34 entry daha
  • ben hayatımda bu kadar dezenformasyon yapılan çok az konu gördüm sanırım. "yerli tohum" da bunlardan biri. başlık bile tanım olarak yanlış. yerli tohum denilen şey yabancı ülkelerin sana sattığı tohumu, türkiye'de ürettiğinde aldığı isim. yani aynı şeyin laciverti. umarım başlığı kısa sürede düzeltirler. yerli tohum başlığı da keza yanlış, altta yazılanlar anladığım kadarıyla yerel tohumdan bahsediyor fakat başlık yerli tohum. umarım bu konu gündemde kalır ve insanlarda farkındalık yaratılabilir.

    bildiğim kadarını paylaşmaya çalışacağım. öncelikle, yerli tohum ve yerel tohum ne demek? yerel tohum denilen hiçbir şekilde genetiği ile oynanılmamış, sonraki yıllarda da ekimi sağlanabilen, çoğalabilen tohumlara deniliyor. hani zamanında köylüler ektikleri ürünlerin bir kısmını saklayıp seneye ekiyorlardı ya, o tohumlar yerel tohum işte. yerel tohumlara sertifika alabilmek için bu tohumların aynı anda, aynı sürede, aynı boyda çimlenmesi, büyümesi vs gerekiyor yani standardizasyon gerekiyor fakat bildiğim kadarıyla yerel tohumların yapısı gereği bu mümkün değil. yani o haberlerde gördüğünüz yok yerli ve milli tohum üretiyoruz dedikleri şey hibrit tohum oluyor çünkü yerel tohumun satışı yasak, tekrar yazıyorum yasak!

    peki yerli tohumla kastedilen ne? herhangi bir şeyi bu topraklarda üretiyorsan o yerli oluyor. yani bu "%100 doğal ve yerli tohum" diye sattıkları nane hibrit tohum, f1 tohumlar denilen genetiğine müdahale edilmiş kısır tohumlardır, 1 seferlik ürün verir. bunları ektiğinizde sonraki sene bırakın ürün almayı, o tarlayı kullanamıyorsunuz. 1 sene bekletmeniz gerekiyor. bu tohumları aldığınızda bunun gelişebilmesi için kimyasal gübresini de almanız gerekiyor, hastalıklara karşı kimyasal ilaçlarını da almanız gerekiyor. sonra sen bu kimyasallara bulanmış sebzeleri/meyveleri yiyip hasta oluyorsun. bil bakalım seni iyileştirmek için ilaçları kim satıyor?

    monsanto denilen ve yurt dışında çoğunlukla gdo'lu tohumlar üreten bir firma var, türkiye'de de mevcut bir şirket. bu aynı zamanda hem cargill'in tohumculuk bölümünü satın aldı hem de alman devi bayerle birleşti. peki bu ne demek? sana hem tohumu, hem tarımsal gübresini, hem tarım ilacını, hem de sen hastalandığında iyileşmen için ilacını satacak demek. şu entryde detaylı bir şekilde bahsedilmiş: (bkz: monsanto/@altay horda)

    henry kissinger zamanında “petrolü kontrol edersen ulusları, tarımı kontrol edersen insanları kontrol edersin. ...tarım, tarım bakanlığı’nın ellerine bırakılmayacak kadar önemli” demişti. ve evet, ülkemizde de tohum ticareti tarım bakanlığından alınarak türkiye tohumcular birliğine devredilmiştir.

    ben bu konu nasıl gündem olmuyor, konuşulmuyor anlamıyorum. çok basit gibi geliyor fakat olası bir savaş durumunda aç kalacağımızın farkında mısınız? şu an kullanılan bütün tohumlar sertifikalı, hibrit tohumlar olduğu için bu sene ambarlara kaldırdığın tonlarca buğdayın olsa da bir sene sonra onları ekemiyorsun. sana ülke olarak ambargo uyguladıklarında tohumluk buğdayı nereden almayı düşünüyorsun? en temel gıda maddesi olduğu için buğdayı örnek verdim. aklınıza gelebilecek her şey hibrit şu an. domates, salatalık, arpa, buğday, mısır, kavun, karpuz, biber, nohut, mercimek... sebzeler de keza öyle. misal bu baharda ektiğim çileklerin 1 saksısını dışarıdan parayla aldım, diğeri de bir köyden getirildi. çilek normalde çok çabuk sürgün verip çevreye yayılabilen bir bitki. böylece bir sonraki sene daha çok çileğiniz olabiliyor. köyden gelen çilekler bir sürü sürgün verirken parayla aldığım çilekler hiçbir şekilde sürgün vermedi, kısır yani. büyük ihtimal seneye meyve vermeyecekler. bir kişiye de olsa anlatın bunları. insanların büyük bir çoğunluğunun bundan haberi bile yok. bir kişi bir kişidir, anlatın...

    hangi ülkeden neyi satın aldığımıza bakalım:
    diyarbakır karpuzu: teksas
    çengelköy salatalığı: abd
    beypazarı havucu: israil
    urfa biberi: meksika
    ayaş domatesi: fransa
    lahana: almanya
    kabak: almanya
    bunların arasında hiç yerel tohum olmayan, yani %100 yabancı, yani hibrit olanlar: lahana, havuç, şeker pancarı.

    2017'de türkiye tohumcular derneği başkanı kamil yılmaz "türkiye'de 1990'da sertifikalı tohum üretimi miktarının 97 bin ton, 2016'da 958 bin ton" olduğunu açıklıyor. sertifikalı tohum dediği de hibrit, kısır tohum yani. işin özü 20 yıla yakın sürede ülkeye giren hibrit tohum 10 katına çıkmış.

    2018 yılı tohum ithalat ve ihracatına baktığımızda ise 151.691 milyon dolar tohum ihracatı yapılırken, 178.853 milyon dolar tohum ithalatı yapılmış. 2006'da yerel tohum satışı yasaklandığına göre burada alınan da satılan da hibrit tohum. elin adamı kendi ülkesindeki toprakları ve suyu kirletmeyip senin topraklarında hibrit tohumu üretip satıyor demek.

    2013'te suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinden sonra kimse sorgulamadı o topraklara ne oldu diye? israil o topraklarda organik tarım mı yapılacak yoksa sonradan burayı hibrit tohumları yetiştirmek için mi kullanacak? ikinci olasılık daha kuvvetli nedense. bu tür şirketlerin ırak işgalinden sonra ırak'ın tohum bankasına el koyduğunu biliyor muydunuz? peki ya hindistan'a getirilen tohum yasası yüzünden 200.000 bin çiftçinin intihar ettiğini biliyor musunuz?

    2006'da yerel tohumların satışının yasaklanmasıyla ilgili 5553 sayılı kanun hükmü: "satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara onbin yeni türk lirası idarî para cezası verilir. fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. bu tohumluklara bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, bakanlık tarafından gerçekleştirilir".

    mesela ben bunu ne için olduğunu okumasam herhalde uyuşturucuyla ilgili bir kanun maddesi falan derdim ama bu bildiğiniz atadan dededen kalma tohumları satanlara uygulanacak cezalarla ilgili bir kanun maddesi. bak düşün adam hem ceza kesiyor hem de bu tohumları imha ediyor. imha edilen şey ne bir zehir ne de bir uyuşturucu.

    haberlerdeki dezenformasyon örneklerini yazayım, belki anlarsınız. bizi haberlerle kandırıyorlar. ayrıca açıp yerli ve yerel arasındaki farkı bilmeyen gazetecinin de gazeteciliğini bilmem ne yapayım. hibrit tohum başlıklarından örnekler:
    -yerli tohum üretiminde rekor artış
    -yerli tohum çalışmaları başladı
    -yerli tohum için çok önemli bir adım
    -yerli tohum ile domateste yüksek verim
    -yerli tohum çiftçinin yüzünü güldürecek

    bütün bunlar harici,

    -zeytin üretiminde 2 veya 3. olan ülkede zeytin fidesi üretimine desteğin neden kaldırıldığını,

    -2018'den itibaren sertifikasız tohum kullanan çiftçiye neden destek verilmediğini,

    -şeker pancarına neden kota koyulduğunu,

    -elin adamı svalbard küresel tohum deposu gibi bir depo kurmuşken bizim yerel tohumlarımızı neden yasakladığımızı,

    -hayvan besiciliğinde stratejik önemi olan mısır ve soyayı neden yeteri kadar yetiştirmediğimizi sorguluyorum.

    (bkz: hibrit tohum/@paranormal paranoyak)
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap