71 entry daha
  • kontra argümanlarına iyi başlanıp sonu ad hominemle bitirilen kavramdır.

    konunun uzmanı olabilmek için açıkçası hem pozitif bilimler tarafında tıp ve biyoloji, hem de sosyal bilimler tarafında tarih, psikoloji, ekonomi ve sosyoloji bilmek gerekiyor. bu kadar farklı alanlarda geniş bir interdisipliner bilgi birikimine sahip insan sayısı da çok az olduğundan dolayı kök nedeninin biyolojik mi, yoksa toplumsal mı olduğu konusunda geliştirilen kuramlar bir türlü gerçekçi bir tablo ortaya koyamıyor.

    bana kalırsa ortada tek bir kök neden yok. gerçek nedensellik ilişkisinin tam olarak ortaya konamadığı problemlerde, problem yumurta tavuk sarmalına giriyor. bunun bir benzeri bugün faiz enflasyon neden sonuç ilişkisi içinde kendini gösteriyor ama detayına bu yazıda girmeyeyim.

    mesela argümanlardan biri hipergami kadınların genetiğinde vardır. iddialı bir argümandır bu. olayı tersine çevirip hipergami kadınlarda tamamen toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle vardır da diyebilirsiniz. bu da iddialı bir argümandır. ama insan zihninin oynadığı oyun burada. bir insan aynı anda fiziksel olarak iki yerde olamaz. bak bu argüman sorgulanabilir bir gerçek değil.

    ama zihnin oynadığı oyun burada. hipergaminin nedeni aynı anda genetik de olabilir toplumsal da olabilir. sınıflandırmak insan zihninin kolayına geldiğinden dolayı hep bu iki unsurdan biri olabilirmiş siyah beyazmış gibi düşünülüyor. akademik düzeyde şu anki tartışmalara bakılacak olursa bu alan henüz gri maalesef uzun bir süre de gri kalacak çünkü interdisipliner bilgi üretimi eksikliği var ve net bir yargıya varmak çok zor.

    aslında bu argüman biraz savunu eksikliğine rağmen vurgulanmış.

    --- spoiler ---

    davranış etiyolojisi salt genetik temelli değildir.
    --- spoiler ---

    bunun salt genetik olmadığını söylemek aynı zamanda salt toplumsal olmadığını da zımnen kabul etmektir. (bkz: mefhum-ı muhalifinden istihraç suretiyle tefsir) dolayısıyla şu an hipergami genetiktir veya değildir demek kanımca mümkün değil.

    hipergami bugün dünya'da hiç olmadığı kadar güçlüdür. şimdi argümanı okumak gerekiyor. ne diyor? dünya'da diyor. yani insanlardan bahsediliyorsa demek ki toplumsal bir ölçekte değerlendiriliyor. şimdi hipergaminin kökeninin genetik mi sosyal mi olduğunu bilemem ama karşılaştırma bundan 1000 yıl öncesine göre yapılacaksa bu kadar kısa sürede evrimsel açıdan genlerde bir değişim olması çok zor olduğuna göre sosyal nedenlerden dolayı hipergaminin güçlenmesi gerekiyor. yani argümanı destekleyen savın kök nedeninin bu olması gerekiyor, eğer argüman doğruysa.

    dürüst olmak gerekirse bu fikri savunurum. öncelikle belli bir cinsiyet için hipergami güçlendi demiyor, hipergami güçlendi diyor. bu biraz kapitalizm eleştirisi olacak ama sanayi devriminin başında insanlığın bilgi birikimi çok daha azdı. dolayısıyla bilgi üreterek sınıf atlama olanakları daha genişti. bugün bu olanaklar giderek azalıyor. çünkü insanlığın bilgi birikimi yükseldikçe, bilgi üretebilecek seviyeye gelmek için sahip olunması gereken analitik zeka eşiği de, bu eşiğe gelebilmek için yapılması gereken eğitim yatırımının maliyeti de yükseliyor.

    evet ekonomik açıdan sınıf atlamak için bilgi üretebilmek tek alternatif değil ama sınıf atlanırken üretilecek olan sermayenin niteliğinin yükselmesi ancak bilgi üretimiyle oluşturulan sermaye ile mümkündür. türkçesi ile demek gerekirse, katma değersiz üretimle atlanacak olan sosyal statü seviyesi sonraki nesillerin birinde patlayarak verimsiz para döngüsü içinde batar gider.

    bu kadar uzun bir giriş istemezdim ama zorundaydım. bilgi üretimi için gereken emekteki nitelik artışı talebi ile, birikmiş sermayedeki nitelik artışı gerçekleşmesi arasındaki makas emek aleyhine açıldıkça gelir dağılımı bozuluyor. ama bu gelir dağılımı sadece emek ile sermaye arasında açılmıyor, aynı zamanda ekonominin emek arzı geliştiren kesimi içinde de açılıyor, ki orta sınıf dediğiniz olgunun kahir ekseriyeti de emek arzı gerçekleştiren kesimden geliyor.

    bu gelir dağılımı bozukluğu insanları mutsuzluğa sürükler. 70 sene önce banka müdürü yapılan lise mezunları varken, bugün üniversite mezunu milyonlarca işsiz var. kabul ediyorum eğitim niteliği çok düştü ama eğitimin değeri de düştü. değeri düşen eğitimde nitelikli emek talebi de için gereken eğitim seviyesi de ters orantılı olarak yükseldi. yani biz ülkenin eğitim sisteminin içine etmeseydik de bugün lise mezunları banka müdürü olamayacaktı.

    evlilik ya da ilişki doğru bir şekilde bugün kitlelerin bu mutsuzluğunun içinde bir alternatif olarak görülüyor. bu zihinlerde ekonomik hipergamiyi destekleyen temel düşünce yapısıdır.

    bunun ülkeden ülkeye ne kadar güçlü olduğunu gini katsayısıyla görürsünüz. refah düzeyi yüksek iskandinav ülkelerinde finansal güçle bir kadını ilişki yaşamaya ikna etmek bunu türkiye'de yapmaktan çok daha zordur. peki hipergami sadece ekonomik midir?

    tabii ki değildir. mesela dillere pelesenk sapyoseksüellik de bir tür hipergamidir. bunun daha güçlü bir hipergamik dürtü olabilmesi için de içinde yaşanılan toplumun gelir dağılımının dengeli ve eğitim düzeyinin yüksek bir toplum olması gerekir. eğitimin sınıf atlama aracı olmaktan çıktığı bir ülkede ancak tinder'da sapyoseksüelim diyen tipler görürsünüz.

    yine de ülke bazlı kıyaslamalar da eksik kalır. ülke geneli için fikir verse de her ülke homojen bir toplum yapısından müteşekkil değildir. farklı toplum kesimlerinde farklı hipergamik öncelikler vardır.

    ama gelir dağılımı kapitalizm'in doğası gereği artmaya devam ettikçe hipergamide ekonomik öncelikler güçlenir, tabii ki sosyal yapı korunduğu sürece. joker filminde olduğu gibi artan gelir dağılımı bozukluğu sonrası çıkan isyanlar bastırılamazsa nasıl bir kaos gelişir bilemiyorum ama tarihteki devrim örnekleri şu anki yapının değiştirilemediği örneklerle dolu.

    kadınların da eğitim yoluyla iş hayatına dahil olmaları toplumun gelişimi adına kesinlikle olumludur ama eğitimin bireye sunabildiği refah ortamındaki gerileme nedeniyle bunun hipergamiyi ortadan kaldırması zordur. refah göreceli ise, aynı eğitim düzeyinin sunabildiği refah giderek düşmektedir zira.

    yok eğer iddia edilen kadınların sermaye birikimi yoluyla güç kazanmasıysa bu hipergamiyi ortadan kaldırmaz sadece cinsiyetler arası dağılımını değiştirebilir çünkü kapitalizm'in doğası gereği sermaye sahibi sayısının emek sahibi sayısından çok az olması gerekiyor ama öyle bir durum da ortada yok zaten. hayat emeğiyle para kazanmak zorunda kalanlar için her geçen yıl daha da zor hale geliyor.

    kısacası orta sınıfın her geçen on yılda hem kendi içinde hem de kümülatif düzeyde güç kaybettiği bir dünya ekonomik düzeninde hipergaminin güç kaybetmesi mümkün değil çünkü uzmanlık için gereken zeka ve eğitim düzeyi yükselirken, ortalama zekada ve ortalama bilgi birikiminde insan nüfusu sürekli artıyor.

    kadınların hipergamisinden kadınlar sorumludur. kadınları beğenmedim bu cümlede, onların yerine toplumların ve toplumlar kelimelerini koy. hipergaminin kök nedeninin genetik veya toplumsal ya da hem genetik hem toplumsal olması ayrı bir konu ama hipergaminin toplum davranışlarına yansımasından ve bunların toplumu iktisadi, insani, sosyal, tarihi olarak bir noktaya yönlendirmesinden toplumlar sorumludur.

    yaş ilerledikçe erkeğin sperm kalitesi düşüyor. biyolojik olarak doğru ve kanıtlanmış bir konudur. tartışmasını bile yapmadan kabul ederim ama atlanan bir nokta var.

    doğacak çocuğun fizyolojik ve genetik sağlığı ise mevzu bahis olan erkeğin bu denklemdeki tek bileşeni sperm kalitesidir, ama kadının tek bileşeni yumurta kalitesi değildir. çocuk kadının rahminde bir fetüsten bir cenin olup doğana kadar 9 ay 10 gün boyunca ikamet eder. bu sürede kadın tarafından beslenir.

    dolayısıyla kadının rahmi, fizyolojik sağlık durumu, geçmişten gelen sigara/alkol/uyuşturucu bağımlılıkları (hamilelikten önce veya hamilelik öğrenildikten sonra kadının bunları bırakmış olması kafi değildir) bire bir etkiler. düşükle sonuçlanan her gebeliğin nedeni de bu yüzden tıbbi olarak spermin kalitesizliği olmasa gerek.

    kısacası, ben bir erkek olarak bir kadınla seks yapıp onu hamile bıraktıktan sonra uyuşturucuya başlarsam bu doğacak çocuğumun sağlık sorunlarını etkilemiyor, öncesinde başlayıp hamile bırakırsam da bu sadece sperm kalitesini etkiliyor. bunu kadının yapması halinde yumurta hücresinin kalitesinden çok daha başka sorunlarımız olur çocuğun sağlığını etkileyebilecek.

    schopenhauer kadınları çözmüş. sevdiğim bir filozof olarak schopenhauer'in çözdüğü birçok şey olduğunu iddia ederim ama kadınlar bunlardan biri değil. schopenhauer'in en büyük başarısı, bence, tıbbi imkanların olmadığı bir dönemde avrupa edebiyatında güçlü bir şekilde romantizm akımı rüzgarlarının estiği zamanlarda aşkın sadece nörokimyasal olarak tetiklenmiş bir neslin devamı aldatmacası olduğunu iddia etmesi ve yıllar sonra dediğinin ciddi anlamda doğrulanmasıydı.

    kadınlar hakkındaki yanılsaması ise içinde bulunduğu dönemin belki de tarihsel olarak kadın erkek arası eğitim düzeyi farkının akademik çevrelerde en yüksek düzeyde olduğu dönem olmasıydı. işin bir başka enteresan yanı, avrupa'da 30 yılda iki dünya savaşı yaşanmadan avrupa birliği gibi bir oluşum kurulabilseydi kadın haklarının bugünkü evrensel düzeyi çok daha geride olurdu. kadınların iş hayatına teşvik edilmesinin, özellikle de beyaz yakalı işlerde, en büyük momentumu savaş nedeniyle kırılan erkek nüfusundan kaynaklanıyordu.

    zaten siyasal olarak kadınlara haklarını birçok avrupa ülkesinden önce veren bizdik ama kadınların toplumsal konumlarının bugün bizde geride olmalarının nedeni tarihten gelen gelenekçi/yenilikçi kutuplaşmasıdır o çok ayrı bir konu. nitelikli sermaye ile kendine rakip istemeyen devletin, nitelikli sermaye yokluğunda nitelikli emeğin kendi başına açacağı belaları bildiği için eğitimi tümüyle torpillemesine uzanır hikayesi bir yerde.

    argüman: kadınlar seçici olur az sayıda birliktelik yaşarlar, erkekler seçici olmaz çok sayıda birliktelik yaşarlar. hipergami ondan vardır.

    ilişkiyi başlatanın erkek olmasıyla kadınların seçici olmasının yanlışlanması mümkün değil. eğer ilişki teklifi reddedilmiş insanların cinsiyetlerine bakacak olsak bunun çoğunun hangi cinsiyet olduğunu görürdük sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum. doğacak çocuğa biyolojik olarak daha çok yatırım yapacak olan cinsiyetin daha seçici olduğuna dair bir yazı çıkmıştı bir ara buralarda. bana mantıklı geldi.

    kontra argüman: yalnızca erkekler tecrübelerini abartarak anlatırlarken kadınlar tecrübelerini gizliyorlar ve yalan söylüyorlar. bunun da sebepleri kültürel.

    şimdi çalışma ingiltere'de yapılmış. ingiltere merkez kapitalist ve gelişmiş bir ülke desem kimse itiraz etmez herhalde. araştırma sadece heteroseksüeller arasında yapıldıysa iddia sahibi haklı arada o kadar fark olması mümkün bunlar birbirine eşit olmalı.

    çalışmanın abstract kısmında

    --- spoiler ---

    sampling explanations (e.g., non-u.k.-resident partners included in counts; sex workers underrepresented) had modest effects.

    --- spoiler ---

    şeklinde bir ifade var. yazıda cevabını bulamadığım (bulamadım diyorum belki de vardır yok demiyorum) bir soru soracağım, özellikle seks işçileri kısmıyla ilgili. iki taraftan doğru sayıları toplamak için seks işçileri ankete katılmamış ama seks işçisi olmayan kişilere sorulan partner sayısı sorusunda seks işçileri hariç diye mi soruldu sorular?

    bu ayrı bir soru olarak dursun. yazarın mantığı doğru straight ilişkilerde sayının eşit olması gerekiyor ama eşit değiller bunun nedeni

    a) kadınların olduğundan az erkeklerin olduğundan çok demesi

    b) kadınların olduğundan az erkeklerin olduğu kadar demesi

    c) kadınların olduğu kadar erkeklerin olduğundan çok demesi

    d) iki tarafın da olduğundan az ama kadınların daha az demesi

    e) iki tarafın da olduğundan çok ama erkeklerin daha çok demesi

    yani matematiksel dengenin kurulabilmesi için tek bir senaryo yok. gerçekte straight ilişki sayısının ne olduğu hakkında hiçbir fikir vermiyor bu rakamlar. zaten çalışmanın başlığı da neden erkeklerin kadınlardan daha çok partneri olduğunu söylemesi sorusu ile atılmış.

    survey sonucuna göre eldeki tek veri erkekler kadınlardan daha çok partneri olduğunu söylemiş. baştaki soruyu tekrar vurgulayayım. ankete katılan katılımcılar arasında seks işçisi olmaması ile katılımcılara seks işçileri dışında kaç partneriniz oldu sorusunun sorulması aynı şey değiller.

    burada matematik bir oyun oynuyor ve diyoruz ki erkekler olduğundan fazla kadınlar olduğundan az söylemiş. belki kadınlar tam olarak olduğu kadarını söyledi. belki iki taraf da yalan söyledi. katılımcıların dürüstlüğünü ölçebileceğimiz bir teknik yok, yani penis ve vajinalarına sayaç takmadığımız sürece, ki bu sayaçların partnerlerden birinin seks işçisi olmadığını da kontrol etmesi lazım.

    bu noktada kişisel yorum yapacağım. araştırmada türkiye'de yapılsa bence 7-14 olan fark muhtemelen 3-33 falan olurdu. burada ben gönül rahatlığıyla derdim bence kadınlar gerçekten az erkekler ise gerçekten fazla demiş diye çünkü toplum yapısı gerçekten yazarın dediği gibi buna müsait.

    ingiltere olduğunda erkekler hala olduğundan fazla diyebilir. çünkü kendini inandırmak istediği ve kadınlara göstermek istediği başarılı seks performansını vurgulamak ister. ama kadınlar gerçekten olduğundan az mı der yoksa olanı mı söyler?

    erkeklerin performans anksiyetesi olduğu gibi dururken kadınların aman az sayı vereyim de ayıplanmayayım demesi, ingiltere için, bana daha gerçekçi geliyor. yine de, ingiltere'de hayatımda sadece 5 gün bulundum. kadın erkek ilişkilerinin dinamiklerini bilemiyorum, ama bildiğim türkiye'dekinden katbekat farklı olacağıdır.

    ama hak veriyorum tabii matematiğe bakınca en akla yatkın senaryo gerçek sayının 7 ile 14 arasında bir yerde olduğu yönünde çünkü aklımız bizi buna itiyor. geçen haftalarda ege cansen'in enflasyon faiz neden sonuç ilişkisi üzerine çok iyi bir deyişi vardı.

    gerçek entelektüel/bilim insanı düşünemediğini de düşünendir. tam olarak böyle bir şeydi net hatırlamıyorum. cumhurbaşkanına karşı olduğunuz için faiz sebep enflasyon neticedir argümanını düşünmeden reddetmeyin diyordu. yani kişilere ve fikirlerine karşı olsanız da dinleyin ve anlamaya çalışın.

    cumhurbaşkanı aslında tartışmayı kendi istediği eksende yönlendiriyor. faiz ve enflasyondan hangisinin diğerinin sonucu olduğunu tartışıyor insanlar ama gerçek bu ikisi de değil.

    verimi düşük parasal döngüde faiz düşürüldüğünde ortaya enflasyon çıkıyor.

    verimi yüksek parasal döngüde faiz düşürüldüğünde ortaya büyüme çıkıyor.

    veriminin zamana göre türevi pozitif olan parasal döngüde faiz düşürüldüğünde ortaya kalkınma çıkıyor.

    veriminin zamana göre türevi negatif olan parasal döngüde faiz düşürüldüğünde ortaya devalüasyon beslemeli enflasyon çıkıyor.

    insanların çoğunun zeka ve eğitim seviyesi bugün insanlığın bilgi üretmesi için gereken seviyenin çok çok altında kalıyor. ama eğitim ve zeka düzeyi size düşünülemeyeni düşünme becerisi katmaya yetmiyor. bir tartışmada taraf olduğunuzda objektif yanınızı kolay kaybedebilirsiniz.

    bunu bir kişide en kolay gözlemleyebileceğiniz yöntem ise ad hominem ve veri yorumlamalarındaki biased perspektiftir. ad hominem tahmin edeceğiniz kadar politik açıdan elverişsiz bir şey değildir. tarafsız ya da bir tarafa yakın ama zihni de net olmayan insanları ad hominemi yakın olduğu fikre karşı uygularsanız kişi ha o zaman ben böyle düşünmeyeyim diye kendini şartlayabilir.

    politik açıdan doğru olan şey bu noktada bilimsel açıdan yanlış olabilir. ama bazen bir tartışmada taraflar birbirlerine karşı öfke biriktirebilirler. bu zaman zaman benim de kapıldığım bir duygu durumu çünkü ben de insanım. bunun olmamasını sağlamak değil ama fark ettiğinizde geçmişe dönüp bunun farkına varabilecek kadar objektif olabilmek belki de bizi daha doğru bir insan yapacaktır.

    edit: imla ve argüman eklemeyi unuttuğum kısma eklemeler yaptım.
273 entry daha
hesabın var mı? giriş yap