9 entry daha
  • irfan terminolojik olarak “bilme” anlamına gelse de bu bilgilenme türü rasyonel, bilimsel veya mantıksal bir bilgi türü değildir.. biraz gaybe dayanan, bizzat deneyimin içinden geçmiş, çoşku ve ızdırabı tanımış , olayların gerisindeki sırları bizatihi yaşayarak yaşamsalın içinden geçerek oturtmuş, geçmiş tecrübeler aracılığıyla aktarılmış bir gelenek olarak (hikayeler ve esatirler ) bilme (daha çok tasavvuf) varsayımına sahip bir kavrama türüdür.

    anadolu irfanı deyince ise işte bu yukarıdaki bilgilenme türünün yaşayan bir geleneği olarak algılamak mümkün olabilir.

    anadolu irfanını kuran ve bu toprakların her bir karesine bunu sindiren isimler geçmiş mutasavvıflar ve onların yaşayan geleneğidir.. bunun başlangıcını belki hoca ahmet yesevi ile başlatmak mümkün.. daha sonra gelen hacı bektaş veli, taptuk emre, yunus emre, mevlana celaleddin, nasreddin hoca ( ahi evren), baba ilyas, zahiri billah, fahreddin razi, sadreetin konevi gibi isimlerde bu irfanın yaşayan ve yaşatan bir geleneğe dönüşmesini sağlayan kişilikleridir..

    bu meyyalde anadolu irfanı denilince batılı anlamda bir bilgilenme türünden, aydınlanma felsefesinden veya poitivist bir bilgi türünden asla bahsedemeyiz..

    mesela mesneviden bir irfan örneği verelim:

    --- spoiler ---

    hayvanların dilini öğrenen adam

    kurtların, kuşların dilinden anlayan musa aleyhisselama bir adam gelip yalvarır:
    - ne olur ey allah'ın nebisi bana da hayvanların dilini öğret de ben de konuştuklarından anlayayım. musa aleyhisselam izin vermez:

    - olmaz, der. sen onların konuştuklarını dinlersen sabredemezsin. arkasındaki hikmetleri düşünemezsin.

    ne var ki adam ısrar eder. musa aleyhisselam da adama ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dilini öğretir.

    sevinçle evine gelen adam çöplükteki köpekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar. bir ara köpekten şu sözleri duyar:

    - horoz kardeş, sen arpayla da buğdayla karnını doyurabilirsin. biraz ötedeki taneleri yesen de ekmek kırıntılarını bana bıraksan olmaz mı, benim karnım çok aç.
    horoz şu cevabı verir:

    - sabret köpek kardeş, yarın buraya ağanın bu ölen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun.

    bunu duyan ağa hemen koşar ahırdaki eşeği alıp pazarda satar. kendi kendine söylenerek döner:

    - iyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek elimde ölecekti.

    ertesi gün yine kulak kabartır çöplükteki seslere. köpek sitem etmektedir horoza:

    - hani ağanın eşeği ölecekti de ben de bolca et yiyecektim ya?

    horoz cevap verir:

    - ağanın eşeği öldü ölmesine de, satın alan zavallının elinde öldü. ağa açıkgözlülük edip eşeği sattı. ama üzülme, bu sefer ağanın atı ölecek. buraya getirip bırakacaklar, bolca et yer karnını doyurursun.

    ağa yine hızla kalkar, ahıra gidip atı alarak pazara götürüp satar. dönerken de yine söylenir:

    - iyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa at da elimde ölecekti. gelip yine merakla kulak misafiri olur.

    bu sefer köpek daha yüksek sesle sitem ediyor:

    - horoz kardeş, beni yine aldattın. hani ağanın atı ölecekti ya?

    - ağanın atı öldü ölmesine de, sattığı zavallının elinde öldü. üzülme, bu sefer daha büyük bir ziyafete konacağız hep birlikte.

    köpek inanmaz.

    - hadi hadi yine beni aldatıyorsun.

    horoz kesin cevap verir:

    - hayır, aldatma falan yok. bu sefer ağanın kendisi ölecek, malına gelecek olan bu defa kendi canına gelecek. arkasından yemekler yapılıp etler pişirilecek, artanını da bizlere dökecekler, ye yiyebildiğin kadar. ağa bunu duyunca şaşırır, sağa sola koşuşturmaya başlar, yok mu beni satın alacak biri, diye söylenir. derken gece hastalanan ağa sabaha çıkmaz ölür. arkasından yapılan yemek, pişirilen etlerden artanlar çöplüğe dökülür, uzun zaman hayvanlar ziyafete konmuş olurlar.
    bu sırada horoz söylenir:

    - insanlar, "canıma gelecek olan malıma gelsin" diyebilselerdi de hileye başvurmasalardı. bunda da bir hayır vardır, diye düşünselerdi. bunu diyemiyorlar maalesef. sonra da mallarına gelen canlarına gelince pişmanlık fayda vermiyor...

    --- spoiler ---

    bu hikayede görüldüğü üzre buradaki “irfan” herhangi metodik bir bilgilenme ile elde edilemez.. gaybi bir bilgiden hareketle deneyimin içinden geçerek elde edilebilir..

    bir başka irfan örneği yunus emrenin şeyhi taptuk emreden :

    --- spoiler ---

    “ikazın cisimleşmiş hali bela.. ikaz işaretlerini anlamak lazımdır. hepimiz başımıza gelenlerden sonra eywah deriz. okusana bre gafil yazar işte kainat kitabında.. ama onun alfabesi okullarda öğretilmez..bilen bilirki şu kainatta konuşmayan, insana bildirmeyen hiçbir varlık yok. sen okuma bilmezsin diye boş değilya kainat kitabının sayfaları.. okuyana herşey ayan beyan ortada..

    kurt ile kuş ile, toprak ile konuşması süleymanın kainatı okuduğuna işarettir. dinler isen su konuşur, ağaç konuşur, dilsiz taşlar dahi konuşur.. dinle o vakit .. desinler sana sen kimsin ? nesin, necisin… nerden gelirsin nereye gidersin.. dinle hele.. dem hangi demdir desinler sana

    bildiğini bilme, bilmediğini bil..”

    --- spoiler ---

    burada ise insanın başına bir bela gelmeden önce ikaz edildiği , ikazın anlamayanın insanın başına yaptığı kötülüğü sürdürmesinden ötürü bela geleceğini vurgulamakta.. ikazı anlamanın yolu ise kainat kitabıdır.. kainatta herşey konuşmaktadır.. ancak irfan sahibi yani arif olan bunu anlar..

    son olarak canlı bir kişilik olarak “anadolu irfanını “ neye değdiğinin ( tam olarak tecessüm ettirmese de) şu video ile ilgililere çaktıracağını umuyorum.

    anadolunun bünyesinde “fani bedene kefen yaraşır” sözünü şiar edinmiş yunus emrenin üflediği ruhla sokakları arşınlayan , kendileri dışındaki insanları müminseler kardeş, değilse allahın emaneti olarak gören irfan sahibi şahsiyetleri hala barındırdığına inanıyorum. bu kimseler genel akışa rağmen mekanikleşmemiş unsurlardır ve mekanizmanın yozlaştığı dönemlerde bile toplumu yaşanılır kılan bu irfan sahibi, yani dünya düzenini ancak inancından geçen bir dolayımla kavrayp kabul eden insanlardır..

    sonu en arifler bile bilemez (gandalf)
296 entry daha
hesabın var mı? giriş yap