2 entry daha
  • jale parla'nın tespitlerine göre yetim metinlerdir. ilk osmanlı-türk romancıları yetimsizlik, acemilik gibi şeylerle baş etmek için acele büyümek durumunda kalmışlardı. ilk romancılar epistemolojik temellerinin batıya yenik düşmemesi için vesayet üstlenmişler, sürüklendikleri aczi ahlaki otorite ile kapatmaya çalışmışlar, bunu da, ilk romanlardaki otoriter ses tonu, katı ahlakçı bir tutum ile yargılayıcı bakış açısına sahip olmakla belli etmişlerdi.
    romancıların içinde bulundukları bu aczi de kendi yarattığı roman kahramanları olarak züppelere, efemine erkeklere, bovarist kapılmaya açık kadın ve erkeklere yansıtmışlar, tam da bu noktadan sonra kendi erilliklerini, kendi yarattıkları kahramanlarla alay ederek, yargılayarak kurmaya çalışmışlardı. bu noktadan sonra hemen hepsi toplumsal doğrulara işaret ederek didaktik bir tutuma yaslanmışlar, bireysel olanın karmaşıklığı ve idealizasyonu yerine toplumun eğitilmesi, ya da daha kapsayıcı bir kavramla söylemek gerekirse politik alegoriye düşmüşlerdi. ahmet mithat'ın "ben toplumu aydınlatmak için yazıyorum... edebiyatı, hamit'lere ekrem'lere bıraktım" sözünün altında bu yatar. ilk yetkin romancımız olan halit ziya'nın farkı da burada ortaya çıkar. kendi hayatı da kırık olan bir kişi olarak " hayatın içindeki kırık kahramanları" yazmıştır ziya, amacı edebiyattır onun, bir dava adamı, özgürlük şavaşcısı değil bizzat konusu insan olan romanlar yazmıştır. yani romanın olmazsa olmazı olarak insan'ı yazan ilk romancımız olarak halit ziya, türk romanını başlatan kişidir denilebilir.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap