4 entry daha
  • islam inancında, peygamberin kuranda yer almayan ve onun-yaratıcının ağından sarf ettiği sözlerden birisi olan ve tasavvufçuların kâmil-olgun insanı tanımlamak için tercih ettiği bu kutsi hadisi “insanı ve onun var oluşunu” anlamak için yorumlamak da mümkün. zira bir olgu olarak islam dini ele alındığında onun yaratıcıya dair getirdiği açıklamalar elbette ki dinin kulluğu ve insanı anlatmaya girişmesiyle bizlere ipucu verecektir. yine olgunun, paranteze aldığımız inancın yorumuna devam edersek şunu da eklemek mümkün; yaratan, kulunu ve onların en mükemmeli addettiği peygamberini kendisine ayna olması için yaratmıştır. fakat burada aynalığı açmak gerekir. kasıt yaratıcının bir bedende hayat bulması değil, bizzat aynaya yansıyan görüntünün varlık olmaktan ziyade hatırlatıcı bir hayal olması gibi imkâna işaret edebilirliğidir. zaten dinin ve tasavvufun inananını ulaştırmak istediği, ona işaret ettiği makam da aynalığının yani (yaratıcıyı aksettirebilme ve ona ulaşabilme) imkânlılığının idrakine vararak, yaratılışına uygun hareket etmesidir.
    şimdi buradan çıkartacağımız iki soru var: insanın-kulun aynalığını üstlendiği yüce yaratıcı neden bilinmeyi murad etmiştir? bu isteğin, yönelme ve hareketliliğini eksiklik yahut zaaf belirtisi olmaksızın açıklanması gerekecek. ki böylelikle o’nun yakalanabilmesinde, aksettirilebilmesinde araç olan, bu araçlılığın imkânını taşıyan insanın, parantezi ortadan kaldırdığımızda kendi varlığını açıklayabilmesini sağlayalım. hani cevabımız öyle olmalı ki kişi kendisine baktığında, hele ki baktığında gördüğünü sorgulamaya girişiğinde, kendisinin ve sorgulamasının altını doldurabilsin. hele ki felsefe yapmanın bizzat bu “soru sorma” edimi oluşunu göz önünde bulundurursak giriştiğimiz uğraşın “sorgulamayı sorgulamak” ve felsefenin ne’liğini açmak olduğu aşikârdır. bir insan olarak ben, neden kendi varlığımı sorgulamaya girişiyorum? aynı zamanda yeni sorular da beliriyor; bunu bir ihtiyaca binaen mi yapıyorum, yoksa doğam gereği mi hareket etmiş oluyorum. o zaman bu “doğa”ya dair neler diyebilirim. ikinci ana soruda karşımıza çıkacak olan “olgun insan” olmamın, hani insani hareket etmememin önünde bir engel midir “sorgulamayışım”? ve ben bu sorgulamaya girişmeden de kendime zarar vermeksizin hayatımı sürdürebilir miyim?
    öte yandan iyi bir kul, kâmil bir insan olmama yol gösteren dini öğreti, parantez ortadan kaldırıldığında insan ve insanlığa dair nereye tekabül eder? buna öyle cevaplar bulmayım ki bana ‘bir insanı değerli kılan nedir?’i versin. hani mevkiim, sıfatım yahut yaptığım işten bağımsız olarak yapış şeklimden gelen-gelecek olan değerliliğimin nerede temellendiğini bulabileyim. sadece bana öyle geldiği ve benim kabul ettiğim için hayatımı ve varlılığımı haklılaştıracak değerlerin ötesinde, bulunduğum nokta ve mensubiyetlerden azade bir mihenk taşı var mıdır ve varsa bunu nasıl öğrenebilirim?
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap