55 entry daha
  • (...)
    halil tetikteydi. eli her an tabancasındaydı. havayı hemen sezmiş, başına geleceği anlamış, bekliyordu. kapıdan içeriye bir karartı süzüldü, halil ayağa fırladı. karartı birden uzandı, geldi, halilin boynuna sarıldı.

    - halil, halil, halil, dedi. seni dünya gözüyle bir daha görmeyi nasip edene şükrolsun. seni bana öldü, dediler. kanlı gömleğini önüme serdiler. kimsenin eli...
    - biliyorum, dedi.

    bir süre öyle kaldılar. konuşamadılar. ceren terliyordu. titriyordu. uçar gibi... eli halil'in elindeydi. hiçbir şey düşünemiyordu. bir korkuda göğünüyordu. ne olacaktı? aklı durmuştu. halil'i görünce, geldiğini duyunca her şeyi, dünyayı, kendini unutmuştu. her şey, bütün dünya, elleri, gözü, kulakları, saçları hep halil olmuştu. halil düşünüyor, halil soluk alıyordu.

    halil:
    - ceren, dedi. her şeyi biliyorum. olanı biteni... başına gelenleri. senin yaptıklarını... her şeyi.

    ceren ona sokuluyor, sığınıyor, titriyordu.

    - çabuk olalım ceren. obalı beni öldürecek. süleyman kahya söyledi.
    - bana da söyledi, dedi ceren.
    - ne iyi adam, dedi halil. ne yürekli bir adam.

    halil kalktı, titreyen cereni kucakladı. dışarı çıkardı. dışarda gölgeler kaçıştılar. halil önce cereni ata bindirdi, sonra kendisi bindi, sürdü. atı sürer sürmez de birden ona doğru kurşunların vızıldadığını duydu. atı döndürdü. bu gece sabaha kadar dağları tutmazsa hali yamandı. şimdi obalılar da candarmayla birlik olacaklar, onu en büyük can alıcı düşmanları gibi kovalayacaklardı. halil'in atı gün burnuna kırmacılıyı aştı, akyola düştü. dikenliyi geçip, karatepenin kayalıklarını tutunca halil ardına yarım döndü:

    - ceren, dedi. ceren...

    (...)

    (binboğalar efsanesi, yaşar kemal)
99 entry daha
hesabın var mı? giriş yap