898 entry daha
  • çok acı ifadelerin yazıldıği bir başlık olmuş. insanlar karşılaştıkları ve hoşlarına gitmeyen durumlara sallamış durmuş ama okudukça şunu farkediyorsunuz ki çoğu entry bomboş bir özgüvenle yazılmış, gelenekle alakası olmayan davranışlar sıralanmış durmuş.

    gelenekler toplumların özbenliklerini korumaları için gerek-şart olan davranışlar silsilesidir. eğer temeli olan ve ortak davranışlarla birbirinize bağlı bir toplum iseniz sizin geçmişiniz ile geleceğiniz arasındaki köprüdür gelenekler. o köprüler yıkıldığında geçmişinizi unutur, ait olduğunuz toplumsal benlik çöker ve neticede yozlaşmış bir insan sürüsü oluşur ki üzülerek bunun şu anda bizim toplumumuza olduğunu görüyorum.

    entrylerin ortak noktası evlilik ve düğün törenleri. son dönemde etrafınızda gördüğunüz görgüsüzlükleri, aşırı hareketleri, çevreyi rahatsiz edici mahalle arası organizasyonları, evlilik öncesi yapılan son derece gereksiz harcamaların bütününü bilgisizce ve alakasız şekilde "türk geleneği!" diye yaftalıyorsunuz. hayır hayır hayır... günümüzde gördüğünüz bu yapılanların çoğu cahillik içeren, özentilik kokan, tüketim toplumuna uygun israf anlayışıyla yapılan, çevresine ve evleneceği kişiye karşı tonla saygısız davranışlar içeren kapitalist özenti ritüeller ve kesinlikle türk geleneği falan değil. sizin tepki gösterdiğiniz şeyler görgüsüz insanların diğer insanların hayatına müdahale edici saygısızca davranışları, birbirine saygısı olmayan ama tüketim toplumu üyesi olmaya başarmış tiplerin abartılı gösterileri. gerçek bir türk düğünü nasıl oluyor diye merak edenleri anadolu'nun ücra köşelerindeki köylere bekleriz. türk mitolojisi ile anadolu türklerden önce yerleşmiş halkların mitolojilerinin ne kadar güzel harmanlandığını, düğün denen olgunun "en iyi catering firmasına tonlarca para ödeyip, insanları saçma sapan 'giydirilmiş' koltuklara oturtup, yemek vererek hayatınızda bir kereden fazla görmeyeceğiniz insanları beslemek!" olmadığını görecek, evlilik seramonisinin hem kadına hem de erkeğe geçmişten beslenen güzel adetleri uygulatan, iki ailenin birleşmesinden ve çoğalmalarından ötürü uygulanan bir mutluluk ritüeli olduğunu idrak edeceksiniz. bu noktada aklınıza sakın ama sakın şov amaçlı tv maymunlukları, mesela damadın üzerine boya döküp sonra dış cephe sıvası kaplayan ve bundan inanılmaz eğlenen! tipler, gelini maksimum derecede ağlatmak, duygu sömürüsünün ağzına ağzına vurmak için "artık sittin sene ana evine gelemeyecen, anan baban yok artık. hayatını bu adama veriyorsun, senin artık tek hayatın bu herifle. nasıl hissediyorsun?" diye elindeki sikik mikrofonu insanların ağzına sokan baştan aşağı boyalı televizyon şovmeni moronlar gelmesin. anadolu'nun zengin kültürel geçmişinden beslenen gerçek türk geleneğinde evlilik kurumu çok ciddiye alınan bir müessesedir ve bu müesseseye saygı göstermek, düğünleri de bu şekilde yapmak elzemdir. eğer ben götümü kaldırıp gidemem diyorsanız o halde internete girin ve orta asya, anadolu düğün gelenekleri diye aratıp bu konuda yapılmış tonla bilimsel çalışmayı okuyun. o zaman aslında özbenliğimizden ne denli uzaklaşmış ve giderek erozyona uğrayan bir türk kimliğine sahip olduğumuzu göreceksiniz.

    ayrıca bu söylediklerim yanında bir opsiyon tanıyorum. artık günümüzün gerçeklikleriyle ve değişen değer yargılarıyla uyuşmayan kimi geleneklerimiz yok mu? elbette var, mesela geline kırmızı kuşak bağlamak. bu eski ritüelin mitolojik ve kültürel anlamı ne olursa olsun artık günümüzde bu davranış kadın cinselliğini aşağılayan bir hareket. işte bu nedenle kendi düğünümde kesinlikle eşimden bunu yapmasını istemedim ve karşılıklı ortak karar alarak ailelerimize bu anlamsız olayı yapmayacağımızı nedenleriyle belirttik. sonuçta gelenekleri yaşatan ve ileriye aktaran sizlersiniz, bizleriz. eğer "aman babannem çok üzülür, aman annemin vasiyeti var yapmazsak hakkını helal etmeyecekmiş, üff komşular ne der..." mantığından gidip burada itiraz ettiğiniz halde bu saçma ritüeli yaparsanız o zaman samimi değilsiniz demektir. o nedenle günün fikri ve fiziki ortamıyla çelişen geleneklerin yokolması gayet normal. mesela istanbul'un kadıköy ilçesinde kurban bayramında kız evine gidip kıza boynuzuna bilezikler ve üzerinde türlü hediyelikler asılan, tüyleri yıkanış, taranmış ve kınalanmış koçlar götürecek haliniz yok çünkü bu gelenek hayvancılıkla geçinen veya göçebe veya ayda yılda bir şehire inip oradaki kör, topal bakkaldan kolayca erişemeyecekleri eşyaları alan türk insanının bir davranışıdır. şehir yerinde uygulaması gerçekliğini yitirmiştir ancak anadolu'nun çoğu yerinde, ayrıca benim köyümde de uygulanması devam eden, çok hoşuma giden, kız evine ve evleneceğiniz insana verilen değeri gösteren çok güzel bir türk geleneğidir. ancak dediğim gibi günlük şehir yaşamında bunu yapmanız anlamsızdır ve bu gelenek şehirlerde en azından gelir oranı yüksek mahallelerinde ölmüştür.

    el öpmeye feci tepki gösterilmiş. evet çoğu tepki doğrudur. el öpmek günümüzde farklı bir anlama sokuldu ve sanki dini bir gereklilikmiş de öpmeyen doğrudan cehennemlik oluyormuş gibi hayatımızı işgal ediyor. halbuki bunun dini bir gereklilik olmadığı ancak şaman kültürlerine dayanan eski bir türk geleneği olduğunu biliyoruz. gelgelelelim bu el öpme ritüeli şu anda olduğu gibi orada burada gördüğünüz, yaşı sizden büyük herkesin eline yapışıp şapır şupur öpme, karşılığında da para, şeker alma ya da sizin gibi bir insan olan herhangi bir kula kendinizi tamamen teslim etme, kula kulluk etmeye gönüllü olma anlamı taşımaz. bu hareket şaman kültürlerinden beslenen anadolu'da belli bazı kıstaslar taşır, derin anlamları vardır; özellikle ölüm sonrası ölüye duyulan saygıyı gösterme ve ölünün payesini yükseltme gibi. ama 17-18. yüzyıldan sonra bir bayram geleneğine dönüşmüş ve kendisine çok büyük saygı duyulan ileri yaşlardaki akrabalara ya da çok yakın aile dostlarına kendileri duyulan bu saygının gösterilmesi ifadesine dönüşmüştür. şimdilerde ise içi iyice boşaltılmış, şeker şirketlerinin daha fazla şeker satmak için çekip durdukları saçma sapan duygu ajitasyonlu reklam filmlerinin en önemli öğelerinden biri olmuştur. işte vahşi kapitalizm sizi böyle etkiler, en yaygın geleneğinizi alır, yozlaştırır ve sanki doğruymuş gibi tekrar size satar. reklam filmlerinde gördüğünüz gibi tren bozulunca ne idüğü belirsiz yaşlı bir adamın elini öpmek gelenek değil kapitalist bir reklam hilesidir ve bunun sizin hayatınızdaki yansıması da bayram ziyaretlerine gittiğinizde hiç tanımadığınız tiplerin elini öpmek için ailenizin sizi zorlamasıdır. ben bu yüzden çocukken babamdan çok sopa yedim çünkü benim de hoşuma gitmeyen bir olaydı ve her karşı koyduğumda, eğer ortamda "çocuk ya ehehe" diye geçiştirilmiyorsa sopa yememin garantisi vardı. ama babam için bu ritüel uygulanması gereken bir davranıştı kendince bana sopa atması haklıydı. gelgelelim netice itibariyle bugün kendi oğlumu para, şeker vs. cezbedici şeyle kandırıp kesinlikle tanımadığı, hayatında bir daha görmeyeceği insanların elini öpmeye zorlamıyorum. o sadece dini bayramlarda ve uzun zaman sonra ilk karşılaştığında dedelerinin, anneannesinin, babaannesinin, amcasının, eşim ve benim elini öpüyor ki ataya dedeye saygıyı öğrenmesi amacıyla bu kadarının yeterli olduğunu biliyorum...(merak eden varsa söyleyeyim eğer delikanlının ters bir günündeysek ve el öpmek istemezse elbette bu nedenden ötürü oğluma en ufak bir fiske vurmuyorum. sadece yaptığı davranışın saygı kurallarına göre yanlış olduğunu söylüyorum.)

    asker uğurlama denmiş. burada yine karıştırıyorsunuz. asker uğurlama geleneği özbeöz bir türk geleneğidir ve yapılması gereken bazı karşılıklı ritüeller içerir. 10 tane şahine sığır gibi doluşup istanbul otobanlarının ortasında durarak acayip taşkınlıklar yapmak, zil zurna sarhoş olup, haplanıp, uyuşturucu basıp mahalle arasına girip milletin karısına kızına salça olmak, sikik arabalarıyla yanlayıp, havai fişek atarak insanları rahatsız etmek, azmış boğa gibi bağırıp türlü şaklabanlıklar yapmak bir türk geleneği değil bunları önleyemeyen kolluk kuvvetlerinin ve bu çocukları düzgün yetiştiremeyen analarının-babalarının ayıbıdır. ben yaşım itibariyle askere uğurlama geleneğinin gerçek halini köyümde yaşarken yakından gördüm. türklerde askerlik malum çok önemsenir. hem orta asya'dan gelen hem de müslümanlığın kabulu sonrası işin içine dini duyguların da girmesiyle bu konu taşak geçilecek ya da azıp sağa sola saldırmayı müspet hale sokacak bir şey değildir. anadolu'da askere gidecek gence çok saygı duyulur. bu süreçte yani evlat askere uğurlanan dek anasına babasına da saygıda kusur edilmez. evlatlarından uzun bir süre ayrı kalacak aileler sırayla önce akrabaları sonra da köyün diğer sakinleri tarafından yemeğe alınır, bu zor süreçte bir de ev işleriyle uğraşmaları istenmez. delikanlılar askere hareket öncesi ellerine bayrak alır, herhangi bir taşkınlığa ve aşırılığa mahal vermeden yaşlıların tecrübelerini dinlemek, kendilerine bu uzun ayrılık sürecinde son bir moral desteği sağlamak için köyün her evini ziyaret eder. "gidip de dönmemek var dönüp de görmemek var" mantığından hareketle bu ziyaretlerde herkesten helallik alınır, gençlere askerde zorda kalmaması için para veya işlerine yarayacak ufak tefek hediyeler verilir. işte bu aslında göçebe veya yerleşik hale geçmiş türk'ün askerliğe ne kadar önem verdiğini aynı zamanda hem askere gidene hem de asker ailesine destek olmak dolayısıyla bir toplumsal dayanışma yaratmasının tipik bir örneğidir. bu şekilde kutlamalar elbette şehirde de yapılabilir ama zaman içerisinde askere uğurlama ritüeli bilinçli bir şekilde gelenekten çıkartılıp ayılığa dönüştürülmüş, diğer insanların hayatlarını etkiler bir vaziyete sokulup "askere gidenin her türlü hakkı var gerekirse seni domaltıp kıçına şaplak bile atabilir!" mantığına sokulmuştur ki önceden de dediğim gibi bu durumlar aslında eğitim eksikliği temelli kriminal durumlar.

    sünnet düğünü denmiş. evet doğrudur. kadına evlilikte kuşak bağlamak nasıl bir benim nazarımda cinsiyetçi bir hakaretse, erkeğe sünnet düğünü de yapmak erkek evlada karşı o denli anlamsız bir harekettir. birlik beraberlik farklı şekillerde de gösterilebilir, illa bir çükün ucundaki derinin alınması gerekmiyor akrabalarınızla görüşmek, onlara yemek vermek için. illa akraba göreceğim diyorsanız çağırın insanları bir yere artık yemek mi veriyorsunuz dansöz mü oynatıyorsunuz ne yaparsanız yapın...

    bu cenaze evinin yemek vermesi hususunda ben mi yanlış hatırlıyorum köyümde bırakın o evin yemek vermesini cenaze çıkan eve yemek götürülürdü. en son rahmetli dedemin vefatından sonra köye gittiğimde her yer kola, ayran, tencereler dolusu yemekler vs. doluydu... biz sadece cenaze günü cenazeye katılanlar için ufak tefek atıştırmalık bir şeyler, pide+ayran gibi, hazırlatıp dağıttık ki zaten bu genel adettir bizim oralarda ve önemli nokta hazırlanması üzüntülü aileyi zora sokmayacak, hazır şeyler alınması olayıdır. cenaze evi illa yemek çıkartacaksın diye zorlanmaz, böyle 10 çeşit sulu yemek 4 çeşit çorba falan çıkartılmaz. neticede cenaze sahibi eğer yapmam derse "lan ne demek yemek yok, biz aj mı duracaz burada!" diye tepki gösterilmez, eğer gösteren saygısız olursa da sopayı yer. ama cenazeye saygı gösterip gelen ve ani ölüm durumlarında da o kadar üzüntü arasında aç kalması sağlığı açısısından uygun olmayan veya insani olarak açlıkla sınanan insanlara yardımcı olmak adına sürdürülen bir durumdur.

    yanlış anlaşılmak istemem. bu anlattıklarımı dikkatlice okuduğunuzu varsayıyorum. kimsenin hayatına karışma gibi bir mantığımız elbette yok. herkesin parası ve zevki kendine. isteyen çeyiz diye gelinin tüm akrabalarına donundan atletine eşya alır isteyen gider evinde ya da ortamda efendi gibi içip içip askere gidişini kutlar. benim itiraz ettiğim şey bu aşırılıkların abartılıp hem sizlerin hem de diğer insanların hayatını etkileme noktasına gelmesi. düğün yapacaksanız ailenizle konuşup şöyle şöyle yapacağız demelisiniz. yoksa aileler çoştukca çoşabilir. eğer evleneceğiniz insan sizin ve ailenizin gelir durumunu bildiği halde "aşkitom, düğün masalarının her birine akvaryum içinde kuzey amerika nehir somonu konsun o balıkların hepsi de yeşil renkli olsun, sandalye giydirmeleri mor ipek olsun ama düğünde en az 3 kıyafet değiştireceğiz unutma, tüm süreci profesyonel ekibe çektirip instagram'daki ortak hesabımızda yayınlayacağım..." diyorsa evleneceğiniz kişinin doğru insan olup olmadığını gözden geçirin. günlük çoğu aşırılıklar gelenek falan değildir, sadece bazılarının gösteriş merakında kaynaklanan saçma davranışlardır. mesela düğün konvoyuna gıcık mısınız? tamam, konvoy yaptırmamak sizin elinizde. tıpkı eşinize kuşak bağlatmamak gibi. ayarsız arkadaşlarınızın gazına gelip de 20 kişi 4 mekanize 3. bölük gibi bam-güm berbere gidip "abi bugün damat olucam, yapalım birşeyler..." diyerek siktiriboktan kimyasallarla 3 saat kaplanıp, kafanıza ne idüğü belirsiz tonla kimyasalı sürdürmemek, berberde anlamsız şakalara ve ayılıklara maruz kalmamak ve bunun üzerine x liralik traşa 5x para verip söğüşlenmemek, berberin oğlanın kınasına sponsor olmamak sizin elinizde. benim yaptığım gibi düğün gününüzde efendi gibi berbere tek başınıza gidip sakin sakin "abi yanlardan al üstler kalsın, yalnız kızla buluşucam artık hafiften şekil yaparsın x) " diyerek adam gibi insan gibi bir ortamda saçlarınızı kestirebilir, sakal traşı olabilir, hoş sohbet eşliğinde normal traş ücretini verip düğününüze yollanabilirsiniz. unutmayın ki dünyada çoğu şey sizin elinizde.

    gelelim başlığın yanlışlığına; gelenekler ölmemeli. günün değer yargılarına göre yetersiz kalanlar, yanlış duruma gelenler, ihtiyaçları tam karşılamayanlar yaşanılan çağa adapte edilmeli veya en son seçenek olarak unutulmalı. türkiye'de maalesef son yıllarda ciddi bir bilinçli yozlaştırma kampanyası yürütülüyor. siyasi sebeplerine girmeyeceğim fakat son dönemde kültürel anlamda dahi "türk" diyen kişilerin ağzına terlikle vurulacak duruma gelindi. saçma sapan laflarla insanlar etkileniyor, yanlış değer yargıları pompalanıp gerçek türk adetleri ve gelenekleri dışlanıyor, ayılık, vandallık, eğitimsizlik, sahtekarlık normal bir hakmış gibi insanların önüne konuluyor. bunun yanısıra milletini sevmek, ülkeni sevmek suçmuş gibi "milliyetçilik hastalıktır!" gibi abuk sabuk laflar gençlere pompalanıyor, kitap okuma ve serbest düşünmenin giderek daha zora sokulmasıyla bu tip mantıklar provakatif argümanlarla desteklenerek kişiye zerk ediliyor. yanlış doğru, doğru ise ahlaksızlık olarak niteleniyor.

    yapmayın... siz türk oğlu türksünüz. atatürk hiçbir siyasi ideolojiye bağlı yorum yapmadan türk kimliğini ortaya attı. kimliği tanımladı ve bize miras bıraktı. parti, ideoloji ayrımına girmeyin alın atatürk'ün yaptıkları ve fikirleri ile ilgili yığınla bilimsel yayın var açın okuyun. okuyun ve anlayın ki işte o zaman sözlüklere gelip rezillikleri defalarca ifşa olduğu halde saçma, beş para etmez şizofrenik zehirlerini bilgi kırıntılarıyla destekleyip saçmaya devam edenlere, parti güdümünde hareket edip insanların ayarlarıyla oynayanlara, hayatınızı giderek daha zora sokanlara karşı kocaman bir küçümseme gülümsemesi ile yanıt verebilirsiniz...

    türk varolacak... unutturulmaya ya da yozlaştırılmaya çalışılan gerçek türk gelenekleri gün gelecek, eskiden olduğu gibi, bu ülkenin her köşesinde insanlar tarafından yeniden yaşatılacak, geliştirilecek ve ilerideki nesillere aktarılacak. binlerce kilometre ötedeki zırtıngen şıtırayze enstitülerinde çalakalem hazırlanan toplumsal mühendislik planları yine aynı türkler tarafından yırtılıp atılacak. bu süreçte yapmanız gereken sadece ülkenizi sevmek. türkiye'den siktir olup gitmek isteyenler, gidin abicim, mutlu olacaksanız 1 dakika bile durmayın ama giderken şunu da unutmayın ki bu ülkenin taşı, toprağı, böceği, hayvanı, suyu, havası, günahsız bebeleri, fakiri fukarası size kötü birşey etmedi. kötü şeyleri kötü insanlar yapar, memleketinizin bir kabahati yok. her biriniz buradaki pirelere kızıp da yorganları yakıp, çekip gittiğinde emin olun biz kalmayı seçenlerin bir tarafı ölüyor. ama zamanı gelip de gerçek türk vatanına geri döndüğünüzde yine bizler karşılayacağız sizleri en ufak kırgınlık duymadan. tek isteğim ülkenize küsmeyin, geleneklerinize, tarihinize, ecdadınıza, türk kimliğine sahip çıkın, asla ama asla türk olmaktan utanmayın. bununla birlikte eğer burada kalmayı seçerseniz gelenek adı altında görgüsüzlük ve ayılık yapanlara da tepki göstermesini bilin. hani atatürkümüzün bir lafı var "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." diye. hah işte ondan başlayın mesela burada aslında ne anlatılmak istenmiş...

    38 derece ateşle yattığım bu anda bana tuğla gibi yazdırdınız ya helal olsun size be...
2778 entry daha
hesabın var mı? giriş yap