675 entry daha
  • --- spoiler ---
    greta thunberg olayını gösteri kuramı üzerinden ele aldığım aşağıdaki incelememin görsel açıdan daha derli toplu bir blogpost haline ulaşmak için tıklayınız: bir yönüylë,
    --- spoiler ---
    ________________________________________

    iletişim teknolojilerinin kayda değer biçimde gelişmeye başladığı ve iletişimin hızla yaygınlaşarak küreselleştiği ilk yıllardan bu yana hepimiz bir gösteri toplumunda yaşıyoruz. hatta bir gösteri dünyasında ve evrendeki başka dünyaların da keşfi ve fethi ile birlikte bir gösteri evreninde. böyle bir evrende bütün bir gezegen*, bütün bir ülke*, bütün bir şirket*, bütün bir örgüt* ve bütün bir yaşam* ya kendi içinde bir gösteri ya da kapsamlı bir gösteri ağının bir bileşeni halini alıyor.

    üstelik sen ve ben bile, üstteki paragrafta adı geçenlere kıyasla lafı bile olmaz birer insan birimi olsak da, bu gösteri evreninin yalnızca mağdurları değil, mağdurdan öte iş birlikçileriyiz. ama bilinçsiz, ama gönüllü, çağdaş toplumsal ilişkileri çağdaş biçimde yaşamaya alışmış her insan, kendi evinde, gözlerden uzak yaşadığı kendi hayatını dahi bir gösteri sahnelercesine yaşıyor ve tıpkı abd’nin hollywood'u, apple’ın iphone'u fetişistik birer gösteri ürünü olarak sunması gibi biz de kendi etkinliklerimizi, kendi sözlerimizi, özetle, kendi yaşamlarımızı birer gösteri ya da gösteri bileşeni olarak sokaklara, mekanlara, ekranlara taşıyoruz.

    ve insan söylem ya da eylemleri, tabandan tavana yayılan bir hâl aldıkları anda, hızla olağanlaşır ve kendilerine yöneltilen tüm gelişigüzel eleştirileri emip etkisiz hale getirirler. bu aşamada ise nitelikli eleştirinin nesnesi olgu, yöntemi analitik, amacı rasyonel fayda olmalıdır.

    greta thunberg olayı, tüm görünen amaçlarından ve olası art niyetlerinden bağımsız ele alındığında, douglas kellner'ın 2002 tarihli media spectacle çalışmasında başlı başına bir bölüme konu olabilecek kapsamda bir medya gösterisi olarak görünmekte. john berger, 1972 tarihli temel çalışması ways of seeing'i, «görme konuşmadan önce gelmiştir. çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.» cümleleriyle açmıştı. içeriğin hiçbir şey, sunumun her şey olduğu mevcut "ekranlar çağı"nın en göz önündeki ortamlarından birinde yapılan bir konuşmayı, sahnelenmiş bir gösteri olma niteliğinden ayrı ele almak ise ya safdil bir iyi niyet ya da kötücül bir hamasetle açıklanabilir.

    birleşmiş milletler kürsüsünde,

    • 16 yaşında aktivistlik: kullanışlı.
    • asperger sendromu: kullanışlı.
    • asperger mimikleri: kullanışlı.

    ilk bakışta dezavantaj görüneni avantaja çevirmede en az bir asırlık yüksek ihtisasa sahip olan gösteri dünyası için,

    • greta thunberg: kullanışlı.

    thunberg'de kullanışlı olan yalnızca onun doğal nitelikleri ya da sunuluş biçimi de değil. thunberg'in her cümlesi yerden göğe kadar haklı olan konuşma metni de bir gösteri ürünü, bir meta olarak ortaya konuyor. 1967 tarihli çalışmasında gösteri kavramının ilk tanımlarını sunan guy debord, tam da buraya rast gelecek biçimde şunları söylüyor:

    «varolanı safça kabullenmek, tümüyle gösterisel olan isyanla da birleşebilir. bu, iktisadi bolluk üretimini bu tür hammadelerin işlenmesine dek yaymayı başardığı anda tatminsizliğin kendisinin de meta haline gelmesi demektir.»

    fakat, yukarıda da belirttiğim gibi, thunberg'in konuşmasını gösterisel meta olma niteliği üzerinden eleştirmenin kimseye ve hiçbir şeye bir yararı yok. kaldı ki, benim burada bu metni yazıyor olmam dahi kendi içinde bir gösteri olma niteliği taşıyor. evet, gösterinin eleştirisi de, gösterinin eleştirisinin eleştirisi de kendi içlerinde birer gösteri olarak devasa bir ouroboros yılanının dolaşım sistemini oluşturuyor.

    thunberg'in tüm konuşmasını burada satır satır analiz etmeye kalkışmak yerine yalnızca en çok tartışılan cümlesini ele alacağım:

    «boş sözlerinizle çocukluğumu ve hayallerimi çaldınız

    thunberg, bu cümle üzerinden, bir isveçli olması ile eleştiriliyor ve dünyanın muhtelif ülkelerindeki diğer yaşıtlarının bugünkü halleri ile kıyaslanıyor. oysa gerçek bir “ad hominem” örneği olan bu eleştiri, esasında hiçbir şeyi eleştirmediği gibi, bu sözüm-ona eleştiriyi getirenlerin okuduklarını ve işittiklerini ya algılamada, ya da anlamada bir sorun yaşamakta olduklarını ele veriyor. zira bu cümlenin iki bölümlü meali şudur:

    «boş sözlerinizle...

    ...çocukluğumu çaldınız.» : 10 yaşından itibaren iklim aktivistliği yapan thunberg, burada, bir çocuğun kendi gelişimi için ilgilenmesi gereken "çocukça" meselelerle ilgilenemediğini dile getiriyor. bu çocuğun ya da bu çocuğun arkasındakilerin niyetleri ne olursa olsun, bu bir hakikattir: bu çocuğun oyun oynaması, eğlenmesi gereken seneler boyunca «sadece para ve ekonomik büyümeden söz eden» amcalar ile teyzeler, verdikleri ve sarf ettikleri «boş sözler» ile bu çocuğun çocukluğunu çalmışlardır.

    ...hayallerimi çaldınız.» : hali hazırda çocukluğunu, başta bizzat mensubu olduğu batı toplumlarının kapitalist çıkarlarının sonuçlarına karşı aktivistlik yapmakla harcamış olan thunberg, iklim dengesinin artık geri döndürülemez bir hızla bozulduğu bugünlerde ise geleceğe bakmakta ve bir gelecek görememektedir. mevcut iklim düzeninin alt üst olması için öngörülen süre 30 sene. bu çocuk, 16 yaşında. ortalama bir insan, hayattan karşılığını bekleyebileceği çoğu hayalini ancak 40'lı yaşlarına geldiğinde gerçekleştirmiş olabiliyor. thunberg'in 46. doğum gününü kutlamaya ise büyük ihtimalle elinde meçhul hediyelerle bambaşka bir iklim koşulu geliyor olacak. iyi ya da kötü, hizmet ettiği niyet ne olursa olsun, 16 senelik hayatının üçte ikisini iklim duyarlılığı içinde geçirmiş olan bir insanın hayallerini de bu duyarlılık ile paralel kuruyor olduğunu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. üstelik çalınan yalnızca thunberg'in hayalleri de değil. bugün büyük şehirlerde yaşayan 20'li yaşlarındaki hemen herkes 50'li, 60'lı yaşlarını bir tatil kasabasında, organik tarımla uğraşarak geçirmek isteyebileceğini söyleyecektir. fakat iklimin asla bugünkü gibi olmayacağı 2050'li, 2060'lı yıllar için bugünkü iklim göz önünde bulundurularak kurulan bu hayaller günü geldiğinde hangi iklimde, hangi mevsimde, hangi toprakta gerçekleştirilebilecek? işte, mesele budur.

    greta thunberg'in söylediklerinde haklı olduğunu biliyorum. greta thunberg'in bu haklı sözleri bir kullanışlılık örüntüsü içinde sarf etmiş olduğunu biliyorum. ve greta thunberg'in kapsamlı bir medya gösterisinin front-girl'ü olduğunu da biliyorum. gösteri kavramının kendi içinde artık eleştirilemez bir olağanlık kimliğini çoktan kazanmış olduğunu da bildiğim için tüm bu bilgileri bir arada değerlendirip şu sonuca varıyorum:

    greta thunberg'in front-girl'ü olduğu iklim krizi konulu bu medya gösterisi iyicildir. thunberg, bm tüzüğü gereğince, aralarında türkiye'nin de olduğu ve iklim üzerinde görece daha küçük çaplı bir olumsuz etkiye sahip olan ülkeleri şikayet ediyorsa, bu, önce kendimize bir çeki düzen vermek, sonra da abd, ingiltere, çin gibi ülkelerin majör etkilerini bir defa daha anmak için bir vesiledir. thunberg'in henüz 16 yaşında olması, tamamen poser'ca kaygılarla sergilenecek dahi olsa, thunberg'in yaşıtlarını alternatif ve daha duyarlı yaşamlar sürmeye teşvik edebilir. thunberg'in asperger sendromundan muzdarip olması, insanlarda bir asperger farkındalığı oluşmasını sağlayabilir. söz konusu gösterinin niyeti, sunumu, metni ne olursa olsun, en önemlisi, insanlarda küresel bir iklim farkındalığı oluşabilir ve bir iklim duyarlılığının tohumları atılabilir. bir devletin sürdürülebilir dengede bir küresel iklimi, kendi kısa vadeli ekonomik çıkarlarına yeğleyebilmesi için, evvela o devletleri var eden insanların kendi geleceklerinden yana bir kaygı duyması ve gündelik yaşamlarını buna göre yeniden kurgulaması gerekir. ki böylece, bizzat belli duyarlılıklara sahip olan vatandaşlar, söz gelimi oy kabinine girdiklerinde, kendileriyle aynı duyarlılıklara sahip olduğuna inandıkları bir siyasi partiye oy verebilsinler. thunberg ise, tam burada, dünyanın dört bir yanında haberlere, gazete makalelerine, milyonlarca takipçili sosyal medya hesaplarına, hatta kadıköy'de bir bina cephesine çıkarak asla yadsınamayacak küresel bir farkındalık yaratmış bulunuyor.

    insanın doğa üzerindeki tahribatının izlerinin kalıcılığı gibi, greta thunberg'in söz konusu konuşmasının iklim politikası tarihindeki izi de kalıcıdır.

    etnik kimlik politikaları söz konusu olduğunda hangi etnik kimlikten söz edildiği önemli olmaksızın akıllara martin luther king jr.'ın «i have a dream»* deyişinin gelmesi gibi, bundan böyle iklim politikalarının tartışıldığı hemen her bağlamda hemen her kulakta greta thunberg'in «how dare you* sorusu çınlayacak.

    ________________________________________

    kaynakça

    la société du spectacle (1967), guy debord. [türkçesi: gösteri toplumu, çev.: ayşen ekmekçi & okşan taşkent.]
    ways of seeing (1972), john berger. [türkçesi: görme biçimleri, çev.: yurdanur salman.]
    media spectacle (2002), douglas kellner. [türkçesi: medya gösterisi, çev.: zeynep s. doğruer.]
1335 entry daha
hesabın var mı? giriş yap