29 entry daha
  • babil kulesi tanrı tarafından yaratılan bir dil ortaksızlaştırması tarafından yarım kaldı.( bkz. tekvin: ..."ve rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı!") bu yarım kalmışlığa bir hayaletlik atfetmek için acele ediyoruz, hayaletin ruhu olması da onun başlamışlığından, uzama düşmesinden geliyor. sonuç olarak babil kulesi= hayalet kule oluveriyor ya da şöyle diyelim kafamızdaki babil' in yalnızca bir hayaleti, tasarımı olduğundan o zaten zorunlu olarak bir görünmezlik içerisindeki hayalet. buradan hareketle babil anısına bir öykü yaratalım, nasılsa metin de kafamızdaki tam halinden buraya bir hayalet olarak akacak, yazarın düşüncesi göğe yükselecek ve yerde kalan sadece metin olacak:

    "göğe yükselme eril bir istek olarak bir karşı çıkışı simgeliyordu, eşzamanlı olarak tanrı ile yarış etme isteğini. tanrı ilk başta bu yarışın başlamasına izin verdi çünkü kendi büyüklüğünü ve ulaşılmazlığını tekrardan insanlar aracılığıyla deneyimlemek istiyordu ama yarışın boyutları o kadar genişledi ki insanlar yerden arşa kadar bir had bilmezlik içerisine girip kendilerini kaybettiler. sonsuzluğun suyu, göğün bitimsizliği ve yüksekliğin yarattığı iktidar hazzı başlarını döndürmeye yetmişti. tanrı' nın yanıtı da gecikmedi tabi, insanların yaşadıkları görkemli iktidarın kaynağının iletişim olduğunu gören rab dilleri çoğaltıverdi ansızın ve orada her şey bitti... insanlık had bilmezliğin cezasını kıyamete kadar anlaşamamakla ödeyecekti. o günden bugüne anlaşılmazlık o kadar arttı ki bir kısım insanlar bunun önüne geçebilmek için dünyada sadece kendi dillerinden olanların yaşamasına izin verme tasarısını akıllarına koydu: güçlü olanın dilinin karşısında olan bütün diğer dillerin insanları yok edilmeye, aşağılanmaya ve dışlanmaya başladı. acımasızca öldürülen her insan yaşayanların tekrardan tam olarak iletişim kurmalarına doğru giden en kısa yol olarak belirmişti. dersini almış gibi görünen ve göğü tanrıya bırakan insanlar yukarıya doğru değil de yatay olarak yeni bir hayali kuleyi inşa etmeye koyulmuştu artık. dünya doksan derece çevrilmiş gibi hayal ediliyor ve düşlerde bile olsa tanrıya karşı hile devreye sokuluyordu. ilk kule olarak babil kulesi bir diklenmeyi simgeler ve adeta erkeklik organının asaletini açık ederken yeni inşa edilen görünmez kule bir yıkımın karanlığını ve odağını oluşturuyordu: açık diklenme yerini kendini gizli kılan ve derine saklayan bir kadın organının kıllarla saklanmış biçimine bırakmıştı. ve böyle olarak hayali kulenin ismi: "gizediş: gizil edepsizlik işliği" (bkz: oulipo).. olarak anılmayı hak ediyordu.

    bu kulenin yatay olarak yapılmasından kaynaklanan birçok avantajı vardı: ilkin yerçekimi ile bir sorunu yoktu. ikinci olarak hayalet kulenin yaratıcıları sınırsız şekilde, mimarinin inceliklerini bile düşünmeksizin, ve ulaşım gibi bir sorun da olmadığından, kulenin her tarafına silahlarıyla itiştirdikleri ve modern dünyayla pekiştirdikleri sayısız işçiyi hiç zorlanmadan katıyordu. bu sayede neredeyse aralıksız bir çalışma sonucu hızla ilerleyen bir yapıya sahipti karşıt-babil kulesi. işçiler uykusuz olduklarından dilleri de çalışmıyordu haliyle ve daha şimdiden konuşmadan yoksun bırakılmışlardı: "bazıları bir an önce dünyayı hayali kule ile sarmak ve gidilmedik yer bırakmamak için var güçleriyle çalışıyor, diğer bazıları ise eylemeye olan güçsüzlükleri yüzünden ancak düşüncelerinde bu illetten kurtulmanın niyetlerini büyütebiliyordu."

    tanrı' nın tapınakları göğe yükselirken, tanrı yükseklikken ve derinlikken insan yatay olarak çoğalıyor, genişlik oluyordu. tanrı babil kulesinin bitmeyen tepelerinde yaşarken insan dünyanın yükseltisiz tepelerine çöküyordu gerçekleşmeyecek bir tek dil düşüncesi için. tanrı insanı cezalandırmıştı ama işin yarı kısmıydı bu. günah taşınıyordu nesilden nesile ve yeterince olgunlaştığında kendini görünür kılıyordu: artık insan kendisini cezalandıracaktı, ve şimdi olan da buydu. labirentler içerisinde kaybolan insan bu kaybolmuşluğunu dillerin ve dolayısıyla kültürlerin çokluğuna bağlayarak çözüme erdiğini düşünmekteydi: üstün dil, üstün kültür korunacak, gerisi dünyadan sürülecekti. yerçekimi ile sorunu olmayan kule' nin bir başka avantajı da içine istenilen her şeyin tıkış tepiş sığdırılabilmesi ve gömülebilmesiydi. tarihin içerisinde kendini yerde ve göğün yakınlarında, dağlarda var eden farklı kültürlerin bunu yapmasına artık müsade edilemezdi, hepsi kesif kokuların giderek arttığı ve kalıcı mezarların çoğaldığı hayalet kuleye yığılacaktı. insanlığın kültür çöpü oraya dökülecekti.

    herhalde bu kulenin tek bir sorunu vardı, o da şuydu: kule' nin yere olan sadakatinden dolayı yukarıya doğru yükselmemesi gerekiyordu ve bundan dolayı yeteri kadar yer yoktu içerisinde çünkü dünyanın bir sonu vardı. kule dünyayı her yönden kapladığında dışında tek dilin görkemli hayatını kentlerde lüks arabaları içerisinde, denizlerin ve okyanusların derin dalgaları ve incileri eşliğinde sürdüren ve kendilerine insanlık diyenler için tek bir çözüm kalacaktı geriye. eğer bu çözüm yolu seçilmezse de bir yol vardı ama bu yok olmak demekti:

    " bu kulenin içerisine, kültür çöplüğüne dökülmek anlamına geliyordu. öncekiler başkaları tarafından dökülmüş ve bu yolda tarihin vereceği onuru hak etmişken bu sefer tersi bir durum geçerliydi. şimdi mimarlar kendi kulelerine hapsedilecekti, mimarlar değil ama kule artık tek gerçeklik ve güç olacaktı." artık sürekli büyüyen bir canavar gibi her şeyi yutan kuleyi durduracak hiçbir şey kalmamıştır ne ki tek zayıflığı vardır onun: ayağa kalkmasını bilmez insan gibi, hep yerlerde sürünecektir.

    diğer çözüme gelince, ki başvurulması gereken buydu, kulenin yükseltilmesi gerekiyordu yukarı doğru bütün dünyayı kaplamadan, ve böylelikle yer çekimi gücünü gösterecek ve kulenin kaplamadığı yere doğru bir yıkım gerçekleşecekti ya da unutulmuş olsa da tanrı bir yerlerden çıkıp gelecek ve kuleye gereken dersi verecekti. bu sefer onu paramparça edecek ve bütünlüğünü sarsmak için öylesine lime lime edecekti ki bir daha asla birleşemeyecekti bu parçalar. kısacası tanrı insanların diline yaptığını bu sefer kulenin cüssesine yapacaktı, ki insanlık tekrar tanrı eliyle kurtulabilsin, teklikten çokluğa doğru geçiş yeniden sağlanabilsin ve tek olan tanrı altına çok olan insan gelebilsin diye, sonsuza dek...

    bu kule labirenti ile ilgili birçok efsane vardır metin üzerinden şekillenen, hatta söylenebilir ki yukarda anlatılanlar çok kaba bir özetidir olanların, o yüzden eksiktir anlatılanlar, tamamlanıncaya kadar beklemek gerekir! aradaki boşluklar, zaman aralıkları, kaydadeğer olaylar, kule mezarlığında insanların yaşadıkları, en sonunda ne olduğu kuleye, çözüme dair umutların sürüp sürmediği, bizim şu an kulenin içinde mi yoksa dışında mı olduğumuz...?

    ve belki de o insanlar: o düşünen ve niyetlerini büyüten ama eylemeye takati olmayan işçiler: onlar kulenin yapımına zorunlu olarak katılırlar evet lakin bu isteksizce bir katılımdır ve belki de çözümün onlardan geleceğini düşünmek gerekecektir: belki onlar yazarlardır, belki sanatçılar ve belki filozoflar!

    ama düşünmek hiçbir zaman yetmez, metin üzerinden düşündürtmek bir eylem biçimidir... evet doğru ama o da yeterli olamaz giderek gücünü arttıran kuleye dur demeye, dışarıya çıkmak dünyaya metnin gücünü duyurmak gerekir, aşağı bakmak babil kulesinden, fildişi kulelerin ihtişamına yenilmemek ve metni eylemle bütünleştirmek, bedeni ruhun isteklerine yönlendirmek lazımdır çünkü aşağıdaki kule ilerledikçe yerde, yıkacaktır yukarı doğru yükselenlerin temellerini ve böylece kendilerini.

    "yer teslim edilirse, gökte bulunanlar da bundan nasibini alır, beden elden bırakılırsa ruh da ölüme mahkumdur."

    tin suya hasrettir ve düşüncenin suyu üzerinde soğuğun buz etkisi yapan yelleri esmektedir, kulesinde rahat edenlere seslenmeliyiz: " sizi besleyen sular yakın gelecekte yukarı çıkamaz hale gelecek ve o zaman susuzluk yüzünden acılar içerisinde öleceksiniz çünkü merak edip aşağı bakmayı akıl edeceksiniz ama inemeyeceksiniz dondurucu soğuk yüzünden. aşağıda ise açlıktan ve susuzluktan yok olmuş bir insanlığı göreceksiniz!"

    peki tanrı(m) sen neyi görmektesin şimdi? "
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap