31 entry daha
  • kara mizahı yeniden sevilen bir şarkı haline getirirken kullandığı notalar;

    ingiltere'nin brodway'i sayılan west end'de shakespeare'dan sonra aynı anda dört oyunu birden oynanan tek isim olması irlanda'lıları ira'nın vaadlerinden daha çok heyecanladırmış, çünkü tarihlerinde ilk kez ingilizler tarafından gıptayla incelenmişler. öncelikle bu ingilizlerin irlanda'ya karşı tutumu bir hayli ilginç olduğu kadar da yaygın bir tutum aslında toprak fetişizmi açısından. çoğu ingiliz oraya gitmez gelmez, insanını sevmez, kültüründen falan iğrenir ama güney irlanda'yı kaybettikleri için hüzün gözyaşları döküp, sabah uyandıklarında ilk iş 'kuzey irlanda hala bizde mi' diye sorarlar. sanki kuzey de giderse artık güneş batan imparatorluk olacaklarmış gibi. aralarında da iki meridyen falan var. bir ılımlı anarşist olarak en azından ulus devletlere karşıyım ama zorbalık, tahakküm, toprak fetişizmine daha çok karşıyım.

    neyse efendim, şimdi bu mcdonagh'lar aslında iki kardeş. büyüğü ve daha az tanınanı için (bkz: john michael mcdonagh). ironik bir şekilde ingiltere'de doğuyorlar ve sadece yaz tatillerinde irlanda'ya gidiyorlar. 18 civarına geldiklerinde ingiltere'deki işlerinden emekli olan ebeveynleri irlanda'ya geri dönme kararı alıyorlar ancak iki kardeş ingiltere'de kalıyor ve ebeveynlerini ziyaret etmek için ara sıra irlanda'ya gidip gelmeye devam ediyorlar. sanatlarını şekillendiren temel durum da ingiltere'de doğmuş, irlanda'ya gidip gelen iki irlanda'lı olmaları. pesimist kara mizah.

    kara mizah hep biraz pesimisttir de bunlarınki bir bütüncül bir pesimistlik. üstelik mizantropist bir pesimistlik de yok. onlara göre insan iyi ama çevresi kötü. din, ırk, fiziksel farklılıklar vs vs gibi insanı kötü olmaya iten sebepleri irdeler, bu sebeplerden dolayı kötü olmuş insandan ümit kesmememiz gerektiğini salık verirler genelde. kötülük o kadar rasyoneldir ki onunla savaşmak için bir o kadar rasyonel iyilikler bulamayıp kurtuluşu vicdan ve merhamet gibi duygularda ararlar.

    martin diyor ki, ingiltere'de tamamıyla birer irlandalı gibi irlanda'yı savunurduk. irlanda'ya gittiğimiz de ise ingilizler gibi onları eleştirirdik. sürekli bir mizansenin içindeydik ve bu da beni tiyatronun kapısına getirdi.

    abisi onun kadar cesaretli olamamış. martin ilk oyununu yazarken, aslında en az onun kadar farkındalığı yüksek ve belki ondan biraz daha tutarlı olan abisi michael onunla dalga geçmiş, oyunlarının bir halta yaramayacağını iddia etmiş. bu iddiası elinde patlayıp martin ingiltere'de büyük bir teveccühle karşılaşınca michael cesaretlenmiş ancak tiyatroyu yetersiz bulmaktaymış. daha geniş kitlelere ulaşma çabası senaryo yazarlığına götürmüş onu da.

    martin iyi bir tiyatro yazarıyken michael henüz kendini ispat edememiş bir yönetmen konumundadır. buna rağmen martin abisinin vesilesiyle doğru alanın sinema olduğunu fark eder ve 2004 yılında ilk sinema deneyimi 'six shooter' isimli kısa (çok da kısa değil ama) metraj filmiyle oscar alır.

    eğer o gün, o ödülü almasa abisiyle arasında süregelen ispat savaşından ötürü belki bir daha film yapmayacaktı ve dünya sineması kara komedinin ben deyim zirvesi siz deyin seçkin bir örneği olan in bruges'den mahrum kalacaktı. bazen bir ödül sadece geçmişi takdir değil geleceğe cesarettir. aslında çoğu zaman öyledir.

    in bruges'deki başarısı en çok da abisi michael'ı etkiler ve o da hemen the guard'ı çeker ki in bruges kadar olmasa da türünün nadir örneklerinden biri olur film. martin sıkılır artık bu kısır döngüden ve daha kompleks bir şeyler yapmak arzusuyla seven psychopaths'ı patlatır. fakat boyundan derin suda yüzdüğünü anlar, tarantino olmak o kadar kolay değildir, becket ve joyce'tan aldığı ilhamla devam etmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşir, film parça parça güzellikler ve özgünlükler içerse de ( özellikle açılış sahnesi ) bütünde bi anlam ifade etmez çoğu insana. michael, martin'in hatasından ders alıp iyice irlanda'nın içlerine kapanır ve calvary'i çeker, film tarzının takipçileri tarafından beğenilse de martin 'yok yok, bu da değil, tamam birden zıplayamayız ama yavaş yavaş daha evrensel sorunlara eğilmeliyiz' kanısıyla three billboards outside ebbing missouri'ye başlar ki yakın tarihli olduğu için filmin başarısı herkesin malumudur. oscar adaylığı, en iyi kadın oyuncu ve en iyi yardımcı erkek oyuncu oscarları.

    martin abimiz felsefesi açısından her ne kadar etkisi altında kaldığı kişilerin ve olayların etkisi altında biraz fazla kalmış gözükse de felsefesini anlatım şekli itibariyle abisinin de katkılarıyla dünyada sadece ikisinin yürüyebilecekleri bir yol açmış durumda. kara mizahı unutulmuş eski bir kitap olmaktan çıkarmakla kalmayıp ona çok kıymetli eklemeler de yaptı/lar. tebrik ve takdir ediyor, ilk fırsatta bir martin mcdonagh oyunu için tiyatroya gitmenizi öneriyorum. hemen hemen dünyanın her yerinde oynanmakta oyunları ve elli yıl sonra shakespeare'dan daha çok oynanıyor olacak.
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap