5 entry daha
  • ed sheeran'ın ilk beşinden haberdar olmadığımız düetler serisinin altıncısı.

    2017'de yayınlanan üçüncü stüdyo albümü divide'ın ardından dördüncü solo albümünün gelmesi bekleniyordu ama sheeran düetlerden oluşan bir albüm yayınladı ve muhtemelen oldukça akıllı bir tercih yaptı. divide hem shape of you hem perfect gibi iki büyük hit şarkısıyla hem de rekorlar kıran turnesiyle oldukça başarılı bir albümdü. ardından ne yayınlarsa yayınlasın shape of you ile kıyaslanacak ve sheeran'ın bu başarının üstüne çıkması beklenecekti. beklenen başarıyı gösterememe durumunda da başarısız olduğu söylenecekti. oysa sheeran kıyaslama yapamayacakları bir albümle geldi (bu tür düet albümler ara projeler olarak nitelendirilir ve stüdyo albümleriyle bir tutulmaz). üstelik albüm öyle şarkılarla dolu ki bir sonraki albümüne kadar kesinlikle popüleritesinden bir şey kaybetmeyecek. kısacası hem kıyaslanmaktan kurtuldu hem de tekrar tüm ilgiyi üzerine çekmeyi başardı.

    albüm, tabiri caizse "ortaya karışık" sipariş gibi. düetlerden oluştuğu için sheeran kendini tek bir tür benimsemeye zorlamamış ve canı ne isterse onu yapmış. albümde pop, rap, rock, r&b ve hatta latin sound'u bulmak mümkün. sanırım rap'in diğerlerine kıyasla ağırlıkta olduğunu söylemek yanlış olmaz. en az etkisi olan tür ise üç r&b şarkıcısıyla (khalid, ella mai, h.e.r.) düet yapmasına rağmen r&b. en fazla altyapılarından söz edebiliriz. bunun dışında, düet için seçtiği isimler oldukça çeşitli. bir taraftan eminem, 50 cent, bruno mars gibi dünya çapında ünlü isimler var, diğer taraftan piyasaya yeni girmiş khalid, dave, ella mai ve h.e.r. gibi genç şarkıcıları da bulmak mümkün.

    genç dinleyiciler için justin bieber, camila cabello gibi şarkıcılar içeren albüm, latin dinleyiciler için arjantin'in parlayan yıldızı paulo londra'yla düete sahip. sheeran bütün bu düetlerin arasında gospel dinleyicileri için yebba ve ingilizlerin şu aralar favori isimlerinden stormzy'yle düet yapmayı da unutmamış. "ben gürültülü şeyler istemiyorum" diyenler için best part of me gibi bir ballad var. nereden bakarsanız, insanların en azından bir iki şarkı bulup dinleyebilecekleri bir albüm olmuş. hiç olmadı, bruno mars ve chris stapleton'ın rock düetini dinlerler. sheeran her türlü kazanan taraf.

    eleştirmenler albüme yüksek bir puan vermedi ama bu durum sheeran'ın kazanmasının önüne geçemedi. spotify'da 74 milyon aylık dinleyiciyi gördü ki tüm zamanların rekoru. diğer şarkıcılara neredeyse yirmi milyon fark attı.

    gelgelelim ed sheeran albümün "sıfır tanıtımla" çok başarılı olduğunu iddia ediyor. kastettiği şey albümün tanıtım sürecinde televizyonda bir ödül törenine ya da programa katılıp canlı performans sergilememesi ama bu oldukça komik bir iddia. o programlar etkisini kaybedeli uzun zaman oluyor ve esas tanıtım alanı spotify, apple music, amazon gibi streaming platformları artık. sheeran'ın albümü, özellikle spotify'da onlarca (bakın, mümkün olan her playlist'ten bahsediyorum) listeye eklendi. spam gibi her yerde belirdi. sheeran'ın bizzat kendisi sekiz tane single yayınladı, bu şarkıların akustik ve remix versiyonlarını hemen spotify'ya koydu, ardından da klip çekti. listelerde başarı gösteren şarkıların bile remix versiyonları geldi (take me back to london şarkısı gibi).

    en iyiler: blow, beautiful people, remember the name, south of the border, take me back to london.
    iyiler: cross me, best part of me, antisocial, nothing on you, i don't want your money
    olmasa da olur: i don't care, feels

    beautiful people: albüm hem güzel bir şarkıyla hem de güzel bir mesajla başlıyor. şaşalı hayata sahip olanları "güzel insanlar" olarak adlandıran sheeran, "güzel insan" olmanın en büyük korkusu olduğunu söylüyor. zira onlar maddi eşyalara ve partilere düşkünler. oysa protagonistin sahip olmak istediği bu hayat değil, yanındaki sevdiği. sheeran'a eşlik eden khalid ise ona gayet iyi uyum sağlamış. şarkıyla ilgili bahsedilmesi gereken bir diğer nokta sheeran'ın ilk defa ünlü hitmaker'lar max martin ve shellback'i kendi albümüne dahil etmesi. sheeran tabii ki bu isimlerle daha önce çalıştı ama "kariyerinde hitmaker'ları kullanmadan hit sahibi olabilen" sheeran da sonunda bu kararından vazgeçerek martin'i albümüne dahil etti. dinlemek için akustik versiyon

    south of the border: böyle bir şey mümkün mü bilmiyorum ama bu şarkı shape of you ve despacito'nun harmanlanmış hali. sheeran şarkıya başladığında shape of you havası veriyor, camila cabello girdiğinde ise latin havası estiriyor. üstelik şarkıda cardi b de var ki geçen yılki hit şarkısı i like it havası katıyor. konu olarak bir kadın ve erkeğin birbirine çekilmelerini anlatıyor. yaz aşkı temasıyla tam bir plaj şarkısı. ben sheeran'ın danışmanı olsaydım, çıkış parçası olarak i don't care yerine bu şarkıyı piyasaya sürmesini söylerdim. çok büyük hit olma potansiyeli var. yaz mevsimine girmek üzere olan latin amerika'da ilgi görecektir muhtemelen. dinlemek içinremix versiyonakustik versiyon

    cross me: single olarak yayınlandığında i don't care'ın gölgesinde kalsa da iyi bir şarkı. sheeran'ın sevdiği kişi için her türlü fedakarlığı göze alabileceğini anlattığı şarkıda chance the rapper ve pnb rock sheeran'a gayet iyi uyum sağlamışlar. pnb rock'ın pressure freestyle'ından sample içeren şarkının en sağlam kısmı ise sanırım altyapısı. bana göre çıkış parçası i don't care'dan çok daha sağlam bir iş, keşke onun kadar popüler olabilseydi. dinlemek içinremix versiyon

    take me back to london: şarkının ilk yirmi saniyesinden justin timberlake fırlıyor. o kadar onun tarzına yakın bir giriş. buna karşılık şarkının geri kalanında birleşik krallık'ta oldukça meşhur olan ve geçen yıl brit ödülleri'nde sheeran'ı geçerek yılın albümünü kazanan stormzy'nin etkisi var. şarkının ilginç tarafı sheeran'ın tarzını iyice rapçilere benzetmesi. tabii ki sheeran ilk defa rap yapmıyor, bu onun fazlasıyla aşina olduğu bir tür ama genellikle daha kendi tarzına yakın olurdu. bu şarkıda ise sheeran hip hop/rap kültürünü benimsiyor. rapçilerde sıkça görülen kendilerine bir lakapla seslenip başarılarını övme geleneğini benimsiyor sheeran. kendine "teddy" olarak seslenip divide turnesi ile elde ettiği başarıları anlatıyor. konu olarak ise sheeran'ın özetle sürekli turnede olduğu ve evine dönmek istediğini söylediği bu şarkı, dünya çapında ilgi görmese de ingiltere'de büyük bir başarı yakaladı, haftalardır bir numarada. bu arada şarkının albüm versiyonuna değil, remix versiyonuna klip çekildi. dinlemek için

    best part of me: albümde ed sheeran'ın o bilindik "gitar çalıp ballad söyleyen çocuk" tarzını anımsatan tek şarkı. genç gospel şarkıcısı yebba ile düet yaptığı bu şarkı daha çok sheeran'ın akustik şarkıları seven fanlarına hitap edecek türden. sheeran'ın "ben bile beni sevmezken sen beni seviyorsun, benim en iyi parçam sensin" dediği şarkının -bana göre- en ilginç kısmı bir gospel şarkıcısına küfrettiriyor olması. dinlemek için

    i don't care: albümün çıkış parçası olan şarkı en basit tabirle anksiyeteyi anlatıyor. sheeran ikinci kez justin bieber ile düet yapıyor. şarkı ilk yayınlandığında sheeran'ın tipik şarkılarından biri gibi duruyordu ama artık albümün tamamını dinlediğimize göre rahatlıkla söyleyebilirim ki albümün en gereksiz işi olmuş. diğerlerinin yanında oldukça sönük kaldı. bu yetmezmiş gibi klibi de çok kötü. ayrıntılı inceleme için (bkz: #89960501) dinlemek için akustik versiyonu

    antisocial: travis scott'la düet yaptığı bu şarkıda sheeran'ın çok açık bir mesajı var: "bana yaklaşmayın, kendi işinize bakın." şarkı hem altyapısı hem sözleriyle hit olma potansiyeline sahipti ama albümün yayınlanma haftasına denk geldi ve arada kaynadı gitti. albümün iyi şarkılarından biri olmasına rağmen diğer öne çıkan şarkıların gölgesinde kaldı. dinlemek için

    remember the name: outkast'in so fresh so clean şarkısından sample içeren şarkıda sheeran ciddi anlamda geri planda kalmış. kariyerleri boyunca defalarca birlikte çalışan eminem ve 50 cent, sheeran'ı bir parça gölgede bırakmışlar. konu olarak ise üç şarkıcı da kendi kariyerlerinde şöyle bir geriye gidip nasıl başladıklarını ve bugüne nasıl geldiklerini anlatıyorlar. ed sheeran, take me back to london'dan sonra bir kez daha rap kültürünü benimsiyor. remember the name, sheeran ve eminem'in ikinci düeti ki bir önceki düetleri river'dan daha iyi bir çalışma olmuş. eminem kariyerinde ikinci kez hitmaker'lar max martin ve shellback'le çalışıyor ve bu şarkı bir öncekine kıyasla çok ama çok daha iyi. eminem'in ilk max martin projesi olan p!nk düeti çok kötüydü. dinlemek için

    feels: young thug ve j hus düeti olan şarkı albümün hem en kısa hem en sönük şarkısı olabilir. rap ağırlıklı albümde öne çıkabileceği güçlü bir beat'i yok ve üç şarkıcının tam anlamıyla uyum yakaladığını söylemek zor. üçünün ses tonu da farklı telden çalıyor. konu olarak da bizi büyülediği söylenemez. hayatında ilk kez gerçek bir şey hisseden birinin karşısındaki için geçmişini geride bırakabileceğini anlatıyor. dinlemek için

    put it all on me: sheeran on beş şarkılık albümde toplamda dört şarkıda kadın şarkıcılarla düet yapmayı tercih etmiş ve camila cabello & cardi b düeti dışında hiçbiri ön plana çıkmıyor. r&b'nin yeni isimlerinden ella mai ile düet olan şarkı özünde düzgün bir albüm şarkısıyken bu kadar öne çıkan şarkıların içinde kaybolup gidecek. sevgilisiyle hayatı paylaşmayı, ona ihtiyaç duyduğunu ve onun yükünü üstlenebileceğini anlatan sheeran, albüm boyunca duyduğumuz beat'i tekrar kullanarak artık tekrara düşmeye başlıyor. buna karşılık ella mai'nin vokali gerçekten iyi. dinlemek için

    nothing on you: bu şarkıda paulo londra ve dave ile düet yapan sheeran, artık tekrara düştüğünü anlamış olacak ki hareketli ve güçlü bir sound'la ilgiyi canlandırıyor. ingiliz bir rapçiyle bir arjantinliyi aynı şarkıda buluşturma fikri nereden geldi bilinmez ama albümün ikinci latin sound'u ve geçen yıl boyunca amerikan piyasasında etkili olan latip rap içeriyor. sheeran gerçekten listeleri çok ciddiye alan ve dinleyicinin eğilimi neyse onu takip eden bir şarkıcı. albüm her kesime hitap ediyor, bu kısmı da latin rap. dinlemek için

    i don't want your money: sevgilisi sürekli uzakta olan birinin şikayetini ve o sevgilinin kendi bahanelerini anlatmasını konu alan şarkıda vermek istenen mesaj "ben senin paranı değil, zamanını istiyorum." şarkının sheeran ile yeni evlendiği karısının hikayesini anlatma ihtimali çok yüksek. sheeran turneye çıktı mı aylarca değil, yıllarca ortadan kayboluyor. kendisi başarı ve para elde ederken, evde onu bekleyen kişinin tek derdi de onun yanında olması. sheeran'a eşlik eden h.e.r. işte o evde bekleyen kişinin bakış açısından sesleniyor. normalde iyi bir şarkı olsa da bu albümde ön plana çıkması zor. dinlemek için

    1000 nights: sheeran artık sadece sound olarak değil, konu olarak da tekrara düşmeye başlıyor. bu şarkıda turnesini, her yerde konser vermesini ve rapçilerden aşina olduğumuz zengin hayatını anlatıyor. meek mill and a boogie wit da hoodie sheeran'la uyum sağlamış olsa da üstteki şarkılardan daha farklı bir şey sunmuyorlar. sheeran aynı konu hakkında, benzer bir beat'le rap yapacağına bir kadın şarkıcı daha davet edip başka bir konu hakkında da şarkı yapabilirmiş. dinlemek için

    way to break your heart: eğer best part of me'den sonra ballad sayılabilecek bir şarkı varsa bu skrillex düeti olur muhtemelen. sheeran albümün geneline kıyasla ters bir dönüş yapmış ve ayrılık temalı bir şarkı koymuş. konu olarak ilginç çünkü sheeran özünde farklı şarkıcılarla çalışıp farklı türlerde müzik yapsa da albümün genelinde anlattığı şey karısı cherry seaborn'la ilişkisi. bu şarkı hikayeden ciddi bir kopuş. öne çıkmasa da albümü dinlerken gideri olan bir şarkı. dinlemek için

    blow: hem albümün en iyi şarkısı hem sheeran'ın kariyerindeki en iyi işlerden biri. iki yetenekli şarkıcı chris stapleton ve bruno mars'ın eşlik ettiği şarkıda en sönük isim ironik bir şekilde sheeran'ın kendisi. albümün geneline hakim olan pop ve rap sound'undan uzaklaşarak klasik rock yapmayı tercih etmişler, çok da iyi olmuş. belki sözleri biraz daha güçlü olabilirdi ama bu haliyle bile iyi. şarkıdaki gitar solosu ise bruno mars'ın kendisine ait. ayrıntılı inceleme için (bkz: #92229604) dinlemek için

    bunların dışında ortada dolaşan bir iddiaya göre sheeran, ariana grande'yle de düet yapmış ama şarkıyı albüme koymamış. eğer bu gerçekse sheeran açısından büyük hata, zira grande düeti ella mai, yebba ya da h.e.r.'den çok daha fazla ses getirirdi.

    bu albüm belki yılın en çok ses getiren işi olmaz ancak sheeran'ı gündemde tutmaya yeter. özellikle streaming platformlarında sıkılmadan dinleyebileceğiniz bir çalışma olmuş. bana göre albümün iki eksiği var: ilki, albümde büyük bir kadın şarkıcı yok. lady gaga, taylor swift ya da rihanna gibi isimleri davet edebilirdi. beyonce'yle yaptığı perfect düeti çok beğenilmişti oysaki. hele adele düeti gelseydi albüm yıkılırdı. piyasaya yeni girmiş iki genç r&b şarkıcısı yerine (ella mai ve h.e.r.) bu isimlerden birini tercih edebilirdi. bir de albüme bir rock grubu dahil edebilirdi. coldplay, snow patrol, imagine dragons ya da fall out boy sheeran'ın tarzına kolaylıkla uyum sağlayabilirdi ki zaten sheeran snow patrol grubunun üyeleriyle yıllardır şarkı yazıyor. bu düetler de olsa albüm çok daha iyi olurdu.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap