120 entry daha
  • şeyh bedreddin mahmud bin isrâil bin abdü'l-aziz, bazı kaynaklara göre şeyh bedreddin'in babası israil'in anadolu selçuklu hükümdarı ııı. alaaddin keykubat'ın neslinden geldiği ifade edilmektedir. menakıbname'ye ( halil b. ismail —torunu) göre israil'in babası abdülaziz de gazi idi ve ııı .alaaddin ketkubat'un veziri idi. edirne'nin fethinden sonra ailesi buraya yerleşen bedreddin temel dini ve hukuki bilgileri babasından almıştır. edirne'den sonra bursa, konya, kudüs, kahire, tebriz ve kazvin de eğitim almıştır. memlük hanedanından sultan berkuk'un oğluna özel hocalık yapmıştır.

    bedreddin'in sufi kimliğinin oluşmasında hüseyin ahlati'nin yeri büyüktür. daha sonra şeyh hüseyin ahlati’nin isteği üzerine tebriz'e gitmiştir. ankara savaşı sonrasında timur'la görüştüğü ulemanın çözümünde aciz kaldığı bir meseleye tatmin edici cevaplar vererek timur'un hürmet ve iltifatına mazhar olduğu söylenir. daha sonra tekrar mısıra dönmüş hocasının ölümünden sonra vasiyeti gereği şeyhlik makamına geçer. buna muhalif eden diğer şeyhlerin verdiği huzursuzluk sonucu edirne'ye geri döner. o şeyh bedreddin mısır'dan ayrıldığı sıralarda osmanlı topraklarında yıldırım bayezid'in oğulları arasında şiddetli bir taht mücadelesi sürmektedir (fetret devri).

    ankara savaşı sonrasında yıldırım bayezid'in oğullarından musa çelebi'nin süleyman çelebiyi yenerek edirne'de tahta oturması (1411) üzerine edirne’de olan bedreddin ilmiye sınıfının en üst makamı olan kazaskerliğe getirilmiştir. camiu'ı fusuleyn eserine bu kısa dönemde yazıp musa çelebi'ye sunmuştur. bu dönemde mısır da yazdığı letaifu'l işarat adlı fıkhi eserine teshil şerhini yazmaya başlamıştır. kazaskerliği fazla sürmemiş musa çelebi'nin mehmed çelebiye yenilerek öldürülmesi sonucu mehmed çelebi tahta geçmiştir. mehmed çelebi'nin tahta geçmesiyle musa çelebi'nin hizmetinde bulunan diğer devlet adamlarıyla birlikte tutuklanmış, ancak ilmi şahsiyetine duyulan saygı ve merkezden uzaklaştırılmak gayesiyle izniğe gönderilmiştir.

    kayıtlarda şeyh bedreddin in âlim kimliği mutasavvıf kimliği devlet adamı kimliği ve asi kimliği yer almaktadır. fakat zihinlerde daha çok asi kimliği ile yer almaktadır.

    ankara savaşında sonra şehzadeler arasında tahta mücadeleleri başladı. en sonunda çelebi mehmed bu mücadeleleri kazanarak tahta geçti. anadolu'daki kargaşadan yararlanan beylikleri tekrardan hükümranlığı altına aldı. bu dönemde anadolu ve rumeli de bulunan halk büyük sıkıntılar çekmiştir. zayıf siyasi ve sosyoekonomik ortam da halkı tahrike müsait hale getirmiştir.

    bu dönemde medrese uleması ile sufi ulema arasında rekabet vardır. medrese uleması resmi islam temsilcisi olup merkezde etkiliydi. sufi ulema ise daha çok taşrada etkiliydi. bu rekabeti sadece dini sebeplerle düşünmemek gerekir. ulema bir sınıf olarak devlete sıkı sıkıya bağlıydı. devletin yasalarını ulema formülleştirirdi. ayrıca ulema icra kuvvetiydi.

    osmanlı tarihi kaynakları şeyh bedreddin'in serez’de yakalanıp idam edilmesinden önce, börklüce mustafa ve arkasından torlak kemal adlı özellikle isyan sürecinde şeyh bedreddin ile ilişkileri olduğu varsayılan iki kişinin birbiri ardınca giriştikleri isyanlardan bahsetmektedirler.

    şeyh bedreddin'in adı anılan bu isyanlarla doğrudan ilgisinin olduğu, isyanın fikrî ve fiilî yönlendiricisi olduğu ve bu isyanlarla hiçbir ilgisinin olmadığı seklinde birbirinden farklı yaklaşımlarda bulunulmuştur.

    kaynakların verileri incelendiğinde, adı geçen isyanların şeyh bedreddin'le birlikte hareket eden organize isyanlar olmayıp, ayrıca şeyh bedreddin ile doğrudan ilişkileri olmadığı görülmektedir.

    bedreddin olayı ile ilgili birinci grup kaynaklar şunlardır :
    a. ibn-i arabşah (d. 1389/ö.1450) , ukûdü 'n-nâsiha
    b. dukas (d. 1400/ö.1470), bizans tarihi
    c. hafiz halil b. ismail (xv. yüzyıl), menâkıb-ı şeyh bedreddin
    d. âşıkpaşaoğlu ahmed âşıkî (d. 139201481), tevârîh-i âl-i osman
    e. şükrullah (d. 1388/ö.1464?) behçetü 't-tevârîh

    ibni arapşah ve aşıkpaşazade çelebi mehmed döneminde şeyh bedreddin isyan ettiğini belirtip dini ve siyasi anlamda suçlu bulmuşlardır. aşıkpaşazade bedreddin'in börklüce ile ittifak halinde olup isyanın azmettiricisi olarak osmanlı saltanatına karşı harekete geçtiğini söyler. ibni arapşah ise bedreddin in tek başına isyanı gerçekleştirdiğini söyler.

    dukas (cenevizli memur) ve şükrullah ise çelebi mehmed döneminde anadolu'da gerçekleşen isyanın ibahi tarikatına mensup perkliçia (börklüce) mustafa(dede sultan) tarafından çıkarıldığını ve şehzade murat tarafından bastırıldığını söyler (her ikisi de aydın ili karaburun da olayın yaşandığını yazar. börklüce'nin peygamberlik iddiası ile ortaya çıktığını söylerler.

    şeyh bedreddin'in isyan etmesi dışında peygamberliğini ilan ettiği iddiasıyla isyan etmesi konusu daha çok tartışılan konudur.

    iznik'te göz hapsi cezasına çarptırılan şeyh bedreddin gerek bu durumun vermiş olduğu huzursuzluk gerekse börklüce mustafa isyanından dolayı kendisinin sorumlu tutulacağı endişesiyle 1416 yılının baslarında buradan kaçar ve kastamonu'ya isfendiyaroğulları beyliğine sığınır. bey osmanlı ile karşı karşıya gelmemek için kendisini kırım'a göndermek ister.

    şeyh bedreddin kırım'a doğru yola çıkar fakat bir rivayete göre deniz yolunun cenevizliler tarafından tutulması üzerine oraya gitmeyerek eflak'a geçer. şeyh bedreddin belli bir noktadan sonra dâhil olduğu isyan hareketi için (börklüce isyanı sonrasında) balkanlar'ın müsait olabileceğini düşünerek eflak bölgesinin de bunun için uygun ortamı sağlayacağını düşünmüş olabilir. nitekim bir müddet burada kalan şeyh bedreddin daha sonra dobruca'ya geçer. bu bölgede etrafına eski tımar sahipleri ve müritleri de olmak üzere pek çok kişi toplanır.

    burada yoğun bir propaganda faaliyeti içerisine girdiği görülen şeyh bedreddin bu noktadan itibaren artık osmanlı devleti ne karşı bir isyan hareketinin içinde fiilen yer almış olduğu söylenir. şeyh bedreddin üzerine gönderilen osmanlı kuvvetleri tarafından her hangi bir çatışma olmadan yakalanmıştır.

    şeyh bedreddin'in bulgaristan'da deliorman adıyla bilinen ve o dönemde kalabalık bir yörük kitlesi olan bölgede fiilen osmanlı devleti'ne isyan hareketine teşebbüs ettiğini söylenmektedir. ancak diğer isyanların şeyh bedreddin hareketi ile doğrudan bağlantılı olup olmadığı hususunda özellikle ilk elden kaynaklarda bir kapalılık vardır.

    verilen fetva kararı kanı helal malı haramdır. idam edilmiştir. ayrıca malının haram kılınması dini bir isyan değil de siyasi bir isyana karıştığı sonucunu doğurmaktadır ('ulu'l-emr'e isyan etmek). idam hükmü de zındık ve mülhid olarak şer'en değil devlete isyan suçuna istinaden örfi hukuka göre siyaseten olmuştur (halil b. ismail).

    kaynaklarda " semavenli taifesi, bedreddînlü, bedreddin süflîleri” adı verilen bazı tarikatlar kendilerini şeyh bedreddin'e dayandırırlar. abdullah ilahî vâridât şerhi'nde şeyh'e dayandıklarını iddia eden fakat şeriat tanımayan bu topluluktan bahseder ve şeyh bedreddin'in yoruma müsait bazı sözlerini keyiflerince tefsir etmelerinden ve şeyh'i doğru anlamadıklarından şikayet eder. bu kitlelerin şeyh bedreddin'i kendi dönemlerindeki heteredoks islâm anlayış ve yaşayışlarının temeline oturtmaları şeyh bedreddin'in zındık ve mülhid olarak düşünülmesine sebebiyet vermiştir der ilahi.

    şeyh bedreddin'in, içinde bulunduğu dönemde bilgi birikimi ve fikirleri itibariyle dönemin sayılı âlimlerinden biri olma özelliğini taşıdığı görülmektedir. nitekim o, islâm hukuku tefsir ve tasavvuf gibi birbirinden farklı alanlarda önemli eserler ortaya koymuştur. bununla birlikte adı bir isyan hareketiyle anılmış ve osmanlı otoritesine karşı bir hareketin içerisinde yer almıştır. tarihte üzerinde daha çok durulan bu durum, onun ilmi yönünü gölgelemiştir.

    bu döneme iki farklı bakış açısı var. resmi ideoloji yanlısı görüşler; âlim kimliği kabul edilir fakat siyasal ihtiraslarının arkasına düşüp devlete isyan eden asi kimliği ön plana çıkmıştır. ayrıca nübüvvet iddiasında bulunan bir ihtilalci olduğu söylenir.
    resmi ideoloji karşıtı görüşler; bu görüşlerin ortak yaklaşımda bulunmamalarının temelinde genellikle iki tür bilgi vardır.

    birincisi, dukas metni ki onun konuyla ilgili verdiği bilgi şu şekildedir: "o günlerde ıonia körfezi'nin ağzında bulunan dağın civarında ve sakız adasının karşılarında stilarion(karaburun) adlı yerde kendi kendine yaşayan bir köylü meydana çıktı. bu zat türklere fakirliği (yani mal mülk sahibi olmamayı) tedris etti; kadınlardan başka her şeyin, yani yiyecek, giyecek, çift ve ekilmiş tarlaların insanlar arasında müşterek olma akidesini telkin ediyordu ben senin evine, kendi evim gibi, sen de benim evime kendi evin gibi girip çıkarsın, kadınlar müstesnadır.”

    dukas'ın (bizans tarihi) eserinde börklüce'ye ait olan fikirlerin tek bir belgeye dayandrımanın yarattığı sınırlılık ve bedreddin'in isyanın lideri olduğu ön kabulünden hareketle bedreddin'e atfedildiği yorumu yapılır. diğer bir yorumda bedreddin'in kethüdası (kahyası) olan börklüce'ye bunları söylettiği şeklindedir.

    ikinci bilgi ise (mehmed murad tarih-iebu'l faruk) bedreddin'in sahip olduğunu iddia ettikleri şu fikirlerdir. "tanrı dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir. erzak giyecekler, hayvanlar, toprak ve bütün toprak mahfileri umûmun müşterek hakkıdır. insanlar tabiat ve yaratılış itibariyle eşilir. birinin servet toplayıp biriktirmesiyle, diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalması ilâhî maksada muhaliftir. nikahlı kadınlar ortaklıktan müstesnadır. bu birlik haricinde kalan her şey insanların müşterek malıdır. ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim sen benim eşyamı kendi eşyan gibi emlâkimize karşılıklı tasarruf edebilmeliyiz gerek müslümanlıkla gerek hristiyanlıkla ülemânın ve papazların hataları ile nice bid'atler ihdâs olunmuştur, bunlu kaldırılırsa din bir olur "

    türkiye tarihinde ise daha çok şeyh bedreddin in ihtilalci yönünü vurgulayan simavne kadısıoğlu şeyh bedreddin destanı isimli şiirsel çalışması ile nazım hikmettir. buna göre (kadınlar hariç mal-mülk, her şeyde ortaklık düşüncesi) isyanın dinamiği olduğu kabulü ortak mülkiyet’in bu topraklarda xv. yy'a kadar götürülebileceğini söyler. "yarin yanağından gayrı her şeyde/her yerde/hep beraber!/diyebilmek için. ...” dizeleri bu hissiyata tercüman olur.

    fıkha dair eserleri: letaifu'l işarat(hanefi mezhebi ile ilgili mukayeseli bir hukuk kitabı, camiul fusuleyn (mecelle'nin kaynakları arasında gösterilmiştir, kitabü't teshil (letaifu'l işarat daha kolay anlaşılması için), camiu ı fetava(arapça)
    tefsire dair eserleri: tefsiru ayeti'l kursi- nuru ı kulüb
    tasavvufa dair eserleri: matlau hususi'ı kilem fi meani fususi'ı hikem( ibn'i arabi nin fususi'l hikem'ine yazdığı yorum) varidat ( felsefi kelami ve tasavvufi konularda talebelerine verdiği derslerden oluşan eser) içerisindeki konuların dağınıklığı ve nüshanın mukaddimesinin olmaması bedreddin in bu eseri görmediği ve ölümünden sonra tertip edildiği düşünülmektedir.

    varidatta ele aldığı meseleleri açmak gerekirse: vahdeti vücud felsefesi ile yaklaşan şeyh bedreddin için allah zatı bakımından vücud-ı mutlak vahid aşkın, her şeyden münezzeh kendisinden başka hiçbir şeyle mukayyed (bağımlı) olmayan, fakat tecelli (hakk'ın gitgide sıfatlarını daha somut suretlerde izhar etme süreci) ile zuhura(ortaya çıkma) zati meyli sebebiyle de, her şey o'nun sureti ve dolayısıyla da o her şeyde içkindir. o her şeydedir. her şey de o'ndadır.

    zuhuru(ortaya çıkma), cüz'i (küll’ün tikel varlıklarda görünüş alanına çıkışı) şeylerde taayyünüyle (hakk’ın kendi kendini sınırlandırması ya da kendi kendim belirlemesidir) tahakkuk etmektedir.

    yani hakk hakikati itibarı ile gerçek anlamda bir itibari olarak ise çoktur. allah'ın içkinliği yani küll(bütün diye nitelenen varlık kaynağı-kainat) ile vasıflı olması o'nun aşkınlığına engel değildir. nitekim gerçekte ise vâr olan yalnızca bir ve kahhâr olan allah'tır.

    şeyh bedreddin'e göre "allah 'dan başka yoktur tapacak sözünün anlamı da, varlık aleminde allah tan başka vâr olan yoktur demektir. allah âlemi kendi isim ve sıfatlarının bilinmesi için yaratmıştır. bu amaç, "ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim; beni bilsinler diye insanları yarattım." kutsi hadisinde vurgulanmıştır.(!)

    şeyh bedreddin hakk'ın farklı suretlerde tecelli ettiğini belirterek, bütün suretlerin sahibini hakk olarak niteler. hatta ona göre, suretlerin kalmadığı düşünülse bile, yine ancak mutlak varlık kalır. allah ile alemi, panteistler gibi bir tutmadığı buradan anlaşılır.

