dahil; 3 defans, 5 orta saha ve 2 forvet olacağını biliyorduk, ama nasıl? hidalgo, turnuva boyunca kendi yöntemini zaman zaman gösterdi bize. orta sahadan fernandez i savunmanın arkasına libero olarak çekiyor, orta sahanın ortasına gelen 3 oyuncusunun yanına kanat savunucularını çıkararak 5 kişilik bir orta saha elde ediyordu. ancak hidalgo, bu dizilişi git gide kullanmamaya başladı. pek çok yorumcu uygulanabilir olmadığını söylüyor, kimileri 3 kişilik defansın intihar olduğundan, kimileri ise elinde michel platini yoksa sistemin yürümeyeceğinden dem vuruyordu. zor olmalıydı ki 3 5 2 yi görebilmek için 2 yıl beklememiz gerekti. 1984 yılında arjantin takımının başına geçen carlos bilardo takımın 3 5 2 oynayacağını açıkladığında çok büyük tepki alır. ilk hazırlık maçlarında sonuçlar hiç de hoş değildir. ancak bilardo, herkesin 2 forvetle hücum ettiği bir ortamda bu iki oyuncuyu adam markajı yapan 2 stoper ile eşleştirip arkalarına koyduğu bir libero ile güvenli bir savunma sağlayacağına ve tasarruf edeceği bir oyuncuyu forvete değil de orta sahaya koyarak bu bölgede kazanacağı üstünlük ile oyunu domine edebileceğine inanmaktadır. üzerinde iyice çalışarak ideal bir 3 5 2 nin detaylarını kurgulamaya, rolleri belirlemeye ve bu rollere uygun oyuncuları bulmaya odaklanır. 3 5 2 oynayan arjantin 1986 meksika dünya kupası nı alır. tüm kuşkulara karşın başarılı bir şekilde işleyen sistem o kadar popüler bir hale gelir ki, 1990 italya dünya kupası na “milli sistem” 4 4 2 ile başlayan ingiliz milli takımında, başını avrupa’da oynayan waddle ve lineker’in çektiği bir 3 5 2 isyanı çıkar. “son kale” ingilizler de 3 5 2 oynayacaktır hollanda karşılaşmasından başlayarak. bu değişim ingilizlere yaramış olacak ki, kendi evlerinde oynadıkları 1966 yı istisna tutarsak ilk kez bir dünya kupasında yarı finale gelirler. ancak, penaltılarla almanlara kaybederler. karşılaşmadan sonra kendisine 3 5 2 vs. 4 4 2 meselesi sorulan lineker o meşhur yanıtını verir: “futbol aslında basit bir oyundur, ortada mücadele eden 22 oyuncu, 1 top, 2 de kale vardır ve sonunda hep almanlar kazanır”. zamanla 3 5 2 egemenliğini kaybetti. kulüp takımları için hem defansta hem ofansta verimli bir şekilde kullanabilecek kanat oyuncusu bulmak sorunlardan biriydi ki bulunsa bile bu kez de oyuncunun bunu tüm sezon boyunca yapma yükünü kaldırabilmesi sorunu ortaya çıkıyordu. savunmanın arkasındaki liberonun oyuna katılması çok büyük riskleri beraberinde getirebiliyor, katılmaması durumunda ise bir kişi eksikmiş gibi mücadele etmek zorunda kalınıyordu. bir diğer savunma sorunu da, iki stoper adam adama oynadıkları rakip santrforların peşinde iken savunmada oluşabilen boşluklardı. ancak orta sahaya eklenen fazladan bir oyuncu kolay vazgeçilebilecek bir şey değildi. alman takımları, beckenbauer’in yarattığı güçlü ve oyuna hükmeden libero geleneğinden gelen liberolar ve futbol geleneklerinden gelen yüksek kondisyon avantajları sayesinde sezonu kaldırabilen kanat oyuncuları çıkarmayı becererek bu dizilişi uygulama konusunda en uzun süre direnebilenler oldular.

    carlos alberto parreira ile yardımcısı mario zagallo, 1994 abd dünya kupası finallerinde yeniliklerini tanıttılar dünya futboluna. 3 5 2 nin sorunlarının farkında olan ve belki de gündüz sıcağında oynanacak maçlarda turnuva boyunca tek kanat oyuncusunun yeterli olmayacağını çok önceden düşünen teknik ekip, 1986 da arjantin’e karşı bazı takımların denediği ancak sonuç alamadığı bir düşüncenin, doğru uygulandığında iyi sonuç vereceğini düşünmektedir: savunma ile orta saha arasında bir oyuncu. ancak bu oyuncu, ne alf ramsey in screen man i gibi bir süpürücü ne de 86 da denendiği gibi bir markajcı olmayacaktır. alan oyununu iyi bilen, gerektiğinde savunmanın arasına yerleşebilecek, mücadeleci, savunmada kazanılan topları çabuk ve isabetli bir şekilde oyuna sokabilecek, iyi top kullanan bir oyuncu olmalıdır. bu iş için biçilmiş kaftan olan carlos dunga vardır ellerinde. 1970 de kanat savunucuları çılgınca hücuma kalktığında orta sahada clodoaldo’nun gayrı ihtiyari yapmaya çalıştığı şey, artık tanımları yapılmış, sistem içerisine oturtulmuş bir görevdir. brezilya geleneği olan, kanat savuncuları ataklara katılan bir dörtlü alan savunması uygulanacaktır. bir bakıma, 3 5 2 de savunmanın arkasında oynayan liberoyu, savunmanın önüne almış ve daha aktif bir karaktere büründürmüştür parreira. eski fifa başkanlarından joao havelange şöyle bir anısını anlatmış: “kupadan sonra bir sempozyum düzenledim ve parreira’dan bana yardımcı olmasını istedim. parreira bunu kendi konferansına çevirdi. konuşmasını bitirdiğinde hemen yanına gelen biri şunları söyledi: ben, ingiliz futbol federasyonundanım. sadece şunu söylemek isterim ki konuşmanızdan sonra dünya kupasını neden brezilya’nın kazandığını anladım.”

    profesyonel olarak hiç futbol oynamamış olan, 1970 yılında kondisyoner olarak brezilya milli takımı kariyerine başlayan parreira’nın yeniden şekillendirdiği ön libero günümüz futbolunda temel taşlardan biri. birden fazla ön libero kullananan pek çok üst düzey takım var. ayrıca ön libero, “man in the hole” denen, tek forvetin arkasında oynayan oyuncu tipini de yeniden diriltti. örneğin, juventus takımında trezeguet’nin arkasında del piero’yu, hatta zaman zaman nedved ile birlikte del pierro’yu ikili olarak bu pozisyonda izledik. brezilya, 3 5 2 ile 2002 dünya kupasını kazanırken de ön liberodan vazgeçmedi.

    günümüzde ise, üst düzey takımların hemen hepsi ilk kez 1950 lerde brezilyalıların kullandığı dörtlü alan savunmasını benimsemiş durumdalar. tek ya da çift ön liberolu dizilişler egemen. forvet pozisyonunda ise bazıları tek, bazıları çift oyuncu kullanmayı tercih ediyor. burada anılmış olanların dışında da pek çok diziliş var. kaleci dışında herkesin forvet olduğu bir anlayışla başlayan oyun, bazı takımlar için tek forvete kadar düşmüş durumda. ne olursa olsun, futbolun seyrine yön vermiş olan bu insanların hepsi de takdire şayan. mehedi hassan'a göre hepsine nobel ödülü vermeli. ancak hiç birisi hayalara top gelmesi konusunda halkını eğitmek için yoğun çaba gösteren norveç hükümeti kadar değerli değil.

    not: konu ile ilgili mesajlarıma yanıt veren arvo, parma maniac, ve willy van der kerkhoff a çok teşekkürler.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap