6 entry daha
  • şule çet'in otopsi raporu üstüne düşünürken çağrışımlarım beni bu başlığa getirdi.

    seneler önce nur birgen isimli adli tıp uzmanı, kanser hastalarının tedavisinin cezaevinde sürdürülebileceğini, açlık grevi sonrası gelişen wernicke korsakoff sendromu hastalarının iyileşebileceğini iddia ediyordu, öte yandan ibrahim şahin'i cezaevinden kurtaran raporun altına imzasını atmıştı.

    bugün ise şule çet'in iki otopsi raporu arasında devasa farklar olduğunu okuyorum. ilk raporu yazan hekim, bir kadının bir erkekle tenha bir yerde içki içmeyi kabul etmişse cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılacağını belirtmiş meselâ. peki böyle bir beyanda bulunan bir adli tıp hekiminin raporuna nasıl güvenebiliriz?

    bunlar bana hekimliğin ne kadar güçlü ve ne kadar hassas bir pozisyon olduğunu tekrar anımsattı. adli tıp, adaletle direkt bağlantısı nedeniyle en hassas olan dallardan biri elbette ama mesela kadın doğum? psikiyatri? ve aslında akla gelebilecek tüm branşlar, hekimin nötr olmasını gerektiren birçok olayın vuku bulduğu yerler.

    örneğin homofobik bir hekim, kendisine başvuran eşcinsel hastaya nasıl davranıyor?
    muhafazakar bir kadın doğumcu, bekâr ve cinsel olarak aktif kadına nasıl davranıyor?
    kürtaj karşıtı kadın doğumcu, kürtajın yasal olduğu aralıkta kürtaj yapıyor mu?
    ahlakçı bir psikiyatrist, madde kullanan ya da cinsel bir perversiyonu olan hastaya nasıl davranıyor?
    liberal bir dermatolog, çarşaflı hastaya burun kıvırıyor mu?
    ırkçı bir dahiliyeci, mecburi hizmetini yaptığı ildeki kürt hastaya nasıl davranıyor?

    bu örnekler çoğaltılabilir. ben kişisel inançların ve tutumların muayene odasının dışarıda bırakılmasının şart olduğuna eminim. bununla ilgili aklınıza bile gelemeyecek çeşitlilikte örnekle karşılaştım. cezaevinden muayene için getirilen acımasız katiller, dağda psikoza girmiş teröristler, tecavüzcüler, son derece ekstrem cinsel perversiyonlar ile karşılaştım. beni rahatsız eden hikayeler dinledim. hep nötr olmaya çalıştım, kolay bir şey değil ama elimden geleni yaptım, umarım başarabilmiş, hastalarıma kötü hissettirip haklarına girmemişimdir. en azından bunun üstüne düşünüp gayret ettim, nötr olamıyorsam olabileceğine inandığım birilerine yönlendirdim diyebiliyorum.

    belki iyimser bir beklenti olacak ama zihnini esnetemeyen, hastanın karşısında kendisini bir kenara bırakıp hastayı odağa alamayan birisinin doktor olmaması, en azından klinik branş seçmemesi gerekiyor gibi geliyor bana. hatta iyi bir tıp eğitiminin bu aynayı öğrencilere tutması gerektiğine inanıyorum, iflah olmayacak kadar katı zihinlere bunu fark ettirmek, bu kişileri hastayla birebir ilişkinin olmadığı branşlara yönlendirmek hem hekimin kendisi hem de (ve daha önemlisi) hastalar için elzem bence.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap