57 entry daha
  • adaletin nasıl oyun hamuru haline getirildiğini görmek istiyorsanız izlemenizi önerdiğim dizi. tabi sinirlerinize hakim olabilirseniz.

    bir tarafta parası olduğu için en iyi avukatları tutup adaleti satın alarak cinayet davasından paçayı kurtaran o. j. simpson, öbür tarafta paraları olmadığı için ortada bir tane bile somut delil olmamasına rağmen suçlu bulunan 5 genç. ne genci, çocuk hepsi çocuk!

    --- spoiler ---

    "somut delil olmamasına rağmen nasıl mahkum edildiler?" diye soracak olursanız tüm çocuklar gözaltındayken aç ve susuz bırakılarak psikolojik baskıyla itirafa zorlanıyorlar. suçlarını itiraf ettikleri takdirde eve dönebilecekleri söyleniyor. çocuklar da ne yapsın, yanlarında ebeveynleri yok, bir an önce eve gitmek istiyorlar, korkmuş vaziyetteler ve polislerin manipülasyonları doğrultusunda sözde suçlarını itiraf ediyorlar. ne kadar alçakça değil mi? amerika'da ırkçılığın geldiği noktayı sadece bu olaydan analiz edebilirsiniz.

    dizinin en çarpıcı noktası ise o dönemde trump'ın verdiği demeçlere yer vermesiydi. suçları ispatlanmamış 5 çocuğun idamını istemiş bildiğiniz. ilgili ilan şuradan görülebilir. belki o zaman ülkenin başında trump olsa 5 gencecik çocuk haksız yere idam edilecekti. ve bu adam şu an amerika'nın başkanı.

    1989 yılında suçlu bulunan 5 çocuk, 2002 yılında suçlarından beraat etmişler. 2014 yılında 41 milyon dolar tazminat almışlar. 41 milyon doların karşılığı ıslah evi ve hapishanelerde geçirilen yıllar, şartlı tahliye yıllarında toplum tarafından tecavüzcü olarak görüldükleri için yaşadıkları psikolojik baskılar ve çok daha fazlası... değil 41 milyon, 41 milyar dolar verseler dahi geri döndürülemeyecek acılar.

    dizide en çok etkilendiğim karakter korey wise oldu. hem kendisini canlandıran oyuncunun müthiş performansı hem de yaşadıkları ve dik duruşu nedeniyle. yeri gelmişken oyuncu seçimleri cuk oturmuş. her bir karakterin çocukluğunu ve gençliğini canlandıran oyunculardan tutun da yan karakterleri canlandıran oyunculara kadar kusursuzdular.

    dizinin sevmediğim yanları, gereksiz ağır çekimler ve bazı sahnelerin müzikle ajite edilmesiydi. bu tip duygu sömürüleri her zaman içimi baydığından ileri alarak izledim. zaten yaşananlar yeterince dramatikken bu tip şeylere hiç gerek yok.

    toparlamak gerekirse bu diziyi sevenlerin the night of'u da izlemesini şiddetle önerir, üçüncü bölümde gözlerimi yaşartan şu diyalogla sizleri baş başa bırakmak isterim.

    - ben rüyalar görüyorum.
    + kötü rüyalar mı?
    - evet. ranzadayım ve ayak sesleri duyuyorum. gitgide yaklaşıyor. rüya mı görüyorum yoksa gerçek mi bilmiyorum. her gece gitgide yaklaşıyor.
    + o ayak seslerini dinlemeye devam et canım. o benim. seni eve götürmeye geliyorum.
    - dünyadaki herkes benden nefret ediyormuş gibi geliyor.
    + öyle geldiğini biliyorum oğlum. ama seni, herkesi telafi edecek kadar çok seviyorum. tüm gün tek yaptığım seni sevmek. asla yalnız olduğunu düşünme, bu süreci seninle birlikte yaşıyorum.
    sen ağlıyorsun, ben de ağlıyorum.
    sen kızıyorsun, ben de kızıyorum.
    sen korkuyorsun, ben de korkuyorum.
    sen özgürsen, ben de özgürüm.

    --- spoiler ---

    son olarak aşağıdaki videoları da izlemenizi öneririm.

    1989'dan 2014'e olayın zaman akışı: https://www.youtube.com/watch?v=ixmwapb03as
    beşliyle yapılmış güncel bir röportaj: https://www.youtube.com/watch?v=1hf-blr668g
534 entry daha
hesabın var mı? giriş yap