11 entry daha
  • algısal zamanın göreliliği ile madde-enerjinin uzay-zamandaki davranış varyasyonları birbirinden farklı konseptlerdir. lakin 1-2 yıl evvel geçirdiğim saniyelik bir trafik kazasını çok uzun sürmüş gibi hatırlamam, beni iki durum arasında bir bağlantı olup olamayacağı üzerinde ciddi ciddi düşünmeye itmişti.

    "nöronlardaki enerji iletimi ile ilişkili bir mekanizma, zamanı bizim için yavaşlatıyor olamaz mı?"

    ilk etapta mantıklı gibi görünen bir soru, sonuçta nöronların çalışması da fiziksel prensiplere bağlı. peki bunu nasıl test edebiliriz? david eagleman bu konuda güzel çalışmaları olan bir nörobilimci. kendi sitesinde paylaştığı, zamanın nörobilimsel boyutta üniter olmadığını açıklayan deneyini şimdi sizlere açıklayacağım.

    david eagleman diyor ki:
    "eğer zaman tek bir birleşik olgu ise ve korku sırasında yavaşlıyorsa, o zaman bu yavaşlama durumu geçici çözünürlüğü arttırmalıdır."

    eagleman bunu slow motion bir videoyu izlerken daha çok detay yakalamamıza benzetiyor ve bu mantıkla yola çıkarak bir deney tasarlıyor. öncelikle algısal kronometre adını verdiği bir cihaz geliştiriyor.

    algısal kronometre

    resimde görüldüğü gibi algısal kronometre, dijital sayıları ve negatif görüntülerini veren, ve bu görüntüleri ayarlanabilir oranlarla değiştiren bir cihaz. öncelikle eagleman katılımcıların hepsinin normal, rahat bir durumda hangi frekansta sayıları görebildiğini kaydediyor. yani eagleman her katılımcının normal koşullarda eşik değerlerini biliyor.

    deneyin bundan sonraki kısmı biraz acımasız, ekstrem spor sevmeyen veya kalp hastalığı olan bir katılımcının kalkışabileceği bir iş değil.

    eagleman 15 katlı bir düzenek kuruyor. ortalama bir insanın düzeneğin 15. katından aşağı serbest düşüşü yaklaşık 3 saniye sürüyor. atlamadan önce, daha önce eşik değerleri kaydedilmiş olan katılımcıların kollarına saat gibi algısal kronometre takılıyor. katılımcılar aşağı atlıyorlar ve düşüşte kollarındaki sayıları okumaya çalışıyorlar. (tabii ki güvenlik önlemleri var)

    eğer serbest düşüş esnasında geçici çözünürlük üniter bir zamanın yavaşlamasına bağlı olarak artsaydı, katılımcılar, aksi takdirde okuyamadıkları rakamları doğru şekilde okuyabilmelilerdi. ama böyle olmadı. haliyle burada bir slow motion söz konusu değildi.

    fakat algısal zaman genişlemesinin varlığı bir kez daha doğrulandı. katılımcılar kendi düşüş sürelerini, başkalarının düşüş sürelerinden daha uzunmuş gibi tahmin ettiler.

    (bkz: the grass is always greener on the other side)

    her ne kadar alakasız gibi görünse de, ptsd'de ortaya çıkan flashback problemi de bu prensip ile ilgilidir zira psikolojik zaman algısı hafıza ve amigdala ile ilişkilidir.

    beynin işleyiş prensiplerini bilirken, bu prensipleri günlük yaşamımızda kullanmıyor olmamız saçmadır. örnek olarak; çocuklara 40 dakikalık bir dersi sıkıcı olarak vermektense, çocukların duygusal olarak ilgisini çekecek bir biçimde kısa süreli öğretim teknikleri geliştirmek çok daha verimli ve kalıcı bir metot olacaktır.

    regina spektor'dan şarkı sözleri ile bitiriyorum:

    "time is not given and time is not taken,
    it just sifts through its sift"

    "zaman verilmez ve zaman alınmaz,
    o yalnızca eleğinden geçer."
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap