robert bresson
-
modern sinemanın usta minimalist yönetmeni olarak anılan fransız robert
bresson’un, klasik sinemanın konvansiyonlarının çok dışında bir sinema anlayışı
benimsediği ve birçok çağdaşını/ardılını etkilediğini söylemek mümkündür. bresson
sinemasının karakteristik özelliklerini mercek altına almanın, geçmişten günümüzde
sanat sineması adına var edilen yapıtları anlayabilmek adına faydalı bir rota sunacağı
söylenebilir. zira robert bresson sineması, sinema tarihini derinden etkilemiş ve
güçlü yapıtlar yaratmış jean-luc godard, andrey tarkovsky ve ülkemizden nuri bilge ceylan, reha erdem gibi birçok önemli yönetmeni etkilemiştir. bu bağlamda robert bresson sinemasının ayırt edici niteliklerinin kısa bir özetini sunmaya çalışacağım.
robert bresson sinemasının muhtemelen en karakteristik niteliği son derece dural ve
sakin oyunculuklardır. bresson filmlerinde oynattığı kişileri oyuncu yerine “model”
olarak adlandırmayı tercih eder. çünkü ona göre oyunculuk, abartının ve aşırılığın
hâkim olduğu tiyatroya özgü bir kavramdır ve bresson tiyatroyu “alçak ve aşağılık bir
sanat” olarak görmektedir. bu sebeple bresson'un “modelleri” çoğunlukla amatör ve sıradan kişilerden oluşur. yüzlerine bakıldığında karakterin hissiyatını anlamak neredeyse imkansızdır, zira modellerin yüzlerine son derece donuk ve nötr bir ifade hakimdir. hatta au hasard balthazar filminde başrol olarak adlandırılabilecek bresson'un modeli bir eşektir, l'argent filminde ise 500 franklık bir kâğıt banknottur.
paralel olarak filmlerin öyküleri de temelde gündelik yaşamın olağan akışı
içerisinden, görece basit olgular üzerinde durur. her şey yalın ve sade bir biçimde,
yaşam içerisinde göze çarpmayan detayların kamera aracılığıyla ön plana
çıkartılmasıyla, incelikle işlenir. bresson sinemasında “fazlalıklara” yer yoktur.
örneğin lancelot du lac filminde kralın şatosu olarak kullanılan mekân, alışılageldik görkemli şatolardan biri değildir. aksine son derece basit, gösterişsiz, ilk bakışta bir şato olduğu anlaşılamayacak bir niteliktedir. benzer biçimde, bresson’un başyapıtı sayılan un condamne a mort s'est echappe filminin büyük çoğunluğu, dört duvar arasında, küçük bir hapishane hücresinde gelişir. bununla paralel olarak birçok durumda bresson, orta- yakın planlar kullanmayı tercih eder. modellerinin yüzlerini, ellerini veya mekâna içkin nesneleri, detayları çerçeve içerisinde vurgular. bresson’un bu estetik tercihlerindeki temel gaye, daha önce de ifade edildiği gibi, hayatın olağan akışı içerisinde belki de çoğunlukla fark etmediğimiz önemli ayrıntıları vurgulamak istemesidir. pickpocket filminde net bir biçimde görülebileceği gibi, kimi zaman hayatın koşturmacası içerisinde fark edilemeyecek kadar küçük bir eylem olan basit bir parmak hareketi, büyük ve derinlikli olayların/olguların altında yatan asıl sebep olarak rol üstlenebilmektedir.
ayrıca tragedya anlatısı geleneğine dayanan, aristotelesçi klasik anaakım sinemanın
tersine bresson, çerçevenin dışında kalan alanı yoğun bir biçimde kullanır. yani salt
ekrandaki imgeyle yetinmez, sinematografinin tüm imkanlarını zorlar. çerçeve
içerisinde görülmeyen fakat duyulan sesler aracılığıyla izleyiciler görüntüye anlam
yüklerler. bununla beraber bresson, eksiltili anlatıya çokça başvurur. filmin anlatısı çerçevesi çizili, bitmiş bir ürün sunmak yerine birçok boşluk ve soru işareti barındırır. anlamlandırma sürecinde yine başat iş alımlayan kişilere, yani seyirciye düşmektedir.
sonuç olarak robert bresson filmlerinin, sinema tarihi içerisinde ayrıksı ve özel bir yeri olduğu kuşkusuz ifade edilebilir. bresson sineması, tüm bu sebeplerle modern sanat sineması içerisinde minimalist bir çizginin en önemli temsilcilerinden birisidir. sinemanın geçmişinde ve bugününde bresson estetiğinin derin etkileri vardır ve elbette gelecekte de izlerinin olacağını söylemek mümkündür.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap