393 entry daha
  • victor hugo'nun yazarken bol bol madde kullandığını, kafasını bir türlü veremediğini düşündüğüm 1500 sayfalık tuğla gibi eser.

    yazar bey kitap boyunca durmadan konudan konuya atlıyor, konuların hiçbirini birbirine bağlayamıyor, ortaya karman çorman bir şey çıkıyor. mesela hikayenin bir yerinde durup dururken hikayeyi anlatmayı kesiyor ve 100 sayfa boyunca konudan tamamen bağımsız olarak napolyon'un waterloo savaşını, savaşta kullanılan taktikleri, hücum varyasyonlarını, hangi ordunun nereden nasıl hücum yaptığını, hangi tümende kaç zayiat olduğunu filan en ince ayrıntılarına kadar anlatıyor da anlatıyor. siz sabırla "acaba bunu ana konuya nasıl bağlayacak" diye okuyorsunuz ve sonunda hiçbir şey olmamış gibi ana konuya dönüyor ve bunu hiçbir şekilde ana konuya bağlamıyor. başka bir yerde 50 sayfa boyunca paris'in kanalizasyon ve lağım sistemi ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor da anlatılıyor. ha o dönemde yazarlara yazdıkları kelime başına para ödendiği için yazılan kitaplar da lastik gibi uzatılır, araya konuyla alakasız detaylar, tanımlar, diyaloglar ve uzun uzun betimlemeler eklenirmiş. victor hugo da bunu yapmışa benziyor.

    bir de hikayede birbiriyle çelişen o kadar çok yer var ki bir yerden sonra artık dikkatinizi vermeyi bırakıyorsunuz ve hikayeyi bir roman değil de birbiriyle alakasız 15-20 kısa hikayenin bir araya getirilip paketlendiği bir öykü kitabı gibi okumaya başlıyorsunuz. zaten kitap piyasaya ilk çıktığında da eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuş.

    gerçi türkiye'de okullarda genelde bunun 1500 sayfalık aslı yerine 350 sayfalık sadeleştirilmiş özet versiyonu okunduğu için bunlar kolay kolay göze çarpmaz. genelde dünya klasikleri "kutsal kitap" seviyesinde görülür. bu kitaplara yapılan en ufak eleştirilere "tövbe de çarpılırsın" tepkisi verilir. halbuki her kitap eleştirilebilir olmalıdır.
126 entry daha
hesabın var mı? giriş yap