    şeyh bedreddin'in âlemin, cinsi türü ve özü itibariyle kadim olduğunu, hâdisliğinin(sonradan meydana gelişinin) ise zati olduğunu, zamanla ilgili olmadığını ifade eder. bu ifadelerden hareketle şeyh bedreddin'in allah'ı başlı başına kainat ile aynı görmemiştir.

    zahiri anlamda ve suret bakımından alemin sonradan olduğunu kabul eder.hakikatte her şey allah ile bezenmiş ve allah da her şeye sirayet etmiştir. akıl için iki yol vardır biri düşünceyle, görüşle anlayış; diğeri kalbi arıtmakla anlayış. burada aklın keşif yoluyla anlayışı daha tamdır , doğrudur ve yanılmaktan daha uzaktır. görüş ve düşünce yoluysa hayallerle karışır, o yolun hatası çoktur.

    keşif yolu (sezgi) ise ancak kalbi arıtmakla hakk’a yönelmekle, peygamberlere itaatle onların yolundan gitmekle olur. düşünce yolunda, kalbi tasfiye olmadığından bu yol perdedir, azgınlıktır. bütün bilgilerin salt akıldan kaynaklandığını reddeder, ama mutlak olarak aklı reddetmez.

    şeyh bedreddin'e göre hazreti peygamber: kuran’ın dış ve iç anlamlarının da kendi içinde yedi iç anlamı daha içerdiğini” belirtmiştir. dış anlamda çelişkiye düşen bir izah yaparsak bu dış anlamı inkâr ettiğimiz anlamına gelmez. çünkü biz dış anlamı da söylüyoruz, iç anlamı da içten içe yedi anlama dek söylüyoruz. biz sekiz anlamı toplamışız. kur'an ve hadis dış anlamı bakımından da haktır, iç anlamı bakımından da; ancak mecazı bir anlam olduğu anlaşılırsa o başka diyerek kullandığı ifadelerin kur'an'ın zahirini inkâr anlamına gelmediğini vurgulamıştır. fakat bununla birlikte kur'an'ın dış anlamının yanında iç anlamlarının da anlaşılması gerektiğini belirtmiştir

    şeyh bedreddin'in "bazı insanlar birbirlerine, dirhemlere, dinarlara, yiyeceklere, üne, öğünçlere tapıyorlar. onlar bilmedikleri için de allah'a taptıklarını sanıyorlar. " ifadelerinden hareketle materyalist olduğu veya ortak mülkiyeti savunduğu söylenir. bu ifadeler kur'an-ı kerim'in de değişik yerlerinde(furkan 55) geçen ve allah’ı bırakıp kendilerine fayda da zarar da vermeyen şeylere kulluk edenlerle ilgili bir değerlendirmedir. allah'ı bilmenin ve yalnızca allah'a tapmanın önemine değinen ifadelerdir.

    hayatı ve eserlerinde batınîlik alevîlik veya buna benzer sünni gelenek dışı herhangi bir söylemi bulunmayan şeyh bedreddin'in ölümünden sonra günümüze değin bazı bölgelerde hala önemli bir kutsama unsuru olması, eksik ve hatta yanlış bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

    câmiu’l-fusûleyn, isimli eseri özellikle kazâ ve fetva ile ilgili meseleleri ele alması sebebiyle uzun süre müftü ve kadıların müracaat kitabı olmuş, mecelle’nin de kaynakları arasında yer almıştır. bu kadar uzun yıllar başvuru kitabı olması hatta birçok konuda mecelle’ye kaynak olması ne kadar önemli bir fıkıh kitabı olduğunu ortaya koyar. şeyh bedreddin’in yaşadığı dönem ile mecelle’nin yayımlandığı dönem arasında yaklaşık 5 yüzyıl süre olduğu düşünülürse ne kadar önemli olduğu daha net anlaşılacaktır. ama bu eserin bu kadar etkili olduğundan, şeyh bedreddin’i tanıdığını düşünenler bihaberdir.

    şunu tekrarlayarak bitirmek gerekir: kayıtlarda şeyh bedreddin’in âlim kimliği, mutasavvıf kimliği, devlet adamı kimliği ve asi kimliği yer almaktadır. fakat zihinlerde daha çok asi kimliği ile yer almaktadır.
57 entry daha
hesabın var mı? giriş yap